ÖN OKUMA

7.8K 307 19
                                    


GİRİŞ


Yüzüme vuran güneş ışınlarına inat yüreğim donuyordu. Güneş gözlüklerimi gözümden çıkararak etrafta ki insanlara baktım. Hepsinin farklı bir telaşı vardı. Kimisi bir yere yetişmeye, kimisi ise uzaklardan gelmiş İstanbul'u kucaklamaya çalışıyordu. Tıpkı benim gibi...

Çocukluğumu, gençliğimi geçirdiğim şehir... En sevdiklerimi yüreğinde barındıran şehir... Tekrar geldim işte sana... Üstelik bu sefer fazlasıyla yaralı ve sefil bir halde geldim...

Önümde duran taksi ile düşüncelerimi, acılarımı bir kenara bırakarak valizimi bağaca koydum ve taksiye bindim. Bir zamanlar evim dediğim, huzur bulduğum yerin adresini şoföre söylerken aklımda yaşadıklarımdaydı. Aklım doğru olanı yaptığımı tekrarlasa da kalbim ısrarla isyan ediyordu ona. Ne yapacağımı bilemez bir haldeyken ani bir kararla Türkiye'ye evime dönmüştüm. Onu bırakıp, yaşadıklarımızı bırakıp... Hayallerimi bir bavula koyup kürkçü dükkânına geri dönmüştüm.

Taksi bilindik yollarda ilerlerken benim de yüreğim de korku ve heyecan birbiri ile raks eder hale gelmişti. Korkuyordum anlamalarından... Heyecanlıyım aileme kavuşacağım için. Ama açık konuşmak gerekirse korkum heyecanımdan bir tık öndeydi. Endişem sadece kendim için değildi ne de olsa.

On dakika sonra taksiciye parasını ödeyerek arabadan inmiştim. Kapının önünde ki güvenlik görevlileri bana boş gözlerle baksa da altı yıldır bu evin güvenliğinden sorumlu olan adam, Yunus beni görünce hemen kapıyı açmalarını söyledi diğerlerine. Bana da soğuk bir gülümseme ile "Hoş geldiniz Deniz Hanım," demekle yetinmişti. Bu adam beni ilk günden beri sevmemişti ve bana karşı hep böyleydi. Bunun nedenini anlayamasam da açıkçası umursamamıştım da.

Bahçeden içeri girdiğim de evin hala beş yıl önce ki gibi olduğunu görmemle rahat bir nefes aldım. Tabii değişen şeyler vardı. Ayaz'ın evlendiğini duymuştum mesela... Bu da beni geren bir diğer noktaydı. Ayaz ile arama kimsenin girmesini istemiyordum. Bu kişi karısı dahi olsa.

Ellerim titreyerek zile bastım. Birkaç dakika sonra kapı açılmıştı ve yıllardır görmediğim annem ile yüz yüze gelmiştim. Yüzünde ki şaşkınlık ve hayret karşısında gözyaşlarımı tutamadım ve anneme sımsıkı sarıldım. Onunda bana sarılması ile içim biraz olsun rahatlamıştı.

"Deniz... Kızım... Geldin..."

Annemin ağzından çıkan her kelime şaşkınlığını barındırıyordu. "Geldim anne..."

Benden biraz uzaklaşarak gerçekliğimden emin olmaya çalıştı. Yüzünde güzel bir gülümseme ile bana baksa da sonra hızla kaşlarını çattı.

"Beş yıldan sonra gelince insan inanamıyor işte!"

Haklıydı. Bu yüzden sadece gülümsedim ve küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarımı büktüm. "Affet beni Melek Sultan..."

Annem hala kaşları çatık bir halde bana bakıyordu. Ben daha fazla dudaklarımı büzdüm ve bir kedi yavrusu gibi ona sırnaşmaya başladım. "Ama biz Ayaz ile böyle dudağımızı bükünce hep affederdin bizi..."

"Tabii küçük hanım... Geç içeri hadi geç."

Yüzümde oluşan gülümseme ile elimde ki valizi önceden oda olarak kullandığım hemen mutfağın yanında ki odaya götürdüm. Her şey benim bıraktığım gibiydi. Beş yıl önce ki odam karşımdaydı. Hiçbir şeye dokunulmamıştı. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Kendimi toparlamaya çalışarak odadan çıktım ve mutfağa girdim. Annem beni görünce gülümseyerek "Sana kızgınım ama..." dedi ve yanağıma bir öpücük bıraktı. "İyi ki geldin seni çok özledim... Yaşlı yüreğim yokluğuna daha fazla dayanamıyor."

Güzelim!(Sevdanın Külleri)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt