VK-21

4K 281 45
                                    

Bu mümkün olabilir miydi? Büyücülerin soyları tükenmek üzereydi ve humora da tek bir büyücü yoktu. Yani ben böyle biliyordum. Humoro büyücülerin adını ağızlarına almazlardı. Çünkü büyücüler de vampirler gibi kendilerini üstün görüyotlardı. Bu sebepten ötürü, vampirlerle iș birliği yapıyorlardı. Gerçi yine de bir insan oldukları için vampirlere yem olmaktan kurtulamıyorlardı. Bu yüzden soyları tükenmek üzereydi. Ben bu bilgilerin hepsini babamdan öğrenmiștim. Yoksa humoro yetkilileri bu bilgileri gizli tutarlardı. Babamın dediğine göre yok denecek kadar az büyücü kalmıștı. Bu cümleden yok olduklarını var saymıștım. Humoro da hiç görmemiș ve ya duymamıștım. Taa ki Efsanenin büyü yapmasına șahit olana kadar!

" Sen bir büyücüsün! " șașkınlıkla dile getirmiștim bu cümleyi.

O ise hiçbir șey demeden sırtındaki çantayı çıkardı ve önüne koydu. Çantanın içini açıp, içerisinden bir bıçak çıkardı.

" Büyücü olamayan bir büyücü hah! " dedi, umursamazca.

Ellerimdeki ipi, elindeki bıçak ile tek sefer de kopardı. Hemen ipleri bir köșeye attım ve bileklerimi ovușturdum. Tanrım, o kadar acıyordu ki. Micah acımasızın tekiydi. Ama ondan kurtulmuștum. Derin bir nefes aldım ve arkama yaslandım. Efsane hayatımı kurtarmıștı, bir büyücü hayatımı kurtarmıștı ! Büyücü mü? Aklım almıyordu!
Gözlerimi kapattım. Mantıklı düșünmeye ihtiyacım vardı. Efsane bunca zaman hayatta kalmamıș mıydı? Bunu bir insan hatta bir vampir bile bașaramıyordu. Büyülü güçleriyle hayatta kalmıș olmalıydı. Biraz düșününce her șey rayına oturuyordu. Ama yine de aklım almıyordu, tüm bu olanları.
Gözlerimi açtım ve Efsaneye baktım o ise benim gibi kayaya yaslandı. Dizlerini biraz kendine çekti ve kollarını üstüne attı. O kadar rahat gözüküyordu ki!

" Teșekkür ederim " dedim.

O kadar da kaba bir insan değildim. Babam tabi ki de teșekkür etmeyi öğretmiști. Ama bunu nerede ve ne zaman kullanmak istemem bana bağlıydı. Șuan ise tam zamanıydı, efsane benim hayatımı kurtarmıștı. Efsaneye baktığımda ise sadece omuz silktiğini gördüm.

" Bunu senin için yapmadım " dedi, umursamazca.

Bu beni șașırtmıștı ve teșekkür ettiğime pișman olmama sebep olmuștu. Peki beni neden kurtarmıștı.

" Öylese neden kurtardın beni? " dedim kırgınlığımı gizlemeye çalıșarak.

" Kendim için. " dedi bana bakıyordu.

Gözlerinin içine baktığımda doğru söylediğini görebiliyordum. Peki neden? Ben onun ne ișine yaracaktım?
Ben Efsaneye anlamayan gözlerle bakarken o ayağa kalktı ve
" O manyağın eline düșmek istemiyorsan, acele etsen iyi edersin " dedi üstündeki tozları silkelerken.

Bu sözlerin ardında 'soru sormayı kes ve ayağa kalk' vardı, ama daha kibarcasıydı. Benimde aklımda tekrardan Micah'ın eline düșmek yoktu, yanı Micah'dansa Efsaneyle gitmeyi yeğlerdim. Hayat böyledi, bazen adını bile bilmediğiniz bir adama güvenmek zorunda kalıyordunuz.
Ayağa kalktım ve çoktan ilerlemeye bașlamıș Efaneye yetișmeye çalıștım.

" Peki șuan görünmez miyiz? " diye sordum.

" Hayır, bizi değil Micah 'ı büyüledim" dedi.

Yani bu Micah ile karșılașırsak bizi göremeyeceği anlamına mı geliyordu? Neden bizi büyülememiști? Efsaneye yetiștim ve
" Peki, bu büyünün süresi ne kadar? " diye sordum, önümdeki kütüğün üstünden atlarken. Micah ile aramız da çok büyük bir mesafenin olduğunu düșünmüyordum.

" insanlar için bu süre bir saat olsada vampirler üzerinde ișe yaramıyor " Efsane durdu ve bana baktı, bende durmak zorunda kaldım.

Neden durmuștu ki? Bunu sormak için ağzımı açmıștım ki
" ve vampirin bağının üzerinde " dedi sağ elini görebildiğim bir hizzaya getirdi ve o ince uzun parmaklarını șaklattı.
Beynim durduğu için, hayır kesinlikle salak olduğumdan değil, ne yapmaya çalıștığını anlamamıștım. Ama sonra büyü yaptığı halde onu görebildiğimi anladım. Bana kanıtlamaya çalıșmıștı, Daniel ile olan bağımın beni bu büyünün etkisinden kurtarıyordu. Büyü yapmak bu kadar kolay mıydı? Parmaklarını șaklatması yeterli oluyor muydu?
Ben de parmaklarımı șaklattım ve
" Bu ișin sırrı nedir? " dedim. Efsane gülümsedi ve kafasını iki yana salladı ve sanki hiç soru sormamıșım gibi ilerlemeye devam etti.
" Hey, sana bir soru sordum " dedim ona yetișmek için çabalarken.
" Sorularını cevaplayacağım, ama önce kalacak bir yer bulmalıyız " dedi ve ilerlemeye devam etti. Haklıydı, canavar sesleri çok da uzağımızdan gelmiyordu ve tabi ki de Micah da bir sorundu. Bu yüzden kendi kendime soruları sonra sorabileceğime karar verdim. Soğukta hızla ilerliyorduk ve rüzgarın sesi kulaklarımızı dolduruyordu. Efsaneye neden güveniyordum hiç bilmiyorum, içimden bir ses ona güvenmem gerektiğini söylüyordu. Nedense yaptığım yanlıș gibi gelmiyordu. Daniel 'ın yanına dönmek için de yanıp tutușmuyordum. Bir tür duygu karmașası içerisindeydim. Kafamı iki yana salladım ve kendimi bu karanlık ormanda ilerlemeye odakladım. Efsane durdu ve
" Sessiz ol " dedi ve iki elini havaya kaldırdı ve ellerini sanki havayı hissetmek istiyormuș gibi havaya kaldırmıștı. Gözlerini kapattı ve mırıldanmaya bașladı. Hayır ne mırıldandığı hakkında hiçbir bilgim yoktu. Ama dediğini yaptım ve sessiz oldum.
" Sağdan gideceğiz " dedi ve o tarafa yöneldi.
Bende onun hemen arkasından ilerlemeye bașladım. Büyü yaparak kalacak bir yer mi bulmuștu? Bu soruda ona sormam gerekenler arasına girmiști.

Yürümekten yorulmuștum ki neyse ki Efsane sonunda durdu. Etrafına baktı, sanki bir șeyden emin olmak istiyor gibiydi ve sonra yere baktı. Eğildi ve ayağının altında ki çalıları çekti. Ne yapmaya çalıștığını anlamamıștım. Efsane elini toprağa koydu ve
" Zamievo " dedi, ama bu anlamadığım kelimede değișik bir aksan yüklüydü. Efsane ayağa kalktı ve bir adım geri çekildi. Parmaklarını șaklattı. Yerden gelen çatırdama sesiyle Efsanenin baktığı yere baktım. Toprakta bir kapı olușmaya bașladı ve açıldı. Bu gördüklerim beynimin bana yaptığı bir oyun muydu?
Efsane merdivenlerin bir kaçını inmeye bașladı ve
" Hadi,  kapanmadan gir " dedi aleyle. Bende sorgulamadan hızla gözümü korkutan geçitin merdivenlerinden inmeye bașladım. Arkadam büyük bir gürültü gelince baktım ve geçitin kapanmıș olduğunu gördüm. Ben ilerledikçe,  duvarların kenarlarındaki meșaleler yanıyordu. Efsanr hızla inmiș olmalıydı ki,  onu göremiyordum. Etraf aydınlık olsada bu beni korkutmusștu ve merdivenleri daha hızlı iniyordum.
Bir anda kendimi çok geniș bir alanda buldum. Yani büyük kahverengi bir odaydı. Bir kaç koltuk ve bir yatak vardı,  büyücüler için çok güzel bir yerdi. Yani korunaklı ve rahat!
Gözlerim Efsaneyi aradı ve onu gördüm. Çok rahat gözüken bir koltukta oturuyordu. O tarafa doğu ilerledim ve karșısında ki koltuğa oturdum. Soluklanmadan ona soracak çok sorumun olduğunu biliyordum. Bunun bilinciyle bașladım.
" Adın ne? " bu soruyu çoktan sormam gerekiyordu. Ama ben nedense bu soruyu hep ertelemiștim.
" Ben Baron " dedi.
" Ben'de Eva " dedim,  arkama yaslanırken.
"  Biliyorum" dedi Baron.  Ben ise bir büyücünün adımı nereden bildiğini sorgulamadım ve omuz silkmekle yetindim.
" Tamam, burayı nasıl buldun? " diye sordum. Yani bir köpek gibi koklayarak bulmamıștı ya!
"  Büyüyü hissettim " dedi ve söylediği cümle söylediği andan itibaren mantıklı gelmiști.
"  Bunu sende yapabilirsin " dedi ki bu beni șașırtmıștı. Ben büyücü değildim ki?
"  Büyüyü hissetmeyi mi? " diye sordum. Efsane ise
" Hayır,  büyülü bağından,  Daniel'ın izini sürmeyi " dedi. EFENDİMIN Daniel olduğunu öğrenmiști demek. Ah,  șimdi istesem Daniel'ı bulup onu bulabilir miydim? Bu beni șașırtmıș olsa da șuan denemek istemiyordum. Buna hazır değildim. Aklımda deli gibi dönüp duran soruyu sormaya karar verdim.
"  Beni nasıl buldun,  takip mi eidyordun yoksa? " diye o sordum,  ormanda Micah ile olanları hatırlamaya çalıșarak. Yani Efsanenin orada olması bir tesadüf olamazdı.
"  Evet,  takip ediyordum." bu duyduklarım kașlarımı çatmama sebep olmuștu beni Daniel'ın yanına gittiğimde takip etmiș ve Micah'ın brni kaçırdığına șahitlik etmiș olmalıydı.
" Boșuna sinirlenme,  benim sayemde o manyaktan kurtuldun " dedi ciddi bir sesle. Haklıydı da,  onun sayesinde kurtulmuștum. Ama bu yine de her șeye açıklık getirmiyordu.
"  Peki neden? " diye sordum. Beni neden takip etmiști ki? Bir büyücü benden ne istiyor olabilirdi.
"  İș birliği için" dedi sakince.
" Nasıl yani? " dedim,  sakin olmayı deneyerek. O ise
"  İgoraya gitmem gerek ve bunu tek bașıma  yapamam" dedi.
"  Neden igoraya gitmek istiyorsun? " diye sordum.
"  Bu dünya da hayatta kalan ve büyücü dilini bilen tek kiși,  yani amcam ellerinde "  dedi,  bunu söylerken ses tonu o kdar duygulu geliyordu ki!
Ama yine de benimle olan ilgisini anlayamamıștım.
" İgoraya bizimle gitmeyi mi düșünüyorsun,  yani ben ve Daniel ile mi? " diye sordum.
"  Evet " dedi kafa sallarken.
"  Neden sana yardım edelim ki? " dedim,  ifadesiz tutmaya çalıștığım ses tonumla. Tamam hayatımı kurtarmıș olabilirdi ama bu onun her dediğini yapacağım anlamına da gelmiyordu.
"  Çünkü  kurtarmak istediğim kiși senide ilgilendiriyor " dedi gülümserken.

"  Kim? " diye sordum.

"  Barned Tayson "


VAMPİRİN KÖLESİWhere stories live. Discover now