Bölüm 31- Aydınlığın İlk Karanlık Zaferi

37 1 0
                                    


Bölüm Şarkısı: Fire Meet Gasoline- Sia

Başıma saplanan keskin ağrı, gözbebeklerimi o derin karanlıktan kurtarmış ve gözkapaklarımı aralamama neden olmuştu. Hala ense köküm acıyla sızlıyordu. Neler olduğunu hayal meyal hatırlıyordum. Kırılan cam parçalarının üstüme savruluşunu ve attığım korku dolu çığlığı hatırlayabiliyordum...

Eski ve rutubetli bir odadaydım. El ve ayak bileklerim kalın halat ipiyle sıkıca bağlanmış, ağzımı kapalı tutmak için de dudaklarımın üstüne bir bant yapıştırılmıştı. Çıplak bacaklarımdaki yaralar ve kurumuş çamur lekeleri dikkatimi çektiğinde elbisemin eteğini kestiklerini fark ettim.

Ah, lanet olsun! Peki ama Aras, neredeydi? Ona ne yapmışlardı, kim bilir?

Odanın zemini eskimiş ahşaptan oluşuyordu ve tek bir tane pencere bile yoktu. Basık bir tavanı ve iç karartıcı duvarları vardı. İçten içe lanet okudum. Ve o sırada kapının ardından gelen sesleri duydum. İki kişilerdi ve muhtemelen erkeklerdi.

Buraya doğru yaklaşan ayak sesleri kapının hemen önünde kesildiğinde birkaç saniyenin ardından kapı açıldı ve iri yarı kaslı bir adam gördüm karşımda. Bana doğru ilerlediğinde geriye gitmek için çabalayarak süründüm ama hızlı davranıp yakaladığı an kollarını sarıp kucağına aldı.

Kaslı kolları arasından çıkmak için debelenirken inatla daha sıkı sardı ve odadan çıkarıp koridorun ortasına bıraktı. Hemen yan tarafta yukarıya çıkan tahta bir merdiven vardı ama her yer toz içindeydi ve basamakların yarısı çürümüştü.

Diğer odadan çıkanlara dönüp baktığımda Yiğitle Su'yu görmüştüm. Kahretsin, hayır! Aynı anda iç sesim, ikisine olan öfkesini cinnet çığlıklarıyla anlatmıştı.

Suratlarındaki o zafer dolu ifadeyi ve gözlerindeki özgüveni görebiliyordum. İkiside intikam günü için bizi, yani kurbanlarını ağlarına düşürmeyi başarmışlardı. Lanet olası pisliklerin ölmüş olmalarını dilerdim...

"Bu seferki sürprizimi de pek beğenmiş gibi görünmüyorsun, Yıldıray." dedi Yiğit, önüme diz çöktüğünde.

Öfkemin yükselen alevleri gözbebeklerimi yakmıştı. Bakışlarımı dolduran bu nefret, doğrudan gözlerinin içine yansıyordu. Bir zamanlar birbirini seven iki insandık ve o, böyle şeyler yaparak tüm anılarımızı hiçe saymıştı...

Ağzımın üstündeki bantı çektiğinde o alay dolu gülümsemesini dudaklarına yerleştirdikten sonra konuştu.

"Beğendiğini duymak istiyorum."

Dudaklarımı araladım ve öfke kusan bakışlarımı gözlerinin içinden ayırmadan suratının ortasına tükürdüm. Gözlerini kısıp kaşlarını çattığında eliyle yüzünü sildi ve tam o sırada Su bir hışımla bana ilerleyerek saçımı kavrayıp geriye doğru çekerken tısladı.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!"

Saç diplerime yayılan keskin sızı, tüm vücuduma yayılmıştı anında. Dişlerimi sıktım ve konuştum, öfkeyle.

"Hak ettiği gibi davranıyorum."

"Tamam bırak, saçını. Sorun yok." dedi, Yiğit.

Parmaklarını çekip saçlarımı bıraktığında sızı, geçen saniyelerin ardından uyuşmuştu. İkisine de iğrenircesine baktım ve kaşlarımı çatıp sordum, Yiğit'e dönüp.

"Aras, nerede? Ne yaptın ona?"

"İnatçı sevgilin baya bir zorluk çıkardı. Derin bir uykudaydı ama biraz önce uyandı. Görmek istersin diye düşündüm." dedi ve kafasını çevirip odanın içine doğru bakarak birine işaret verdi.

İkiyüzlü AşkWhere stories live. Discover now