SURPRISE MOTHERFUCKER

206 15 11
                                    

-Yağmur:
Sabah iki bacağından birilerinin sizi tutup, sürüklenerek uyanmak nedir bilir misiniz siz?
Az önce birilerinin beni yataktan sürüklemesiyle yere popo üstü oturuvermiştim.
"Noluyor be!?" diye bağırıp göz bandımı çıkardığımda Deniz ve Burak karşımda kollarını kavuşturmuş bana bakıyorlardı.

"Uyanmadığın için bende biraz yardım isteyip seni böyle uyandırmaya karar verdim prenses." dedi Burak alay edercesine.

Deniz "Şu kelimeyi Yağmur üstünde kullanmasan ıyy.." dedi Deniz tiksinir gibi yaparak.
Bende göz devirip yerden zorlukla kaltım.

"Her sabah seni işe git diye ben mi uyandırmak zorundayım Yağmur hanım?" dedi Burak.

"Yeter ama ya benim güzel uykuma kıyılır mı be... Daha saat 7, 7." dedim elimi 7 yapıp Burak'ın gözüne gözüne soktum.

"Çok konuşma hazırlan ve derhal işe." dedi Burak odadan çıkarken.

-Oldu, başka emrin?

Deniz kapıdan çıkarken "Ha gelirken turta alırsan süper olur." dediğinde arkasından yastığı fırlatmıştım. Homurdana homurdana dolabımı açıp giyecek kıyafetlerime baktım.

"İş yeri için giyecek kıyafet ne arar bende of her gün zor buluyorum.." dedim hızla elbiselere göz atarken.
Sonunda hazırlanabildiğimde Burak "Sen hala gitmedin mi!?" diye bağırdığında hızla kapıyı açıp çıkmıştım.
Birde Burak bana arabasını almama da izin vermiyordu. Neymiş, toplu taşıma araçlarına binip hayattaki zorlukları da öğrenmeliymişim. Sanki kendi biniyor...
Zaten Almila ile de ayrıldığından beri de bir tuhaf. Günlerdir görüşmüyorlar, mahkemede napacak onu bilmiyorum. Metroya doğru yürüyorken bir araba korna çaldığında kenara çekildim. Ama o pek beni bırakmaya niyetli değil gibiydi.

"Önüne baksana yavrum." dedi ayı kılıklı bir adam.

"Amca görüyorsun kenardayım. Dalmışım pardon, Allah Allah.." dedim göz devirerek.
Ama adam hala benim peşimi bırakmamıştı.

"Burda daldım maldım dinlemez çarparlar adama yavrum, dikkat et sen." dedi adam kabadayı havasıyla konuşarak.

-Yavrum ne be? Bırak da gideyim artık yoluma!

"Ne o, beğenmedin mi güzelim? Gel seni nereye gideceksen bırakayım da kapatalım arayı." dedi adam bu seferde.
Bir şey demeden onlardan uzaklaştığımda adama arkadan hareket etmesi için korna çalıyorlardı. Çattık ya.. Neyse kurtuldum en azından. Metroya hala 5 dakikalık mesafe vardı. Bu ne be, o zaman ben bütün yolu yürüyerek gideyim yani.
Bir 2-3 dk sonra deminki adam yine karşıma çıkmıştı.

"Yavrum, bırakalım dedik dinlemedin. Özür mahiyetinde olur. Bin hadi." diye iğrenç adam bir kere daha seslendiğinde tam küfür edecektim ki karşıdan gelen çocuğu görerek "Hah işte sevgilim de geliyor." dedim ve tanımadığım çocuğun birden koluna girdim.

-Nasılsın sevgilim?

Çocuk bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Bir yandan da piç gibi bir havası vardı.

-Ne diyorsun anlamadım?

"Aaa sevgilim sen ne diyorsun asıl? Şu gördüğün şerefsiz herif bana asılmaya kalktı." dedim ve adamın yüzüne tiksinerek bir bakış attım.

"Hadi ulan ordan sevgilisiymiş. Bizde bunu yiyecek göz var mı yavru?" dediğinde yanımdaki çocuk bir şey diyecek gibi oldu ama ben sinirimden artık patlama noktasına geldiğimden çantamdan anahtarı çıkarıp adamın arabasına uzunca bir çizik attım.

"Al sana yavru. Al, al, al." dedim ve daha da çizmeye devam ettim. Bu sırada adam kudurmuş köpeği andırıyordu adeta. Yanımdaki çocuk da kulaklarını kapatmıştı çizik sesinden dolayı. Sonra da elimdeki su şişesini adamın suratına çarpıp "Kaç, kaç, kaç. Hadiseneeee." diye yanımdaki çocuğu çekiştirirken adam arkamdan küfrederek arabasını bir boğa misali çalıştırdı ve peşimizden gelmeye başladı. Ben koşarken aynı zamanda da kahkahalar atıyordum. Çocuk "Burdan burdan." diyerek ara sokaklardan birine girdi, bende peşinden koştum. Çocuk da kahkaha atıyordu bu sırada.

Üç Küçük MucizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin