7

828 65 32
                                    

"Oh, Tanrım! Nasıl da açlıkla öpmüşsün beni! Morarmış dudaklarım!" Diye kıvrandım. Aynanın önüne oturmuş dudaklarıma bakıyordum. Dudaklarım sızlamayı bırak, çok acıyordu. 

"Benim dudaklarımda kızarıklık dahi yok! Bir dahakine bu kadar pasif kalmana izin vermeyeceğim," dedi ellerini dudaklarına götürürken.

"Bir daha olmayacak," dedim. Durumdan rahatsız oldu ve söylenmeye başladı.

"Nasıl bir daha olmayacak! Sana isteseydim tecavüz bile edebilirdim! Anlıyor musun, bilmiyorum ama bundan sonra senin o salak durdurma çabalarını kaile almayacağım!" 
Neyden bahsettiğini anladım, ve hızla ayağa kalktım. Bana öylece istediğini yapamazdı.

"Sırf beni bu eve kitledin diye kaçamayacağımı mı sandın?! Kapıdan çıkamazsam pencere var. Hem kilit açmayı da biliyorum!" Diye karşılık verdim, son anda kendimi susturdum çünkü gerçekten büyük pot kırmıştım.

Wade bana doğru yaklaştı ve uzanıp kolumdan tuttu. Beni kendine çekti ve elini belimin biraz üstüne koydu.

"İşte senin bu hallerini seviyorum, beni kışkırtmaya çalıştığın değil." Bana doğru geldi ve yine aynı poza düştük. Duvar arkamdaydı ve o beni yine kıstırmıştı. Sinirle baktım, şu pozisyon beni güçsüz duruma sokuyordu!

"Dışarıyı özledim," dedim üzgünce. Çünkü üzgündüm ve dışarıya çıkmak istiyordum.

"Bir şartla," Dedi Wade. Kafamı sallayınca tekrar konuştu.

"Bana bir şans tanıyacaksın."

"Oh, tamam. Bunu yapabilirim sanırım." Wade beni belimden çekti ve dudaklarıma uzandı. Bu seferki gerçekten nazikti. Sertçe öpmüyordu, dudak olmayan bir şehirde yaşıyormuş gibi öpmüyordu. Sanki acıtmak istemiyormuş gibi öpüyordu. Ki büyük ihtimalle acıtmak istemiyordu.

"Bu kadar pasif kalmanı istemiyorum, eğer sadece ben öpmeye devam edersem canın daha çok acıyacak."

Onu kendi yerime aldım, artık o duvara yaslanıyordu ve dudaklarını dişlemeye, öpmeye, emmeye başladım. Sanırım bir tarafını kanatmıştım çünkü dilime demir tadı geliyordu. Boş verip dilimi diliyle buluşturdum. Ağzında gezdirip dudaklarımı, dudaklarından ayırdım. Kafamı başka yöne cevirdim. Rotamı belirleyip oraya doğru ilerledim. Boynu, pürüzsüzdü. Pasifi görecekti aynanın karşısına geçtiğinde. Isırıp, yanağına geçtim. Oraya ne yapacağımı bekliyorsanız, şimdiden uyarayım: değişik fantezilerim vardır. Ve dilimi yanağına sürttüm. Biraz da sırtını tırnaklayıp ondan ayrıldım.

Gidip koltuğa oturdum. Yayılarak, televizyonu açtım. Bıraktığım yerde öylece duruyordu. Önemsemedim, hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Orta boy televizyon kanallarına bakıp durdum. Wade'den bekleyeceğim kadar kötü halde değildi televizyon. Sanırım seviyordu, kullanıldığı her halinden belliydi. Üzerinde toz bile yoktu.

Wade, koyu kırmızı tişörtünü düzeltti, silkeledi. Sonra yanıma gelip, oturdu. Ben televizyona bakarken, o ise tamamen bana dönmüş, bana bakıyordu. Yavaşça yaklaştı, takmadım. Sonunda dudakları yanağıma sürtünürken durdu. Ve bilerek dudaklarını öne çekerek konuştu.

"Beni tahrik ediyorsun," dedi ve şuan beni tahrik etmeye çalışıyordu. Kötü haber tahrik olmuştum. 

"N-nabıyorsun Wade?" Diye, ciddice sordum. Her bir günümüz böyle geçecekse, gerçekten hayatımız Fifty Shades of Grey'e dönüşecekti. Ve her an onu zincirleyip balla birlikte yalayabilirdim.

Ne diyorum ben Tanrı aşkına!? Bu düşünceler sadece Wade'in düşünecekleri olabilirdi. Benim değil! Ona dönüşmekten korktum. Ben kendimle mutluydum. Wade gibi bir sapığa dönüşmek hayatımın evrimi olurdu...

"Bir şey yaptığım yok. Sadece..." Bana sokulup, boynumu kokladı,

"...Sadece bu parfümü beğendim." Kaşlarımı kaldırdım. Genelde şaşırdığımda böyle oluyordu ve Gwen bunu yapmamı hiç sevmiyordu, çünkü alnım bir dedenin alnı kadar kırışıyordu. 

Bilmiyorum belki de beni değiştirmeye çalışıyordu. Parfüm sıkmamıştım. Hatta ter kokuyor bile olabilirdim. Belki de Wade bir yere gidince duş almalıydım. Bunu kafama kazıdım. 

"Dışarıya çıkmalısın, benim için birkaç kitap almanı istiyorum." Kafamdan hızla bir mazeret uydurdum. Sanırım yemişti çünkü benden uzaklaşıp "ne kitabı ?" Diye sormuştu.

"Ya aslında, çok da kitap seçmem. Sen en çok neyi beğenirsen onu al. Hem benim de evde biraz kendimce işlerim vardı." Wade daha çok merak etti ve sorgulamaya başladı.

"Kişisel işler, Wade. Sorup durma." Duş alacağımı bilmesini istemiyordum, tanıdığım Wade direk atlardı.

"Ne gibi mesela?"

"Duş alacağım, Wade! Oldu mu, merak etme kaçıp gitmem!"

"Bu riski alamam, Peter. Gerçekten ya kayıp düşersen? O yüzden seninle geliyorum." Küfür mırıldandım ve sabır istedim.

"He Wade, ben zaten cehenneme gidiyordum. Yanlışıkla yanarım diye benle geliyorsun. Nasıl salakça bir şey söylediğinin farkında mısın? Ne yani, kendimi yıkayamaz mıyım?" Diye cırladım. Çünkü gerçekten sıkılmıştım.

"Tamam gözlerimi kapatırım, buradaki banyo biraz sakat da ondan dolayı şey ettim. Özür dilerim." Dedi, pişmanca. Kafasını eğip parmaklarını inceledi. Tabi ben de bu halini tatlı bulup, özür dilemesinin şaşkınlığıyla ona doğru yaklaşıp onu öptüm. Kendime hakim olmasını bilmeliydim artık!

"Ah, Tanrım sana diş fırçası almam gerekiyor. Ama bu acil!" Diye bağırarak, rahatımızı bozdu ve ben tabi ki utanarak, yerin dibine girmeyi diledim ama olmadı. 

"Şakaydı, Pete. İnan senin ne iğrenç hallerini gördüm." Utancımın biraz geçmesiyle, biraz sinirlendim. Ama bu sefer kendime hakim oldum ve onun gözlerinin içine bakmaya devam ettim...


Selam, bölümü beğendiniz mi? Umarım beğenmişsinizdir. Hikayeye olan ilgi baya arttı. Bölüm başına 16-20 oy geliyor ve ben çok mutlu oluyorum. Yorum sayısı da beklediğimden fazla. Bu kadar beğeneceğinizi tahmin etmiyordum ama takipten çıkmayın. Ayrıca bayramda çok atamayabilirim çünkü, tatile gideceğim. Ama atmaya çalışacağım. 3-4 Gün arası geliyor zaten. İlham perisi maalesef her gün gelmiyor :)

All My Love -A




Because We Can/SpideypoolWhere stories live. Discover now