54-Gölge

4.5K 235 62
                                    

Kafesimin duvarları bir bir üzerime döküldü. Enkazların arasından her defasında kırık dökük de olsa doğmayı başarabilmiştim. Gördüğüm mucizevi görüntünün karşısında ise batmıştım. Yüzemedim, çırpınamadım, gözlerime dolan acı sularla sınırı seyrettim. Ruhum kendini sessize almış, çığlıklarını iki dudağının arasına gömmüştü. Istırabını tüm benliğimde hissettirip iyice suyun derinine çekti beni. Saçlarım iki yanımda ağır çekimdeymişçesine dalgalandı. Ben dalgalandım. Ben çöktüm. Tüm yaşadıklarım üzerime tek bir saniye içinde yığıldı.

Yağmur sularının vücudumda ıslak bırakmadığı tek bir nokta kalmamıştı. Ne kadar ıslak olsam da ruhum cayır cayır yanıyordu. İçim kurak kaldı. Bulutlar tüm öfkesini önüme kusarken puslu gözlerim gölgeden ayrılmadı. Onun kim olduğunu aklım biliyorken iç sesim gölge demeye devam ediyordu. Ona eskisi gibi seslenmem için bir şeylerin olması gerekiyordu. Yerine oturması gereken birçok taş vardı ve o taşlardan en büyüğü karşımda kıpırtısız dikilen gölgeydi.

Avuçlarım asfaltta, başım yukarıdaydı. Hareket edemiyordum. Ayağa kalkabilsem ne yapacaktım? Bir yılın hasretini almak için ona sarılacak mıydım? Yoksa bir yılın ıstırabını ondan mı çıkaracaktım? Gözlerim acıdı. Onunla hasretimi giderecek gücü kendimde bulamadığım gibi onu suçlamayı da vicdanım kaldıramazdı. Şimşek bir yerlerde varlığını bir kez daha gösterirken aydınlığından yeniden faydalandık. Mavi gözleri gözlerimdeydi. Önceden bir sürü duygu yaşatan gözleri şimdi sadece görmeye yarıyormuş gibi bakıyordu. Hatta beni gördüğünden de şüpheliydim. Belki de kendimden şüphelenmeliydim. O gerçekten var mıydı? Karşımda mıydı? Gözlerime inanamadım.

Öldüğüne gözlerimle şahit olmuştum. Gözlerimle şahit olmuştum o yangından çıkamadığına. Şimdi ise gözlerim çok farklı bir şeyi gösteriyordu. Belki annem de yaşıyordu. Hatta babam da... Aklımı yitirmişim gibi hissettim. Bunca zaman deli olduğumu düşünürken asıl şimdi ben, ben olmaktan çıkıyordum. Aralık dudaklarımdan içeri giren suları dışarı püskürtüp bir şeyler sorabilmeliydim. Sorabileyim ki ihtiyacım olan cevapları beynimde muhafaza etmeliydim.

Tek yaptığım şey aralık olan dudaklarımı birbirine bastırıp ağzımın içindeki suyu yutmak oldu. Çenem büzüldü. Dilimi kanatırcasına ısırdım. Ona ne soracağımı bilmiyordum sorunun varlığı ortada dönmesine rağmen. İnsan bir yıldır görmediği kardeşine ilk olarak neyi sorardı? Hele de bir yıldır öldüğünü düşünüp bir akşam vakti karşısına çıkan kız kardeşine...

"Gerçek misin?"

Dudaklarımı aralamamla tuzlu sular yeniden ağzımın içinde yer edindi. Gölgenin sorumun karşısında cevabı ise bir adım gerilemek oldu. Hızla başımı iki yana salladım. Gidemezdi. Sorularımın cevabını vermeden gidemezdi. Onun kokusunu solumadan, parmaklarımı koyu renk saçlarında dolaştıramadan gidemezdi. Artık gitmemeliydi.

"Gitme."

Kısık çıkan sesimi yağmurun buzlu taneleri onlarca kez yuttu. Gölgenin adımları yavaş yavaş geriye akarken yüzüm acıyla kasıldı. Gidiyordu. Bir kez daha beni yalnız bırakacaktı. Bir kez daha kendi acılarımın içinde boğulup yeniden nefes almaya çalışacaktım. Bir kez daha kaybettiğim için kendimi sayısız defa suçlayacaktım. Geriye attığı her adımda gölge silikleşti. Yerde olan iki avucumu yukarı kaldırıp sertçe yeniden yere bıraktım. "Şahan..." diye seslensem de yağmur sesimi kendi tanelerinin içine hapsedip zeminde ölümünü gerçekleştirdi. Önümdeki görüntü kaybolduğunda bir kez daha avuçlarımı sertçe yere çarpıp yağmur sesimi ne kadar yutsa da bir o kadar çok bağırdım. Islak kirpiklerimi kırpıştırdım. Önüm bomboştu. Karanlıktı. Karanlığın içindeki o karanlık yoktu. Yağmur tanelerine yanaklarımdan dökülen tomurcuklar da eşlik etti. Boş görüntüye burnumu çektim. Aklım yine mi dalga geçmişti benimle? Peşinden gitmeliydim ama ben eşek ölüsü gibi yerde oturmaya devam ediyordum. Avuçlarımı yere iyice bastırıp kalkmayı denedim. Bacaklarımı kıpırdatamadım. Uyuşmuştum. Avuçlarımı yere hızla çarpıp hıçkırdım. "İzlemek dışında yaptığım başka hiçbir şey yok! Onların yangında cayır cayır yanmasını seyrettiğim gibi şimdi içlerinden birinin kaçışını izliyorum. Ne işe yarıyorum ben? Görmek dışında ne işe yarıyorum ben?"

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now