2.Bölüm

144K 5.4K 356
                                    

Şimdi ne bugünsün, ne de yarın... Olsa olsa sadece bir yarım, ya da eksilen yanım...

Töre yine acımamıştı kimseye. İki aşirette de büyük bir öfke hakimdi. Haznedaroğlu konağı büyük bir kavgayla inlerken Karacan konağı da Miran'ın öfkeli haykırışlarıyla inliyordu.

''Ben o adamın kardeşini bu eve sokmam!'' diye başlanan sözler bir bir çarpıyordu Haznedaroğlu konağının taş duvarlarına. ''Onun kardeşine karım demem Dilaver Ağa!'' kara gözler öfke saçarken babasının karşısında omuzları dik durdu genç ağa. Burnundan soluyordu. Vücudu gergin boynundaki damarlar öfkeyle kabarmıştı. Dişlerinin arasından tıslayarak tek tek konuştu. ''Bu berdel kabulüm değil ben kaderimi değiştirmem de değiştirtmem de'' Büyüklerinin yanında aşk hayatı apaçık anlatılmazdı. Büyük ayıptı üstü kapalı söylediği bu sözler üzerine babasının gözleri seğirmişti. Umursamadı. ''Aklını başına devşir Alaz ben barış varken savaşa girmem böyle bilesin o berdel yapılacak iki aşiret arasında kan dökülmeyecek son sözüm budur!'' Öfkeden titreyen ellerini yumruk yaptı genç adam. ''Sen yapmazsan ben yaparım baba ve buna kimse engel olamaz bu da benim son sözüm!'' yeri döven sert adımlarla uzaklaştı avludan. Kapıdan çıktığında gideceği yer onun için belliydi.

''Sen nasıl ağabeysin lan?!'' Sedirde oturan Miran öfkeyle yerinden fırlarken söylemişti bunu. Oysa ağabeyi Fırat öylece oturuyordu karşısında bir şey yapmamıştı. Miran için Fırat'ın sessizliği bile öfkeyle dolmasına neden oluyordu. ''Kendi kardeşini, kendi canını nasıl ateşe atarsın? Madem kaçmayı beceremezsin ne diye kızı da benim kardeşimi de yakarsın lan?!'' Yıllardır tek bir saygısızlık yapmamıştı ağabeyine Miran. Ne kavga etmiş ne de sesini yükseltmişti. Ama dün gece kollarında ağlayan kardeşi gözünün önüne geldiğinde kendisini durduramıyordu. Fırat'ın sessiz kalması öfkesine öfke katıyordu Miran'ın. Hızlı adımlarla ağabeyinin yakasına yapışmıştı. ''Konuşsana lan dilini mi yuttun?!'' Fırat artık dayanamayarak kardeşinin kollarını uzaklaştırdı kendisinden. ''Böyle olmasını ben mi istedim Miran? Rozerin senin kardeşinse benimde kardeşim'' ''Kes sesini kardeşimin adını ağzına alma!'' ''Ne diye kuyruğuna basılan itler gibi bağırırsınız?'' Fırat karşılık verecekken Yade Lerzan'ın sesini duymalarıyla merdivenlere baktı. Yaşlı kadın öfkeli gözlerini iki gencin üstüne dikmişti. ''Bir şey yok Yade'' dedi Miran ters bakışlarla ağabeyini süzerken ''Zinciri boşalan her it gibi kaçtığın eve geri döndün ama hayatları kararttın biremin yanlış yaptın çok yanlış'' Kardeşinin sözleri ne kadar ağırına gitsede sustu Fırat. Biliyordu ki canının acısından diyordu bunları. Kendi canı da yanıyordu genç adamın.Bedel olarak kardeşinin berdel vermesi üzmüştü onu ama yapacak bir şey var mıydı? Olan olmamış mıydı?

Rozerin içi sökülene kadar ağlamış olsa da ağlamaya devam ediyordu. Yanında ise çocukluk arkadaşı Avbanu oturmuş elinden geldiğince teselli etmeye çalışıyordu arkadaşını. ''Roz ağlama artık cano ağlamakla çözülür bu işler?'' Genç kız başını iki yana sallayarak hıçkırdı. ''Nasıl ağlamayayım Banu ben Berzan'a ne diyeceğim şimdi? Nasıl gireceğim başkasının yatağına? Nasıl başkasına kocam diyeceğim?'' Avbanu can dostunun ağlamaktan şişmiş ve kızarmış kahve gözlerine içi yanarak baktı. Berzan'a olan aşkını en iyi bilendi. Ne diyeceğini ,nasıl teselli edeceğini bilmiyordu. ''Bitti Banu bitti. Buraya kadarmış yaşamım bundan sonrası yok'' Avludan gelen silah sesiyle korkuyla sıçrayan kızlar dehşetle birbirine baktı. O sırada silahın yanında gür bir ses yankılandı konakta. ''Son duanı et Fırat ecelin olmaya geldim!'' Rozerin kendi derdini unutmuş Fırat ağabeyinin derdine düşmüştü. Hızla odasından çıkmış olsa da annesi tarafından gerisin geri içeriye tıkılmıştı. ''Daye ne yapıyorsun? Ne oluyor aşağıda?!'' Zana hanım kapıyı sıkı sıkıya kapatıp kızına sarıldı. Ana yüreğine iki kor ateş birden düşmüştü. Bir tarafta kızı bir tarafta ilk göz ağrısı büyük oğlu vardı. ''Keçamın yapma çıkma odadan babanlar aşağıda'' titreyen sesi hıçkırıklara bulandığında kızına daha fazla sarıldı. Kızının ''Daye'' diye başlayan yalvarmalarına kulağını tıkadı.

''Qurbana çavên te keçamın (kurban olurum gözlerine kızım)''

Avluda silahlar çekilmişti. Alaz silahının namlusunu Fırat'ın alnına doğrultmuştu. Gözünü karartmıştı. Başka çıkar yol yoktu. İki adamında uzun cüsseleri birebirdi. Fırat'ın koyu kahve gözleri Alaz'ın dipsiz kuyu gibi görünen kara gözlerine kenetlenmişti. En ölümcül bakışlarla karşılık veriyordu gözlere. Alaz iki yaş büyüktü karşısındaki adamdan. Kendinden küçüğe şiddet uygulayacaktı şimdide. Konaktan çıktıktan sonra sevdiği kadının yanına gitmiş hiç olmayacak şeyler duymuştu nehir gözlüsünden. 'Yatağına benden başkasına alacaksın!' diye bas bas bağırmıştı her zaman buluştukları yerde. 'Benden başkasına karım diyeceksin buna can nasıl dayansın Alaz?!' vurgunu olduğu mavi gözlerinden yaşlar yağmur gibi akmış Alaz'ın ciğerini dağlamıştı. Şimdi bu adamı öldürecek her şeye bir son verecekti. Ya da her şeyi yeni başlatacaktı. İşaret parmağını iyice yerleştirdi tetiğe. ''Ne yaparsın sen Alaz Ağa?!'' Agir Ağa'nın bariton sesini duyduğunda bile gözlerini Fırat'ın gözlerinden çekmedi. ''Ne görüyorsan onu!'' Miran seri adımlarla Fırat'ın yanında durdu. ''İndir şu silahı Alaz Ağa işleri zorlaştırma'' dedi ölümcül bir tınıda. ''Bugün Fırat'la azraili görüştüreceğim Miran çekil yoksa sanada aynısını yapmaktan çekinmem'' Alayla güldü Miran, şimdi bu adamın eline mi verecekti kardeşini? Öfke tüm bedenini ele geçirirken belindeki silahı çekti. ''O zaman o azraille bir de sen görüş çok sıkı fıkısınız belli!'' öfke saçan kara gözler Miran'a çevrildi. Fırat sessiz kalırken aklındaki tek kişi sevdiği kız Heja idi. Zaten arada o olmasa çoktan yerle bir etmişti karşısındaki adamı. ''İndirin silahları olayı kan davasına çekiyorsunuz bilesiniz'' Agir Ağa son kez konuştuğunda konağın aralık kapısından Dilaver Ağa girerek gür sesini belli etti. ''Alaz çabuk indir silahı'' Alaz gözünü bile kırpmamıştı. ''Bırak baba yeryüzünden sileyim bu şerefsizi'' Dilaver Ağa hızlı adımlarla oğluna yaklaşarak silah tutan kolunu tuttu. ''Öldüreceksin de ne olacak? Onlarda seni öldürecek sonra biz onlardan onlar senden sonra beni, kardeşini vuracak Fırat'ı vurunca hal olacağını mı sanırsın?'' Alaz öfkeyle soluk aldı. Silahını geriye çekerek havaya ateş etti. Mermiler bittiğinde kara gözleri hepsinin üstünde dolaşarak Fırat'ın üstünde durdu. ''Sen kardeşimi kaçırarak ölüme ittin kardeşini, kendi ellerinle giydirdin kefenini, yaşadığım sürece kardeşinin gözlerinden yaş dinmeyecek Fırat'' geriye çekilerek Agir Ağa'nın hüzünle kederlenen gözlerine baktı. ''Kızını hazırla Agit Ağa BERDEL KABUL EDİLDİ''

Sert adımlarla konağı terk ettiklerinde Miran büyük bir çöküş yaşayarak olduğu yere oturdu. Agit Ağa hafifçe sızlayan sol yanını tutarak merdivenlere çöktü. Fırat diline kilit vurarak odasına çekildiğinde Miran bir ilk yaşayarak gözyaşlarını akıttı. Bu nasıl bir intihamdı? Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyıktı. Her şekilde canı yanıyordu. Şimdi nasıl verecekti biricik kardeşini o adama? Yüreği yufkaydı Miran'ın. Dayanamazdı. Yukarıdan gelen kapı açılma sesiyle başını kaldırdı. Ona doğru koşar adımlarla gelen kardeşini gördüğünde gözyaşlarını sildi. Yere çöken kardeşi kollarını ağabeyine dolayarak ağlamaya başladığında Miran kardeşinin saçlarını okşamaktan başka bir şey yapamamıştı. Rozerin'in artık boğazını hissedemiyordu. Hıçkırmaktan boğazı şişmiş sesi kısılmıştı. Ağabeylerine ya da babasına bir şey oldu diye çok korkmuştu. Biraz ağabeyinin kucağında ağladıktan sonra sendeleyerekte olsa kalkıp babasının kollarının altına girmişti. ''Üzülme baba ne olur'' diye mırıldandığında babası 'Sana üzülüyorum' diyemedi. kızının kokusunu içine çekerek içine çöken kederden sakınmaya çalıştı. Yade Lerzan herkesten uzakta tepeden bakıyordu ailesine. Yaşadıkları ağır geliyordu yaşlı kadına. Biricik kız torunu bir berdel uğruna çürüyecekti. Oysa akrabaları olan Berzan'la sözlenecekti sevdiği adamla evlenip yuva kuracaktı davullu zurnalı bir düğün yapacaklardı.

''Her şeyin hayırlısı'' diye geçirdi içinden. ''Her şerde bir hayır vardır''... Bilmiyordu ki torununun aslında son mutlu günlerini yaşadığını...

Evet okurcanlar uyumadım ikinci bölümüde hazır ettim verdiğiniz vote'lar ve yaptığınız yorumları bekliyor olacağım sizi seviyorum...

TAN YERİ  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin