42. Bölüm: Baştan Çıkarma

5.8K 411 182
                                    

Meral'in sessiz kalmaya devam ettiği ve gözlerini hiç açmadığı yolculuk, yirmi dakika sonra, dört katlı bloklardan oluşan küçük bir sitede son bulmuştu.

Anıl, aracı bahçeden geçirip, kapalı otoparka girdi. Meral göz kapaklarının ardında hissettiği karanlığa açtı gözlerini. On yada on iki araçlık küçük park alanı, neredeyse boştu.

Anıl, aracı kendi dairesine ait olan bölüme park etti. Birlikte arabdan indiler. Genç adam bagajdaki eşyaları çıkarırken, Meral ayakkabılarını giydi ve onun yanına gitti. Bilgisayar çantasını omzuna taktıktan sonra;

     - buradamı yaşıyorsun? diye sordu.

     - çoğu zaman.

       Karşılıksız kalan itirafından sonra keyfi kaçmıştı genç adamın. Meral bir an için gözlerinin içine bakmış sonrada cama dönüp, yine kapatmıştı gözlerini. Araba duruncaya kadarda açmamıştı.

     - beni neden buraya getirdin?

       Meral konuşurken, büyük valizlerden birinide sürükleyerek, garajın orta kısmındaki asansöre doğru ilerlemeye başladı, İtiraz eder gibi bir hali yoktu, yinede Anıl'ın garip hissetmesine sebep oluyordu.

       Hızlı adımlarla yetişip, valizi onun elinden aldıktan sonra;

     - kötü görünüyorsun, ağrın var mı? dedi Anıl.

       Meral, önce elinden alınan valize, sonra genç adamın yüzüne baktıktan sonra, gözlerini devirip yürümeye devam etti ve;

     - çünkü kötüyüm, dedi. Yine bir sorusu, konu değiştirme taktiğiyle cevapsız bırakılmıştı.

       Anıl, derin bir nefes alıp, yürümeye devam etti. Kendini, sahibinin peşinde dolanan evcil hayvan gibi hissetmişti.

       Asansörle dördüncü kata çıktılar. Aralarındaki gerginlik, neredeyse cızırtı çıkaracak kadar yoğundu. Anıl ilk defa, onunla kapalı bir alanda olmaktan rahatsız oldu. Aslında bunun sebebi, kendisini küçümsenmiş hissediyor olmasıydı.

Meral, açılan kapıdan geçip içeri girdi. Anıl'ın yönlendirmesiyle salona geçtiğinde, etrafı incelemeden edemedi. Dekorasyon huzur verici bir sadelik taşımasının yanında, tam zıttı erkeksi bir baskınlıkta yansıtıyordu. Ama kesinlikle rahatsız edecek derecede değildi.

Teras tarafındaki cam duvar, köprü manzarasını gözler önüne sererek, zenginlik ve lüks havası versede, mobilyalar ve sadelik bu şatafatı zarif bir şekilde gizliyordu.

       El çantasını ve omzundaki bilgisayarı, tekli koltuğun üzerine bırakıp, cama doğru yürüdü. Köprüyü bu kadar yüksekten izlediklerine göre, buraya çıkarken epey yokuş tırmanmış olmalıydılar. Hiç farketmemişti Meral.

Yavaş yavaş kararmaya başlayan gökyüzü, şehrin karmaşasınıda gömmüş, yerine rengarenk ışıklar bırakmıştı. Bu şehri gece izlemek ayrı bir zevkti. En kötü yanıysa, yıldızlara hasret bırakıyordu.

Beline dokunan eli hissedince, gözlerini manzaradan ayırdı. Anıl, yanına gelmiş, onun gibi gözlerini ışıklara dikmişti. Gölgelenmiş yüzü öyle yakışıklıydı ki. Hafif sakallı çenesine, bir kadını kıskandıracak dolgunluktaki dudaklarına, biçimli burnuna, şehrin ışıklarını yansıtan can alıcı gözlerine baktı Meral. Dokunmak istedi.....

       İtiraz eden kalbine inat, uzattı titreyen parmaklarını. Anıl'ın kusursuz yüz hatlarını bir bir dolaştı. Baş parmağıyla alt dudağının sınırlarını çizdi. Çenesini tutup, kendine doğru çevirdi ışıklara dalmış yeşilleri.

Mükemmel TakıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin