11. Bölüm

1.9K 139 8
                                    

Bölüm şarkısı: Two Steps From Hell-Black Blade

Hepinize iyi tatiller! Bölüm biraz uzun, umarım sıkılmadan okursunuz :D

Aile bir zincire benzer. Birbirine sıkıca bağlanmış halkalardan oluşmuş bir zincir... Öyle ki bu halkalardan biri bile kopsa tüm zincir dağılırdı. Ve ne kadar uğraşırsanız uğraşın o zinciri eskisi kadar güçlü bağlayamazdınız. 

Benim aileme olan da tam olarak buydu. Biz bir daha bağlanamamak üzere dağılmıştık. İlk önce babam çıkmıştı bu zincirden, sonra da annem. Ve en sonunda ben tek başıma kalmıştım. Tek bir halka. Hiçbir yere ait olmayan bir halka. Oysa bunca yıldan sonra önce annem çıkmıştı karşıma, şimdiyse kendimden bile daha çok değer verdiğim kardeşim.

Gözümden yuvarlanan bir damla yaşa engel olamadım. Gözümü kırpmaya dahi korkuyordum, sanki o mili saniyelik sürede onu yeniden kaybedecekmişim gibiydi. 

"Alexandra." dedi o da titreyen bir sesle. 

Yanına ne ara ulaştım, hatırlamıyordum. Kendimi ona sımsıkı sarılırken bulmuştum. Omzumdaki ıslaklıktan onun da ağladığını anlamıştım. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Öldüğünü sanmıştım." dedim ağlarken. "Artık bir an bile ayrılmayacağım senden." diye ekledim. 

Anastasia'nın yüzünden bir hüzün bulutu geçti. "Ne oldu?" diye sorduğumda yüzüme bakıyordu. Bakışlarında bir tuhaflık vardı ve bunu ne zaman görsem tanırdım. "Söylediklerimi iyi dinlemelisin Alexandra. Aksi takdirde bir daha buluşmamız mümkün olmayacak." 

Sözleri, beynimde şimşekler çakmasına sebep olurken "Neden? Buradasın işte." dedim. Anlamıyordum, sorun neydi? Anastasia elindeki elmayı avcuma koyduktan sonra konuştu. 

"Uzunca bir süredir bir cadının yanında esirim. Üzerimde bir lanet var, yalnızca dolunayda uyanık kalabiliyorum. Fakat bu sürede de hiçbir yere gidemiyorum." dedikten sonra biraz bekledi. 

"Fakat şimdi buradasın." dedim anlamadığımı belli eden bir tonda. "Annem sayesinde. Fakat yalnızca bu geceye özel." Gözünden düşen bir damla yaş elimdeki elmaya damladı, oradan da avucuma aktı. "Beni kurtarabilirsin, anneme güven yeter." dedi ve beklentiyle bana baktı. "Tamam." dedim bir an bile düşünmeden. "Senin için her şeyi yaparım."

********************

Kafamda binlerce soru işaretiyle geldiğim bu yerden daha çok soru işaretiyle dönüyordum. Anastasia'yı kısa bir süreliğine dahi olsa görmek uğruna ölünebilecek bir şeydi. Bu, bana kırık da olsa zincirimizin hala var olduğunu hatırlattı. 

O ağacın altında uzun süre durmuş olmalıydım, çünkü eve geri döndüğümde çoktan sabah olmuştu. Anastasia'yı bir an önce kurtarmak istiyordum. Kız kardeşim yüzyıllardır hapisken benim özgür olmam adil gelmiyordu. Dahası onu aramamıştım bile, öldüğüne inanmak çok daha kolay gelmişti. Suçluluk duygusunun kalbimi esir almak üzere olduğunu hissedebiliyordum.

Eve girdiğimde Alex ve Teo her zamanki gibi yan yana oturmuş strateji belirliyorlardı. Şu an önümüzdeki savaş umrumda bile değildi. Tek istediğim ailemi yeniden bir araya getirebilmekti. Bunun için yardıma ihtiyacım olacaktı fakat etrafımda hiçbir dostumun olmaması kötü olmuştu. Percy ve diğerleriyle aramı düzeltmeliydim. Onları bana yardım etmeye zorlayabilirdim, liderleri hala ben sayılıyordum. Ama bunu yapmak istemiyordum. 

Anastasia'yı kurtarmak için nelerle karşılaşacağımı bilmiyordum, bu yüzden oraya en güçlü halimle gitmeliydim.Ve bunu tek başıma halletmeliydim. Percy ve diğerlerini kendim için tehlikeye atmak yanlış bir davranış olurdu.

İçgüdüWhere stories live. Discover now