Bölüm 3 - O Halde Vazgeç.

11 1 2
                                    

Uyandığımda odamdaydım fakat uyandığımı hissedememiştım. Yatagımdan doğrulurken karın kısmımda bir karıncalanma hissettim. Dönüp tekrar yatağa baktığımda kendimi yatarken görmüştüm. Dönüp pencereye baktım, hava karanlıktı. Saate baktığımda 4:12'yi gösteriyordu. Ben yatarken nasıl oluyor da kendimi görebiliyordum! Bu imkansız olmalıydı! Ve korku içerisinde görmüş olduğum ilginç rüyadan uyandım. Bu sefer bağırmamıştım. Fakat gökyüzü az önce görmüş olduğum rüyadaki gibiydi, hava karanlıktı. Dönüp saate baktım, 4:13. Gerçekten garip şeyler oluyordu ve ben buna anlam veremiyordum. Uyku tutmayacağını bildiğimden küçük televizyonumu açıp izlemeye karar verdim.

Açtığımda yine bir çizgifilm oynuyordu. Kanalı değiştirmemem gerektiği hissine kapılarak izlemeye devam ettim. Çizgifilmde bir gariplik vardı. En sonunda küçük bir fare yerden katlanmış bir kağıt bulup içini açıyordu. İçinde bir şekil vardı... Bir saniye! Bu benim kağıdımda olan şekildi. Ve ardından siyah bir ayakkabı fareyi ezmişti, kamera yavaş yavaş yükselirken önce siyah renk bir pantolon gözükmüştü, ardından kül rengi bir pardösü... Ve o adamın yüzünü gördüm! Bana doğru bakıyordu ve dudaklarını oynatırken ses televizyondan değil yatağımın sol tarafından, pencerenin oradan geliyordu. Duyduğum ses iki gün önce rüyamdakiyle aynıydı. "Seni o fare gibi ezeceğim, bok torbası!" cümlenin sonuna doğru sesi yükselmişti, neredeyse bağırıyordu. Bir anda kapı kırılırcasına açıldı ve televizyon bir anda kapandı. İçeriye giren babamdı.

S: "Oğlum yine bir rüya mı gördün?"

Korkudan çenem kilitlenmişti ve titriyordum. Babama sadece "H-Hayır baba." diyebildim.

S: "O zaman neden bağırdın oğlum, bu pencere neden açık?"

A: "B-bben bağırmadım baba."

Pencereyi uyurken kapatmıştım, yemin edebilirdim. Babama bilmiyorum der gibi korkak bir bakış atmıştım. Babam o an ne kadar çaresiz ve korkmuş olduğumu anladı, gelip yatağımın ucuna oturmadan önce pencereyi kapattı. Yanıma gelip oturduktan sonra elini omzuma koydu.

S: "Biliyorum kötü günler geçiriyorsun, hepsi geçecek aslan oğlum, biraz sabret."

Tam o sırada babamın arkasından camdan o adam göründü ve bir fısıltı "Hayır, geçmeyecek. O beden benim, benim, BENİM!" diye sesini git gide arttırarak konuştu. Korkuyla babama sarıldım, o da kollarını omuzlarıma doladı. Babama yaşadıklarımı anlatırsam beni bi psikiyatr'a götürmek isteyecekti. Bu nedenle anlatmadım. Babam beni son kez alnımdan öpüp odadan ayrıldıktan sonra ben de korkunun da verdiği heyecanla sabaha kadar uyuyamamış, oturmuştum.

Sabah annem odama gelerek "Uyandıracaktım, zaten uyanıkmışsın. Haydi gel, kahvaltı edelim."

Pazar kahvaltılarını seviyordum, kim sevmez ki! Hazır babam da evdeyken bu kahvaltının psikolojime iyi geleceğine kendimi inandırarak gidip sofraya oturdum. Kahvaltı çok sessiz geçecekti ,babam kahvaltının sonunda şunları söylemeseydi;

S: "Yarın bir iş görüşmesi için Şangay'a gidiyorum, haftaya bugün döneceğim."

Babamın evde olması beni rahatlatan tek şeydi ve o da gidiyordu. Hiçbir şey diyemedim ve sessizce yemeye devam ettim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 16, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Uykusuz - Gün DoğmadanWhere stories live. Discover now