Beladan Kaçılmaz

68.4K 2.2K 587
                                    



"Bu benim başıma gelmiş olamaz".....

Hatta şöyle;

"BU BENİM BAŞIMA GELMİŞ OLAMAZ"

Sokak lambalarının aydınlattığı gecede sahip olduğum tek çift ayakkabımın üzerine, bu gün yediği her şeyi çıkaran adama öfkeyle bakakaldım..Bu benim başıma gelmiş olamazdı değil mi? Attığım desibeli hayli yüksek çığlığı duyunca, cüssesinden beklenmeyecek bir hızla yanıma gelen dev, bir bana,  bir de karşımda ki salağa "neler dönüyor burada" der gibi baktı...

İğrenerek siyah postallarımı hızla ayağımdan çıkarttım..Öyle hızlıydım ki, gören ayaklarım yanıyor zannedebilirdi. Bir an ne yapacağımı şaşırmış olsam da çabucak toparlandım. Sonuçta çoraplarla ortada kalan bendim, bir şeyler yapmam gerekiyordu. Yumruğumu sıkıp, karşımdaki salağa bağırmaya başladım.

_Bana yüz papel ver.. Mahvettiğin ayakkabıların parası...

Adam muhtemelen dönen başını durdurabilmek için, iki eliyle tuttu.. Hala yere bakıyordu...

_Sana diyorum...Ayakkabılarıma kustun, zararımı karşıla.. Çünkü Allah biliyor ya! onları bir daha ayağıma sokamam..

Dev koca başını iki yana salladı.. Onu kaç aydır tanırdım.. Dilinden çok kafasını kullanarak konuşurdu.. Örneğin; Nasılsın dev? Bir baş sallama.. İyi geceler dev. .Yine bir baş sallama.. adamın lisanı buydu ve beni hiç rahatsız etmiyordu...

Ama şu anda çetrefilli bir konu vardı ve başını iki yana sallaması onun lisanında ne demekti, anlayamadım...

Devin yüzüne bakıp, "ne" diye sordum..

"kısa konuş küçük.. Adam sarhoş" dedi...

Tekrar salağa doğru döndüm. Benim de bir sabrım vardı ve ayaklarım taş zeminde donuyordu...

"Yüz lira diye bağırdım.. HEMEN!!!

Adam sallanarak cebinden bir tomar para çıkardı. Allah'ım bazı insanların ne çok parası vardı böyle? İçinden yüz lira çıkarıp, açık avucuma bıraktı..

Ayağımda yalnız çoraplar olduğu halde çalıştığım bara girdim. Vardiyamın başlamasına hala yirmi dakika vardı.. Önümü görmemi engelleyen saçlarımı bir atın zarafetiyle üfleyerek gözümden çektim. Barın arkasına bir göz atıp, soyunma odasına doğru hızla ilerledim...

Soyunma odası diye nitelendirdiğimiz, aslında dolaptan biraz hallice odaya girdiğimde sinirden ağzım kurumuştu. Duvara monte edilmiş dört küçük dolaba, aradığım çare onlardan birinde olabilirmiş gibi baktım. Ayakkabısızdım, çorapla barmaidlik yaparsam Semih beni anında kovardı.. Bu gece çalışmasam Semih beni yine kovardı. Saatime baktım on dakikam kalmıştı ve geç kalırsam...Semih adisinin ne yapacağını biliyorsunuz...

Dolaptan iş kıyafetlerimi çıkartırken, bir ay önce barda çalışan garson kızlardan birinin bir düğünde giydiği, sonrada giderken bana bıraktığı çizmeleri gördüm... Burada olduklarını bile unutmuşum. Siyah şort ve siyah tişörtten oluşan üniformamı hızla giyip saçımı at kuyruğu yaptım..Çizmeleri ayağıma geçirdiğimde en az dokuz santimlik topuklarla altı saat nasıl ayakta duracağımı çok merak etsem de, beş dakikadan az zamanım kaldığı için kapının yanındaki boy aynasının önüne koşturdum...

Boyum bu topuklarla bile anca bir atmış beş, saçlar yağmur altında kusmuklu salakla yaptığım konuşma nedeniyle ıslak, son günlerde yemek bulamadığım ve çok sık aç yattığım geceler yüzünden solgun tenimde yeşil gözlerim, iki numara büyük...

Peri TozuWhere stories live. Discover now