0.2

203 33 23
                                    

Gönderdiği mesajlar ile tamamen donarken mesaja sadece bakakaldım. Güle güle derken ne demek istiyordu? Yani bu, başka birine mesaj atacağım, beklediğim gibi çıkmadın mı yoksa şuan intihar etmeye gidiyorum güle gülesi miydi?

Yazacaklarımı kafamda tasarladım ama bunlar, onu durdurmaya yönelik olmayacaktı. Sadece yaptığı aptallığı yüzüne vurup iyi ölmeler dileyecektim. Hazır şuan çevrim içiydi de. Sıcak sıcak okurdu mesajlarımı.

Tam nefretle parmaklarımı oynatacakken Coğrafya hocası Sinan Hoca'nın oldukça sert olan sesi buna engel oldu.

"ARYA!"

Hemen telefonu kapatıp çantama atarken sanki telefonu çantama atınca her şey hallolmuş gibi hocaya doğru döndüm ve suç üstü yakalanmış bir kedi sesiyle "Efendim hocam," diye ciyakladım.

Sinan Hoca ellerini açarak yanıma geldi. "Seni kaç defa uyardım bu konuda, ama eğer dinlemek istemiyorsan keyfin bilir. Telefonunu ver."

Beyin fonksiyonlarım tamamen durup bana düzgün bir bahane sunamayınca her öğrencinin yaptığı en büyük hatayı yaptım.

"Hangi telefonu hocam?"

Yani salağa yattım. Bu bahane hiçbir zaman işe yaramazdı ama biz öğrenciler de bunu yapmaktan hiç vazgeçmezdik.

Hoca sabır çekerek bana bakıp bu sefer daha sert sesle, "Telefonu vermediğin her saniye telefonu alma süreni bir gün daha uzatacak. Şimdi, saymaya başlamadan versen iyi olur."

Bıkkınlıkla iç çekip hemen telefonu çantamdan çıkararak hocanın açıkta duran eline bıraktım.

"Hocam bir ölüm kalım meselesi var iki saniye hemen bir şey yapıp öyle versem?"

"Sabrımı sınama, Arya."

Homurdanarak iç çektim ve hocanın masasına gidişini izledim. İki saniye geçmeden de Efe sınıfa girdi. Geç kağıdını verip yanıma gelirken asık suratımla ona baktım.

"Sorun ne?" dedi sıraya yerleşirken.

"Telefonumu kaptırdım."

"Yine mi?" dedi bir sırıtış sunarken bana. Kalbim hemen hızla çarpmaya başladığı için kafamı aceleyle sıraya koydum ve sakin olmaya çalıştım.

"Ne zaman vermediler de şimdi sorun yapıyorsun?" dedi kaşlarını havaya kaldırırken. Sinan Hoca bize sinirli bakışlarını fırlatırken pek takmadım ve konuşmaya devam ettim. Zaten sınıfın yarısı uyuyor, diğer yarısı ise defterine bir şeyler karalayıp duruyordu.

"Sorun o değil." dedim ama sorunun ne olduğunu da söyleyemedim.

O da sormadı zaten.

Ve dersin geri kalanını da kafamı sıraya koyup düşünmekle geçirdim. Eğer intihar ederse suçluluk duyar mıydım ona cevap vermediğim için? Hayır. Ama yine de aklım bana mesaj atan bu kişide dolanıp dururdu.

Sonunda zil çalıp bize on dakikalık bir özgürlük sunarken hemen hocanın yanına koştum. Her zaman verirlerdi kaptırılan telefonları ve sonra bir daha olmasın diye geçiştirirlerdi. Ama sanırım bu sefer fazla zorlamıştım.

KatilimWhere stories live. Discover now