17. Bölüm |2.Kısım|

47 1 0
                                    

Zakkum - Gökyüzünde

Esra'dan..

Yukarı da Ece'nin odasında gereken şeyleri Gece ile tamamladıktan sonra odası için aldığımız tekli mindere ve koltuğa kendimizi dinlendirmek için bırakmıştık. Gece'nin yüzünü ovaladıktan sonra bana dönmesi ile göz göze geldik iki dakika aval aval suratıma bakması ile daha fazla kendimi tutamayıp, "Ne bakıyorsun öyle?" diyerek koltukta biraz daha kendimi geri aldım. "Bu Berra ile Batu.." dediği şeyle kaşlarım çatılırken, "Ne varmış Berra ve Batu'da?" ellerini saçlarından geçirip derin bir nefes aldıktan sonra kelimeleri kurmaya çalışarak, "Ya belki yanlış düşünüyorum ama.. bakışları.. hareketleri.. falan aralarında birşey olmasın?" dediği şeyle aniden kendimi dikleştirirken, "Böyle birşey olsa Berra bize mutlaka derdi." o da benim gibi vücudunu dikleştirdikten sonra, "Yapma Esra..  Berra öyle herşeyi anlatabilen bir kız mı? Birşey olsa anlatmak yerine sonucunu bekler.. Ki, benim korkum bu da değil. Berra zamanında çok üzülmüş bunu ikimizda biliyoruz. Batu.. onu üzer gibime geliyor ve bu kalbimin sıkışmasına neden oluyor.. Ben Berra'yı biraz olsun mutlu gördükten sonra artık gözlerinde ki o acıyı ve  suratında ki o acı gülümsemeyi görmek istemiyorum. Benim kız kardeşimin canının acımasını istemiyorum." dediklerinden sonra gözleri dolmuştu. Kendini zor tutuyor gibiydi. Cidden ne ara bu kadar herşeyi olmuştuk, herşeyimiz olmuştu. Daha 1 ay önce tanımadığı bir kıza şimdi küçük kız kardeşim diyordu.. Bu da bizim aramızda ki hiç bozulmayacak güzelliği gösteriyordu işte, bu düşüncelerle koltukta öne kayıp Gece'nin boynuna kollarımı sardım. "Biz onun yanındayken o asla üzülmeyecek balım, ben sizin yanınızdayken sizin o bir damla göz yaşınız yanağınızdan süzelmeyecek. Evet çok mutlu veya güçlü biri olmayabilirim ama sizin için herşeyi yaparım. Herşeyi.." kollarını belime daha sıkı sararken, "Sen çok güçlü bir kızsın Esra, hemde hiç görmediğim kadar güçlü bir kız." hafifçe gülümserken geri çekilip yüzünü ellerim arasına aldım. "Benim küçük, naif kız kardeşim bu kadar üzüntü yeter midem bomboş acıktım ben!" diye bağırdım. Dediğim şeye gözyaşlarını silip gülümserken ayağa kalktı. "Hadi o zaman, ev bizim kızım! Ne istiyorsan ye!" dediği şey ile gülerek ayağa kalkarken kolumun altına aldım boyu benden 4-5 santim kısaydı.
Uzun koridoru geçtikten sonra gülerek merdivenleri indik, büyük ihtimalle Yağız ve Arda hala gelmemişti. Salona girdiğimiz de gördüğümüz şey ile gülüşümüz silinirken bakışlarımızın birbirimize dönmesi iki saniye sürmüştü.
"Benim gördüğümü sende görüyor musun?" Gece'nin sorusuyla başımı salladım.
Batu, Berra'nın dizinde yatmış Berra'da eliyle saçlarını oynarken uyuya kalmışlardı. Görüntüyü zihnimde tanımlamaya çalışırken arkadan gelen ses ile sıçradım, "Oha!" Arda'nın ve Yağız'ın da bizim gibi onlara baktığını gördüğüm de gülümsedim. "Hadi mutfağa! Bulaşmayın." diyerek fısıldayarak Gece'yi kolundan çektim. Sanırım Berra daha çabuk iyi olacaktı.. Bu düşünce ile yüzümde ki gülümseme daha çok artarken yanımda ki Arda bana 'ne oluyor?' gibisinden bakıyordu. Başımı yok birşey manasında sallayıp, ellerinde ki poşetleri aldım. Mutfağa girdiğimiz de hepsi birbirine garip garip bakıyordu. "Hadi ama ya! Çok acıktım birşeyler yapalım!" diyerek dikkatleri üstüme topladım. Arda başını sallayıp poşetlerde duran malzemeleri çıkarmaya başladığında bende hala salona bakan Gece'yi çekiştirdim hep beraber birşeyler yapmaya başladığımızda aklımda hala o görüntü vardı. Çok güzellerdi..

Berra'dan..

Gözlerimi hafif araladığımda uyuduğumuz pozisyondan hiç kıpırdamadığımızı belimin  ağrısı ile anladım. Bacaklarım da hala kıpırdamadan uyuyan Batu'ya kısa bir bakış attıktan sonra sol tarafımda duran telefondan saate baktım. Yuh! 4 saattir uyuyormuyuz ya biz! Sağ elimi Batu'nun saçlarımdan çekdiğimde mırıldanarak gözlerini hafifçe açtı. Bu görüntünün fazla tatlı olduğunu beynimde yok etmeye çalışsamda olmuyordu. Az önce elimde olan yumuşak saçları gözlerinin önüne düşmüş, gözleri hafif kızarmıştı. Yanaklarını sıkma isteğimi en derinlere gömerken, "4 saattir uyuyoruz." dedim sakin bir şekilde bacaklarımdan kalkıp dikleşirken, vücudunu arkaya doğru esnetti. Saçlarını elleri ile düzeltirken, "O kadar oldu mu ya?" diyerek ellerini iki bacağının dirseğine koyup yüzünü ovaladı. "Olmuş.. Bizimkiler nerde acaba?" Batu ellerini yüzünden çekdikten sonra bana ufak bir bakış atıp ayağa kalktı "Ben bir içerilere bakayım." diyerek, mutfağa doğru yöneldi. Onun salondan çıkışı ile tuttuğum nefesi dışarı verip koltukta kendimi geri atıp başımı arkaya verdim. Hep böyle mı olacaktı? Mesafeli.. Beynim ne bekliyordun sinyalleri verirken, gözlerimi kapattım. Cidden ne bekliyordum? Karşımdaki Batu'ydu. Belki de o öptüğünü unutmuştu bile.. Bu düşünceyle gözlerimi daha da sıkarken elimi yumruk yaptım.
Kahretsin!
Allah kahretsin!
Yaptığım şeyin pişmanlığı tüm vücudumu sararken sıktığım gözlerimi açtım. Yine.. ve yine aynı şey oluyordu. Her seferinde duygularıma yenik düşüp bu duruma geliyordum. Güçlü gibi görünüp, aslında dokunsalar ağlayacak durumda olmaktan nefret ediyordum! Son olsun istiyorum, yoruldum artık. Nefes alamıyorum. Boğazımda ki düğümlerden konuşamıyorum, yutkunamıyorum. Gözlerimin yanmaya başlaması ile kendimi toparlayıp ayağa kalktım, odama doğru ilerlerken bacaklarım hissizdi. Yere basıyordum ama, sanki ölmüş bir insan gibiydim.

Batu'dan..

Berra'nın yanından ayrıldıktan sonra mutfağa doğru ilerledim. Zor günler bizi bekliyordu sanırım.. Mutfaktan içeri saçlarımı düzelterek girdiğim de Arda'nın bakışları bana döndü. İma ile bakarken, "Uyandınız mı?" yaptığı imayı çok iyi anlamama rağmen umursamayarak, başımı salladım. Gece elinde ki bıçağın bırakıp bana dönerek, "Berra nerde?" diyerek ellerini önündeki havluya sildi. "Uyandı, içerdeydi." diyerek masaya oturdum. Kollarımı masaya koyup başımı ovalamaya başladım, feci ağrıyordu. Arda sofrayı kurmak için elindeki tabakları masaya bırakıp kaşık ve çatalları dizmeye başladı. Başımı kaldırdığımda Arda konuşağız der gibi bakıyordu. Gözlerimi devirdikten sonra sandalyeyi geri yittirip ayağa kalktım mutfaktan çıkarken Yağız'ın sesi ile ona döndüm, "Lavaboya." diyerek yoluma devam ettim. Berra'yla o halimizi görmüştüler büyük ihtimal yoksa kızların gözlerini kısıp bana bakmasının başka açıklaması olmazdı. Merdivenleri sanki ölecekmiş gibi çıktıktan sonra solda duran lavaboya girip kapıyı kilitledim. Soğuk suyu açıp yüzüme çarparken ayılmayı umut ettim. Ayna da kendime baktığımda.. dağılmıştım. Evet, başka açıklaması olmazdı. Biçimsiz duran saçlarımı geriye attıktan sonra, banyodan çıktım. Kapıyı kapatırken çaprazda ki odanın kapanması ile oraya döndüm. Berra arkasında bıraktığı saçlarını sağ tarafta toplayıp kafası kaldırdığında göz göze geldik. Duruşunu dikleştirirken ellerini önünde birleştirdi, "Aşağıdalar mı?" dediği şeyi anlamayıp gözlerine anlamsızca bakarken, "Bizimkiler diyorum, aşağıdalar mı?" dediği şeyi kavradığımda elimi enseme attım. "Evet, evet yiyecek birşeyler hazırlıyorlar." deyip elimi indirdim. Kısık ses ile, "Tamam." deyip merdivenlerden inecekken bileğini tuttum. Ne diyeceğimi bilmez şeklinde yüzüne bakarken merakla suratıma bakıyordu. Beynimde hızla düşünceleri toplayıp, "Hep böyle mi olacak?" Hadi ama Batu ne bekliyorsun ki? kaşları dediğim şey ile çatılırken, "Neden bahsediyorsun?" elimde ki bileği bırakıp biraz daha yaklaştım. "Mesafeli, soğuk davranıyorsun.. kaçıyorsun." Dediğim şey ile kısık bir kahkaha attı. Yaptığı şey ile tek kaşım kalkarken, "Ben mi soğuk davranıyorum? Suratıma bakmayan sensin Batu. Her zaman ki gibi bir anın bir anını tutmuyor." diyip saf bir sinirle bana baktı. Arkamda ki duvara sırtımı yaslayıp kollarımı önümde bağlayarak, "Her zaman ki gibi?",
"Oyun mu oynuyorsun?"
"Soru soruyorum!"
Sesini hafif yükselterek bana bir adım daha yaklaştı, "Bana cevabını bildiğin sorular sorma! Bir anın bir anını tutmuyor! Az önce beni öpen sen değilmişsin gibi hareket ediyorsun! Sen olsan ne düşünürdün dizlerimde yatıp saçını okşamamı istiyorsun yapıyorum, kalktığında suratıma dahi bakmıyorsun! Nasıl davranayım ya ben sana? Ne yapmaya çalışıyorsun? Bitmiş birini daha çok bitirmeye falan mı?!"
Söylediği şeylerle duvardan kendimi çekip ona doğru yaklaşırken, "Ben öptüm! Sen karşılık verdin. Tamam? Bunun için beni suçlayamazsın."
Dediğim şey ile ellerini yumruk yaparken parmağını göğsüme bastırdı. "Seni bir bok için suçladığım yok! Seni öpmek istediğim için öptüm zaten! Benim bahsettiğim konu beni hiç kimseymiş gibi görmen!" Gözlerinde ki kızarıklık ile bana bağırırken ettiği itirafın birkaç dakika sonra farkına varıp gözlerini kaçırdı. Beni öpmek istediği için öpmüştü? Cümle beynimde bir daha tekrarlanırken dudaklarımda yandan bir gülüş belirdi. Bunu o da farkettiğinde kaşlarının çatıklığı inerken, "Bir kelime etme! Yeter! Yoruldum tamam mı?! Oynama benimle yoruldum!" diyerek arkasını dönüp merdivenlerden inmeye başladı. Ona doğru bakarken ne hissedeceğimi tartmaya çalışıyordum. Dediği kelimeler yüzünden rahat ve huzurlu mu yoksa onla oynadığımı düşündüğü için kızgın mı? Onunla oynamıyordum, kesinlikle bu yapacağım son şeylerde bile yoktu. Sadece beynimde devamlı yer eden, yeni acılara yer yok cümlesini kendime devamlı hatırlatıyordum. Evet yer yoktu çünkü tekrar birşey olursa kaldıracak gücüm yoktu.
Aldığım derin nefesi sertçe geri verirken merdivenlerden inmeye başladım. Boku yedin Batu, boku yedin.

Merhaba.. Biraz uzun sürdü kusura bakmayın. Bundan sonra daha sık yeni bölüm ekleyeceğim, takipte kalın.
Vote ve yorumları unutmayın. Bunlar bana moral veriyor.

SEVİLİYORSUNUZ!💕

Koyu Gece'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin