5

892 67 73
                                    

Alt kısımda özet kısmı var, unutanlar için :)


"Uyan bakalım, uykucu." diyerek beni uyandırdı Wade. Ellerimi yüzüme kapatarak söylendim.

"Dün gece yorgundum, üzgünüm Wade."

"Pete," dedi Wade. "Olma, benim suçum."

"Önemsiz," diye mırıldandım. Yüzümü yıkayıp, bir şeyler yemek istiyordum. Sonra da huzurlu bir şekilde uyumak istiyordum; ancak huzurlu bir şekilde uyuyamayacağım kesindi.
"Sana bir şeyler hazırladım. İnan sabahın köründe kalkıp ortalığı toplayıp, markete gitmek hoş değildi. Ayrıca sana ne hazırlayacağımı düşünüp, hazırlamaya çalıştım. Pek olmadı ama; beğeneceğini umuyorum." dedi Wade. Kanepeden kalkıp yanına gittim, uzanarak yanağına bir öpücük kondurdum.
"Teşekkür ederim," dedim hazırladığı kahvaltıya bakarken. "Güzel gözüküyor."

Wade cevap vermedi. Kımıldamadı bile. Sonradan fark ettim, yanağından öpmüştüm. Kendimi kişiliksiz buldum. Belki de yorgunluktandı. Bu ihtimal baskındı.
Domatesleri ağzıma attım. Bunlar küçük, tatlı domateslerdi, ve ben bu küçük, tatlı domatesleri çok seviyordum.
"Bu domatesler harika!"

"Beğenmene sevindim," dedi. Artık durduğu yerde durmuyordu. Karşımdaki bar taburesine oturmuştu. Beni izliyordu.
Ben salatalıklarla devam ederken kalktı ve elinde bir fotoğraf makinesiyle döndü.
"Mr. Parker acaba koleksiyonumdaki boş kareyi sizinle doldurabilir miyim?" Dedi beni şaşırtarak. Bu cümleleri Wade'den beklemiyordum, ayrıca fotoğraf makinesiyle geri döneceğini de tahmin etmiyordum.
Salak gibi sözlerin etkisine kapılıp izin verdim.
Makine şirindi, Kitapçılarda bulunan, çektiğinizde altından çektiğiniz fotoğrafı çıkartan fotoğraf makinelerindendi. Kızlar için yapılmış renkleri vardı. Erkekler için böyle şeyleri yapmıyorlardı ancak Wade bir yolunu beni de içine katarak bulmuştu.
Kamerayı kostümüm gibi boyamıştı. Kırmızı bir fotoğraf makinesiydi. Örümceği, boyayla kendi çizmişti. Yan tarafımdaki mavilikleri bile sığdırmıştı. Güzel gözüküyordu. Beğenmiştim.
Tam bunları düşünüp, salatalığımı yiyordum ki Wade flaşı yüzüme patlattı. Çok flaşlı değildi, hatta hiç değildi ancak boş anıma gelmişti.
"Ödüm koptu!" diye çığlık attım.

"Tamam, geçti," demekle yetindi Wade. Fotoğraf makinesinden çıkan, fotoğrafı alıp üfledi. Ve gururlu bir ifadeyi yüzüne takarak konuştu. Bu adam beni hep şaşırtacak gibi gözüküyordu, çünkü ifadesi gerçekten garipti.

"Ya ne karar da güzel çekmişim. Kesinlikle bu fotoğrafın daha büyüğünü bastırmam gerek," dedi. Merakla ona baktım, neydi ki bu kadar övdüğü? Fotoğrafı bana doğru tuttu.

Ben flaşın etkisiyle açılan gözlerim, ağzımdaki salatalıkla harika gözüküyordum (!) 

"Bu fotoğrafı yakmalıyız," dediğimde elimden fotoğrafı çekip aldı.

"Tabiki de hayır, deli misin?" diye bağırınca arkaya doğru yaslandım.

"Bence çok kötü bir fotoğraf." Diye mızmızlandım, gerçekten hiç güzel çıkmamıştım.

"İnan bu hallerini tatlı bulmasaydım, seni sevmezdim, bence bu doğal hallerin seni sen yapıyor." Dedi, dönüp ona baktım. Gerçekten ciddi bir şekilde, düzgün bir şey söylemişti.

"Sadece arkadaşımsın, biliyorsun değil mi? Arkadaş kalacağız." 

"Hey, gelecek için söz vermem ama arkadaşız." Dedi, öfleyerek. "Ah, bir dakika! Arkadaşın olmayı başarabildim mi?" Diye cırrlayınca ellerimi kullaklarıma götürdüm.

"Of salak, sadece arkadaş kalabileceksek, arkadaşımsın!"

"Oha amına koyayım, süper! Sonunda biraz gelişme!!!"

"Arkadaşım olman, küfür etme serbestliğine sahip olman anlamına gelmiyor. Küfretme lütfen," diye ricada bulundum.

"Lütfen deyişini yiye-" Sözünü kesip kendi sözümü ortaya koydum, "sadece arkadaş, hatırlatırım."

"Oh, doğru. Pardon!" Diyerek tabureden kalktı. Eskimiş kütüphanesine gidip bir dosya çıkardı. Üstünde koskoca '2016' yazıyordu. Ne olduğunu merak ettim. Daha sonra -Wade gidince- bakacaktım. Fotoğrafı içine bir yerlere sıkıştırdı ve tekrar kitaplığa koydu. 



"Peter, iyi misin?" Dedi Wade, beni düşlerimden uyandırarak.

"Pardon, dalmışım."

"Ne düşünüyordun, çıplak halde beni mi?"

"Gwen'i düşünüyordum." Wade kalkıp, yanımdan gitti. Odasına girip, kapısını vurarak kapattı. Neden bu kadar kızmıştı ki? Sadece arkadaştık değil mi?

Kapı kapanmamıştı, hızlı vurduğundan dolayı aralıktı. Sessizce gidip, aralık yerden baktım.

Wade yatağına oturmuştu, dizlerini kendine çekmiş, başını da, dizlerindeki oluşan boşluğa koymuştu. Sayıklıyordu sanırsam, duyamıyordum. Fazlasıyla sessizdi. Biraz daha ileri gittim ve duymaya çalıştım.

"Ben onu seviyorum ve o aşık olduğu kızı anlatıyor!" Anlatmıyordum, sadece onu düşündüğümü söylemiştim.

"Seni asla sevmeyecek, o kızlardan hoşlanıyor," dedi kendine. Ve kendini cevapladı:

"Evet, asla sevmeyecek." Kalkıp gitmek için doğruldum. Ellerimle kendimi kaldırırken lanet olası evinin, lanet olası kapısı gıcırdadı ve Wade'in bakışları kapıya döndü.

"He amına koyayım, şimdi de kapı dinliyoruz!" Ben hızla koltuğa atladım ve ellerimi dizlerimin üstüne koydum. Bir şey düşünür gibi yaptım ama yemedi.



Arkadaşlar, bu bölümün geç gelmesi hakkında birden çok paragraf yazabilirim ama kısaya alıp hemen anlatacağım.
Şöyle ki ayların nasıl geçtiğini anlamadım. Gerçekten kötüydüm, spor dahi yapamadım anlayın orasını. Wattpat'ten bir süre olsun gitmek istedim ama bunu yapamazdım çünkü siz varsınız ve arkadaşımın -textingbests'in diğer yazarı- sayesinde kitabın gerçekten yorum aldığını öğrendim. Girip baktım ve gerçekten çok yorum yapmışsınız. Öncellikle daha aksatmamaya çalışacağım, elimden geldiğince. Gerçekten bu sene çok yoğun olacağım, çok zorlanacağım bir dershaneye gideceğim, bundan dolayı onun için de özür diliyorum. Küfür için de özür, diğer bölümlerde de olacak, çünkü Wade böyle bir insan.

Eğer unutanlar varsa hikayeyi bu kısımda özet yapıyorum:

Peter, röportaja gider. Orada Wade ile tanışır. Spidey saldırıya uğrar ve Deadpool -Wade- onu kurtarır. Sonraki sabah, gözlerini Wade'in odasında açar. Wade onu evinde tutsak eder. Falan filan. Okuyun siz en iyisi :) 

Benim bu sorumsuzluklarımı göz ardı ettiğiniz için, tekrardan teşekkürler.

All my love -A



Because We Can/SpideypoolWhere stories live. Discover now