acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimiz de

465 67 19
                                    



Önceki Bölümden;

Söyleyeceklerimin hangimizin canını daha çok yakacağından emin değildim, yine de tek nefeste ağzımdan çıkmıştı hepsi.

"Sorumluluk istemediğini söyleyerek çekip giderken ne düşündüysen şimdi de aynı şekilde git Luhan. Ben aynı yerimden kırk kez yaralandım, bir yenisini daha istemiyorum."


Yeni Bölüm;

Korkuyorlar.
Korkuyor tüm bu insanlar, korktukları
değil bir kanadı kelebeğin,
en yoğun parçasından benliğimin.
İçten zincirliyorum kapıları
Kapanıyor yüzüme kapıları
Kaçıyorlar.
Kaçıyorum.

-


Sözümü bitirdiğimde dışarıdaki Chanyeol'ün bana seslendiğini duymuştum. Arkama bakmadan odanın kapısına doğru yürüdüm, eğer bakarsam ona son kez sarılmak isteyeceğimi biliyordum. İkimiz de bunu hak ediyorduk muhtemelen. Hak ediyor oluşumuz gerekçesiyle zihnime hatırlanacak yeni anılar yüklemenin zararıma olacağı açıktı. Keşke demeyeceğim konusunda kendimi inandırarak uzandığım kapının metal koluna asıldığımda diğer taraftan da aynı hareket gerçekleştirilmiş ve açılan kapının ortasında Jongin ile burun buruna gelmiştim.

Neredeyse çarpışacak oluşumuzun etkisini atlattıktan sonra bu odanın gereğinden fazla bağlantılı üç insanla dolduğunu, nefes alınamaz bir hale büründüğünü hissetmiştim. Jongin şaşkın ve merakla bana bakarken yüzümde her ne gördüyse biraz endişeli bir ifadeyle başını eğerek arkamdaki koltukta bıraktığım Luhan'a bakmıştı. Onu daha önce hiç görmediği için tanımamıştı, eski pozisyonuna döndü. Fazlasıyla gergin hissediyordum, Chanyeol az öteden mahçup bir şekilde ellerini iki yana açtığında gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Toparlayabilirdim.

"Ben de tam çıkıyordum, haydi gidelim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Ben de tam çıkıyordum, haydi gidelim." diyerek Jongin'i kolundan tuttum ve peşimden sürüklercesine ofisten çıkarttım. Chanyeol'ün odada bıraktığım geçmişimle ilgileneceğini biliyordum. Binanın önündeki arabamın sürücü koltuğuna yerleştikten sonra kapanan kapıların ardından yola çıktım. Düşüncelerimi oyalamak için konuşmaya çalışmıştım.

"Restoranda buluşacağımızı sanıyordum?" dedim. Onu Chanyeol'ün çağırmadığından emin olmak istiyordu bir yanım. Çünkü Chanyeol'dü bu, geçmişimin aklımı çelmesine izin vermemek için Jongin'i kullanmış olabilirdi.

"İşim erken bitmişti. Sen de aramayınca hala ofiste olduğunu ve birlikte gidebileceğimizi umarak oraya geldim."

Başımı salladım, aslında yapmak istediğim şey başımı direksiyona defalarca kez vurmaktı. Kaçamıyordum, ne ondan ne kendimden ne de bir başkasından. Sürekli beni buluyorlardı, sürekli varlıklarını koruyorlardı kafamın içindeki. Ne kadar süre sakin kalabileceğimi tahmin etmek zordu, önceki hafta orman yolunda keşfettiğimiz restorana doğru sürerken içimdekileri haykırmamak için dişlerimi sıkıyordum. Jongin sessizdi. Beni incelediğini, üzerimde dolanan bakışlarını hissedebiliyordum. Bu beni daha fazla sıkıntıya sokuyordu.

HURT//SekaiWhere stories live. Discover now