1. Bölüm

166 20 0
                                    

GEÇMİŞ (12 yıl önce)

Küçük kız mavi ayısını alıp lüks evlerinin önündeki arabalarına koştu. Annesi, elindeki paketleri bagaja yerleştiriyordu.

"Anne lütfen, hediyelerimi şimdi açmak istiyorum."

"Olmaz Mira'cığım anneannenlere gittiğinde açmalısın.

Küçük kız oflayarak arabaya bindi. Çok heyecanlıydı. Çünkü dedelerinde doğum gününü kutlayacaktı. Tam 5 yaşına giriyordu.

Eve vardıklarında küçük kız 3 katlı kocaman pembe pastayı görünce sevinçten havalara uçtu. "İyi ki doğdun Mira" diyen akrabalarının sesi eşliğinde mumları üfledi. Sonra da hediyelerini alıp akrabalarıyla sevinçle kucaklaşmaya başladı.

Doğum günü partisi bittiğinde saat epey geç olmuştu. Arabalarına binip eve doğru yola koyuldular. Mira, arabada çalan müzikle eğlencesine hala devam ediyordu. Issız bir yolda aniden durdular.

Babası müziği kapattı. İlk konuşan annesi olmuştu.

"Noluyor Emin, neden durduk?"

Küçük kız dikkatle onları dinliyordu.

"Bilmiyorum Güneş. Önümdeki arabalar durdu."

Babası korna çalmıştı. Mira sesten ve ortamdaki havadan biraz ürkmüştü. Koltuğuna sinip bir an önce bu yerden çıkıp eve gitmeyi diliyordu.

Ama öyle olmadı. Öndeki arabalardan silahlı, maskeli adamlar çıkıp arabanın etrafını sarmıştı. Annesi çığlıklar içinde bağırıyordu.

"Noluyor Emin? Bir şeyler yap!"

Küçük Mira'nın kalp ritmi hızlanmış, başı dönmeye başlamıştı. Maskeli adamlar arabanın kapılarını açıp anne ve babasını dışarı çıkarttılar.

"Annee!"

Çok korkuyordu. Kalbi dışarı çıkmak istercesine atıyordu. Ayısına daha çok sarıldı. Ön camdan dışarı bakıyordu. İki kötü adam, annesiyle babasının dizlerine vurup onları yere düşürdüler.

"Aaa!"

"Bu ne eşkıya gibi yol kesmek, amacınız ne lan sizin!"

Babasının sesi kulaklarını dolduruyordu.

"Sus lan!"

Babası tokadı yemişti.

"Baba babaa!"

O esnada en büyük arabadan bir adam indi. Kirli sakalı vardı, bir parmağı kesikti ve elinde sigara vardı. Yavaş yavaş babasına doğru yürüdü.

"Lan Kelebek Zafer, bunu sana ödetmez miyim. Lan pez..... ne istiyorsun lan!"

Babası kötü sözler söylüyordu. Babası konuştuğu gibi maskelilerden birisi silahla babasının kafasına vurdu. Annesi sessiz kalmıştı. Küçük kızın gözyaşları sel olmuş akıyordu.

"Yaa, Emin. Dünya ne kadar küçük öyle değil mi? Kim derdi bir daha bana rastlarsın diye."

Adamın sesi sakin, bir o kadar da korkunç çıkıyordu.

"Ne istiyorsun lan!"

"Sen ne istiyordun benim oğlumdan lan piç!"

"Benim suçum değildi. Oğlun çok hastaydı. Fişini çekerek ona iyilik ettim!"

Babasının bir hastanesi vardı. Galiba oradaki bir hastadan bahsediyordu.

"Sus lan sus, yalancı köpek. Oğluma neler yaptığını biliyorum. Onu bir denek gibi kullandın!"

Adam bir el hareketi yapmıştı ve bir tablet getirmişlerdi. Anne ve babasının kafalarını tutup zorla bir şey izletiyordular. Annesi bir anda bağırmaya başladı.

"N'aptın sen Emin! Nasıl kıydın o çocuğa? Nasıl bu kadar cani olabilirsin?"

"Kesin artık sesinizi! İntikam vakti geldi de geçiyor bile!"

"Anne, baba..."

Küçük kız ağlamaktan harap olmuş bir şekilde neredeyse ön cama yapışmıştı. Karanlıktan iki adam daha çıktı. Emin ve Güneş'in yaklaşık bir buçuk metre önüne geçtiler. Ellerinde, Mira'nın o güne kadar gördüğü en büyük tabancalardan vardı.

PAT!!

PAT!!

"Aaaaa, anneeee, babaaaaa!"

Küçük Mira'nın anne ve babasını alınlarının ortasından vurmuşlardı. Küçük kız arabada yere çöktü. Cenin pozisyonu almış titriyordu. Ağlıyordu. Gözlerinin önüne geliyordu o anlar. Arabanın kapısı zorlanmaya başladı. Sonunda kapı açıldı.
Mira hiçbir şeyi önemsemiyordu. Sadece yerde ölümünü bekliyordu. Ve küçük kızın gördüğü son şey bir çift, küçük yeşil gözlerdi.

"Çağatay oğlum buraya gel!!!"

Duyduğu sözlerle gözlerini yavaşça kapadı ...

(Polis memuru)

"Olay yerine intikal ettik amirim."

Olay yerine geldiğimizde zanlılar kaçıyordu. Bir ekibimiz onların peşinden gitti. Biz burada kaldık. Bir adam ve bir kadın öldürülmüştü. Bir de üstünde kurşun izleri olan bir bir araba vardı. Temkinli olarak arabaya doğru ilerledim. Kapısı açıktı. İçeriden sesler geliyor gibiydi. Hemen içeri baktım. Yerde cenin pozisyonu almış, küçük bir kız çocuğu vardı. Çok kötü titriyordu.

"Şşt, kız..."

Ses vermiyordu. Ama yaşadığını nefes alışlarından anlayabiliyordum. Ekipten arkadaşlara seslendim.

"Çabuk bir ambulans çağırın. Burada küçük bir kız çocuğu var."

İçeri girdim ve kızı kucağıma alarak çıktım. Şirin mi şirin bir kızdı. Sapsarı saçları vardı. Hala titriyordu. Gözlerinden de yaşlar akıyordu. Galiba baygınlık geçiriyordu. Küçük elleriyle kulaklarını kapatmıştı. Vücudu kaskatıydı. Hala şeklini bozmamıştı.

O sırada ambulans geldi. Hemen kızı o tarafa doğru götürdüm. Doktorlar onu içeri, incelemeye aldılar. Yaklaşık yarım saat sonra doktor dışarı çıktı.

"Durumu nedir doktor bey?"

"Durumu biraz kötü. Sinir krizine bağlı bir travma geçirmiş. Bu olay büyük bir olasılıkla bilinçaltına işlemiş olmalı. Sakinleştirici vurduk, uyuyor şu anda. Ama geri kalan hayatını bilemiyorum. Bir yakınını buldunuz mu?"

"Öldürülenler anne ve babasıymış. Şu an arkadaşlar başka yakınlarını bulmaya uğraşıyorlar."

"Hmm, anladım."

"Peki şimdi onu görebilir miyim?"

"Tabii, buyrun. Görebilirsiniz."

Ambulansa girdim. Küçük kız hala aynı duruyordu. Sedyenin karşısına oturdum. Kısa dalarak bakıp gittim. Bu güne kadarki hiçbir olay beni bu kadar etkilememişti. Bu küçük, bunca acıyı çekebilecek ne yaptı? Günahı ne idi? Onu bu hale getirenler anne babasından ne istediler? Ne olursa olsun o suçluları bulmalıydım. Ne pahasına olursa olsun... Şuncacık yaşında kızın geçirdiği ilk travması. Bu gidişle son da olmayacak...

İkinci hikâyemi yazıyorum. Umarım beğenirsiniz. Yorum yapmayı unutmayın.

Diğer bölümde Mira'nın 16. yaşından devam edeceğim. Sevgilerimle...
YAZAR

MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin