39. BÖLÜM

7.2K 437 70
                                    

İthaf👉❤️@alaradmrblk

OĞLUMA NE OLDU?

Alnıma düşen saçlarımı kaldırıp aynadaki görüntüme baktım. Sabahtan beri heyecanlı bir şekilde hazırlık yapmıştım. Mehmet'in en sevdiği yemekleri yapmış, bir sürü tatlı ve tuzlu çeşitleriyle mutfağı doldurmuştum. Bütün hazırlıkları bitirdiğimde banyo yapmak ve üzerimi değiştirmek için  odama gelmiştim. Ömer'i erkenden yıkayıp üstünü değiştirdiğim için aşağıda bırakmıştım.

Yüzümün her iki yanındaki saçlarımı toplamaya çalışıyordum. Uzayan saçlarım her geçen gün toplamamı zorlaştırıyordu. Mehmet kestirmemi istemediği için kestirmiyordum. Bugün onun eve geleceğinden neredeyse emindim. Aksini düşünmek dahi istemiyordum. 35 gün hiç geçmek bilmemişti. Neredeyse hayatımda yaşadığım en uzun zaman olmuştu.

Mürdüm rengindeki elbisemin üzerine uygun şalımı takıp da aynadan kendimi süzdüğümde hafif bir şekilde çıkmış göbeğimle fena olmadığımı düşündüm. Ömer'e hamileyken ne kadar iştahlıysam ikizlerimde de bir o kadar iştahsız olmuştum. Mehmet olmadığı için hastaneye dahi gitmek istememiştim. Bebeklerimin cinsiyetleri bile meçhuldü. Amcam ve yengem birçok kez hastaneye kontrole götürmek isteseler de kabul etmemiş, Mehmet'i bekleyeceğimi söylemiştim. O olmadan bebeklerimle ilgili hiçbir şey öğrenmek  istememiştim. Sanki  o yokken yanımda yaşayacağım  her an bana haram gibiydi.

Kapımın tıklatılmasıyla düşüncelerimden uzaklaşmıştım. Aynadaki görüntüme yeniden bakıp, derin derin iç çektikten sonra gelenin içeri girmesi için seslenmiştim.

Nermin teyze "Mehmet oğlum geldi kızım." derken gözlerinin içi gülüyordu.

"Geldi mi sahiden?"

"Evet kızım, gel hadi. Çok da güzel olmuşsun. Elbisen çok yakışmış."

"Sağol Nermin teyze."

Heyecanla merdivenleri inerken sesleri duyduğumda kulak kesilmiştim.

"Baba, Allah aşkına bunu nasıl yaparsınız? O adamın ayağına nasıl gidersin? Zeynebin gitmesine nasıl izin verirsin? Mahkemede neler söyledi duydun mu? Cevap bile veremedim. Rezil oldum. Onurum, gururum hiçbir şeyim kalmadı. Karım başkalarının ayaklarına kapanmış. Af dilemiş. Söyle baba, ben bu kadınla nasıl yaşarım bundan sonra? Beni yerin dibine soktu."

"Yeter Mehmet. Ağzından çıkanı kulağın duysun. Tamam gitmemesi gerekirdi  ama herşeyi senin için yaptı. Şikayetlerinden vazgeçsinler diye."

"Değil 35 gün 35 yıl yatsaydım da bugün o adamın söylediklerini duymasaydım. Ne dedi duydun mu ne dedi? Karın ayaklarıma kapanmasaydı vazgeçmezdim dedi. Nasıl hissettim, nasıl kahroldum bir bilseniz."

Yengem: " Oğlum sakin ol, herkes hata yapar."

"Anne bu kaçıncı hata. Daha ne kadar görmezden geleceğim. Her defasında alttan aldım. Ama bugün artık sabrımın sonuna geldim. Ben artık istemiyorum onunla evli kalmak."

"Saçmalama, ne demek bu? Çocuklarınız ne olacak? Zeynep hamile. Nasıl yaparsın bunu ona. Ne yapmak niyetindesin sen?"

"İkizler doğana kadar evli kalırım ama ondan sonra bu evden gideceğim."

Duyduklarımla çoktan ağlamaya başlamıştım. Sesimi duymamaları için ağzımın içine elimi yumruk yapıp sokmuştum. Avuçlarımın her yanından kanlar damlıyordu. Dişlerimle sıkıp kanatmıştım. Koparmıştım neredeyse. Acı duyuyor muydum? Hem de hiç. İçimde yükselen, beni mahveden acı öyle yakıcıydı ki. Böyle bir acı yoktu. Mahvolmuştum ben. Bana söyledikleri, sevgisi, hiçbir şeyi gerçek değildi belki de. İnsan sevdiğini üzer miydi? İnsan sevdiğini yaşarken böyle öldürür müydü?"

HEPSİNDEN ACI        Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt