8.bölüm

23.5K 929 5
                                    

8. Bölüm
“Ben o yatağa asla girmem!” Dolaptan yorgan alıp yere attım, yastığı koyup içine girdim. Sinirle söylendi; “Sana meraklı değilim, keyfin bilir.” Tabii ki keyfim bilir, varlığına bile tahammül edemiyorum! Sinir bozucu bir öfkeyle uyudum. Sabah “Fidan kalk yatağa gir, biri gelir şimdi. Ben çıkıyorum, yatağı topla.” Bencil adam uykumu zehir etti sabah sabah, nereye ya? Yerdeki yatağı toplayıp yatağa girdim, halen sıcaklığı vardı. Midem bulandı, tiksindim resmen. Bir ömür bu adamla geçer mi? Gözleri öfke, gözleri nefret, bir kere denk düştüm gözlerine bir daha cesaret edemedim onun o öfke dolu gözlerine bakmaya! Yatağımda huzurla uyumayı düşünürken gözümü tekrar Zümrüt Hanım’ın üstümdeki battaniyeyi çekmesiyle araladım;
“Kalk soysuz uğursuz, kalk! İyi alıştın yatmaya. Bundan böyle Zeynep'e yardımcı olacaksın yok öyle hanım gibi yan gelip oturmak!”
“Oturma derdinde değilim, hanımlık merakım da yok zaten! O sizin gibi duygusuz insanların işi, ben sizin gibi duygusuz merhametsiz değilim!” 
Bu sözlerimden sonra yüzüme inen sert tokatla neye uğradığımı şaşırdım. Halil Ağa bu sözlerimi duymuş ve sert bir tokat atmıştı, kalbime kadar işledi sızısı lakin ses etmedim.
“Bana bak Fidan kendine gel, haddini bil! Sen annemle böyle konuşma cesaretini kimden aldın? Ben senin o yumuşak kalpli kocana benzemem!”
“Sen asla Ali gibi olamazsın zaten. Adını ağzına alma kocamın! Ruhu incinir.”
Bu sözlerim ağır gelmişti, yumruğunu sıkıp üstüme doğru  yürüdü, öfkeyle baktı gözlerime. Kalbine kadar sinmiş, orada yer etmiş nefreti görünüyordu adeta.
“Ali burada olsaydı bunlar olmazdı. Nefret ediyorum hepinizden.”
“Fidan bir daha anneme karşılık verdiğini duyar ya da görürsem o çıkarttığım odaya kendim tıkarım haberin olsun! Bana da karşılık verme, karşında Halil Ağa var, çocuğun değil!”
Ağalık yok etmiş duygularını, esir almış seni, mahkûm etmiş. Azat et kendini. Gözlerinin nefretinde  boğuluyorum beni de azat et... İçimden söylüyordum, gücüm yoktu. Artık sesimi kesmek zorunda kalmıştım, kabulüm, ben hizmetçilik yaparım gocunmam lakin bana karışmayın yeter bana. Her seferinde soysuz, uğursuz demeleri canımı çok yakıyordu. Artık Zeynep ablaya yardım ediyordum yemekleri bana bırakmıştı. Yemek yapmak benim işimdi, çok lezzetli yemekler yapabiliyordum, annem öğretmişti bu konuda hamarat biri olmuştum onun sayesinde. Bir süre böyle devam etmişti. Kötü sözlerini duymazdan geliyordum. Halil zaten pek gelmiyordu ve konuşmuyorduk.
Yine bir akşam yemeğini yapıp yemek için hazır etmiştik. Sofrayı kurup, mutfakta Zeynep ablayla yemek yiyecek olmak beni çok mutlu ediyordu. Biz yemeğe tam başlamak üzere kaşıkları alırken sofradan Zeynep ablaya seslendi Hasan Ağa:
“Son zamanlarda pek güzel yemek yapıyorsun, bunları neye borçluyuz böyle? Kimden aldın tarifleri? Senin el lezzettin değişmiş.”
“Ağam yemekleri son zamanlarda  Fidan Hanım yapıyor, ben değil.”
“Bak sen gelinime, ne hamarat bir gelin almışım. Söyle o da sofradaki yerini alsın, o da benim kızım, utanmasın gelsin bizimle yesin.”
Zeynep abla gelip çağırdı, “Törelere karşı gelmek istemiyorum, başım ağrır sonra uğraşamam onlarla” diye cevap verdim.
“Ağam, Fidan töreleri bozmak istemiyor.”
“Tamam o zaman ben kalkıyorum, benim yüzümden oğlum gelinim ayrı ayrı  yemeklerini yiyorlar buna gönlüm razı değil. Fidan'ın yanı kocasının yanı bundan böyle.”
Bunun üzerine mecbur kaldım uzun zaman sonra o sofraya gitmeye. Gidip sofradaki yerimi alınca Zümrüt Hanım “Bak sen! Hanımefendi kocasıyla yiyecek diye ben kocamdan oluyorum. Sanki oğlum istiyordu onunla  yemek yemeği.”
“Anne!” deyip elini sertçe masaya vurup kalkıp odaya gitti Halil Ağa. “Onu benden başkası ezmesin ben tek başına yeterim” diyor. Ruhsuz adam!
Bu adamın eski karısını çok merak ediyorum, resmi falan yok mu acaba? Mutlaka görmem lazım. Adı neydi acaba? Hiç sormadım. Yemekten hızlıca kalkıp mutfağa gittim.
“Zeynep abla bir şey sora bilir miyim?” 
“Sor kızım”
“Halil Ağa’nın eski karısının adı neydi acaba?”
“Kızım sus şimdi duyar, kıyamet kopar! Bu evde onun adı yasak, onunla ilgili merakın olmasın benden söylemesi.”
“Biraz anlat, merak ediyorum, lütfen. Nasıl bir evlilikleri vardı? Bu adam hep böyle duygusuz muydu?”
“Hayır aslında böyle biri değildir o, onu bu hale getiren ihanet görmesi.”
“Peki nasıl evlendi bunlar?”
“Ah Fidan, ah! Çok soru soruyorsun, başını yakacaksın duyarsa! Halil Ağa Berfin'i çok seviyordu, uzun bir zaman sevdi. Ama Berfin okumuş görmüş kızdı, İstanbul’da büyüdü sayılır, hep orada okudu. Buraya yaz tatilinde gelirdi. Halil Ağa buna vurulmuş, gidip istediler. Ağa olduğu için kıza sormadan verdiler. Halil onu el üstünde tutardı, çok değer verirdi. Bir çocukları oldu, her şey iyiydi, çok güzel bir evlilikleri vardı. Ama Berfin kaçtı, yanına oğlunu da alıp kaçtı. Kaçarken trafik kazası geçirdi.”
“Peki kaçtığını nerden biliyorsunuz?”
“Mektup yazmış, sevdiği varmış. Onunla telefonla görüştüğünü ve çok sevdiğini, onu aramamasını  yazmış. Hadi kızım yeter bu kadar bilgi, git odana, akşam akşam başımı belaya sokma.”
“Peki ablam.”
Yanağını öpüp tam çıkıyordum ki Zeynep abla seslendi:
“Oğlum geliyor birkaç güne, seni anlattım, çok merak ediyor.”
“Senin gibi bir annenin evladı, eminim o da senin gibi iyi kalpli” diyerek ayrıldım yanından. Odama giderken ayaklarım geri geri gidiyordu, benden önce gitmişti odaya. Annesi için beni sebepsizce kırmasını unutmadım ve nasıl aşağılandığımı da! Odaya girdiğimde yatakta göremedim, benim yere açtığım yatağı açmış içinde uyuyordu. Bu adamı zerre anlamıyordum, ne dengesiz biriydi. Kendi kendime, “Hayatında dengeli bir şey mi kaldı ki bunu dengeli bekliyorsun? Hayatım alt üst olmuş, düzenim bozulmuş, şimdi denge nerde, ben nerde?” diye söylendim. Yatağa girip onun yaptığı gibi gözlerimi tavana diktim. Ben de şarkı mırıldandım, onu taklit ediyordum. “Koyuverdin Gittin” diye bir Karadeniz türküsü mırıldandım, yanık bir sesim vardı. Sesimin tonunu hiç hesaplamadım söylerken. Türküm bitince, “Azıcık sessiz söyle, uykumdan ettin” dedi. İyi ya niyetim de buydu zaten ama yine de utanmıştım. Hemen yönümü değiştirip uyudum. Sabaha güzel uyanmam dileğiyle...
                                                              




Zorunlu Sevda (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin