B-8-Kayseri

231 95 19
                                    

Ay ağaçların arasından yere damlıyordu.
Gözümde kayseri susuz kalmış bir gül gibi solgun
Ve bitikti. ...
Benim umutsuz dünyamı kara bulutlar ve duman kaplamıştı.
Yüreğim yangın yeri külünü almıştı çoktan.

Ve üşüyen grip olan bir çocuğun ateşinin çıkması, öksürmesi gibi hastalığımla başbaşaydım .

Yeni yatağımda neredeyse bir haftamı geçirmiştim. Bu eve adımımı attığım günden itibaren Poyraz hiç eve gelmemişti. Aptal neyi protesto ediyordu yada ortada öyle bir durum vardı da ben mi bilmiyordum. Hoş etsemde cümrüm kadar yer yakar, kimin umrundayım ki ben... neyin kafasını yaşıyorsun diye sorarlar adama...

Evde çalışanlardan öğrendiğim kadarıyla Poyraz yani BUZ LORDU kız arkadaşı olan Renk in evinde kalıyordu. MIT 'e alınacak kızım tam.aha ha ha ...

Ilk başta isim muhabbeti Ela yla aramızda baya dalga konusu olmuştu. Ne yani yalan mı? Dünyanın bütün isimleri tükenmiştide mi adını ailesi Renk koymuştu. Anladığım kadarıyla uzun süren bir ilişkileri vardı fakat bunu hiç evlilik yolunda ilerlememişti. Yemeyenin malını yerler demek isterdim sahte evliliğim için ... belki alışkanlık belki bağımlılık belki adı sevmekti onların ki. Duyar gibiyim ' Sevmeyen insan ne anlar değil mi sevenin halinden' diye.

Başta hiç kalkmak istemesen de sürünerek bu mis yatağımı arkamda bırakarak lavobaya girdim. Gözümde bu evin sevdiğim tarafları git gide çoğalıyordu. Bunlardan en önemlisi lavabo derdi çekmemekti, hotel gibiydi ya. Rahatlığı hiç yadırgamadan alışmıştık sonuçta ...

Artık Nazan abla beni yemeklere davet etmiyordu. Yemek saatlerinde kendim aşağı iniyordum. Silyan hanım boyle olmasını istemişti . Yok yani sanki Nazan en beni çağırsa onun hanımlığı elden gidecekti. Bir hafta içinde baya yol kat etmiş, beni ezmesine izin vermiyordum. Ne yani öyle görgülü , hanım kız ayaklarına yatıp sussam da pek bir şey fark etmeyecekti . Cevap versem de vermezsem de kadının gözünde hiç değişmeyecek; küstah ve terbiyesiz olarak kalacaktım.

Kahvaltı masasında ben Yankı ve Sultan Hanım vardı. Diğerleri ise şirkette toplantı var diye erken çıkmışlardı. Sultan Hanım bana baktığında yağmur yüklü bulut gibiydi. Biliyordum birazdan maşallah bereket bereket üstüme yağacak, beni mahrum etmeyecekti. Bir gözü üstümde diğer gözüyle tabağındakileri yemekle meşguldü. Ağzına bir dilim peynir aldıktan sonra sağ elinde tuttuğu çatalı beyaz örtünün üstüne bıraktı. Başlıyorduk yine...

"E nasıl keyfin çok yerinde olmalı değil mi Eylül Hanım ?" bilmediği yerden soru çıkan sinav öğrencisi gibiydim şu an galiba. Bu kadın ne zamandandır beni merak ediyordu. Kıyamet mi kopacak Tanrım. Yoksa bir tek vahiy bu kadına inmiş olmalı... Bunu sonra konuşacağız ALLAH ım. Yok yani ben varken bu kadına vahiy inmesi imkansiz gibi geliyor bana . Yada KARAARSLAN lar onu da mı parasıyla satın aldılar. E bende artık bu ailedenim bana da inmesi gerekmiyor mu. Korku insana neler yaptırıyor neler. Ben daha düşüncelerimi bitirmeden cevabını alamayınca Sultan Hanım tekrar sordu.

" Ne o tenezzül edip cevapta mı vermiyorsun. Bak Yankı bak bana savunduğunuz kıza bak. Ah benim akılsız oğullarım . "

sonra ekledi cümlelerine yenilerini .

" Senin yüzünden oğlum evi terk etti. Sen burda zengin kocaya, saygın aileye kapak attım diye sevinirken oğlum nerde nasıl bilmiyorum " sevgilisinin yanındadır nerde olacak diye konuşmak istesem de konuşmadım.

Yankı benim cevap vermemi beklemekten sıkılmış olacak ki ikimize gülümseyerek yengesinin boynuna sarılarak konuştu.

" Abartma yenge ya. Kız duymamıştır. Hem Poyraz gayet iyi ve halinden memnun, Renk le birlikte. ..." demek ki herkes biliyormuş Renk'i. Sonra tekrardan konuşmalarını dinledim.

BUZ LORDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin