Özleminde Boğulmak

2.3K 268 121
                                        

Bugün size gerçek bir aşktan söz edeceğim. Bir besteci,bir müzisyen ya da "ensturmanist" -ben bu tabir kullanıldığında istemsizce gülerim- ve ensturmanı arasındaki aşktan bahsedeceğim.

Bu öyle bir şeydir ki,istemsizce ona doğru çekilir insan. Burada bir hafta,bir ay uzak kalmaktan bahsetmiyorum. Bir gün dahi ona dokunmazsa,ona değerini hissettirmezse en başta ensturmanist kendini kötü hisseder.

Ensturmanın cansız bir varlık olması verdiği hissiyatı değiştirmez. Bir ensturmanistin ensturmanına karşı sorumlulukları vardır. Ayrıca özler.

Ensturmanını öyle bir özler ki,parmak uçları herhangi bir yere değerse ya da nefesini dudaklarından verirse aklına ilk olarak ensturmanı gelir. Ensturman kendine o kadar bağlar ki ondan uzak geçirdiğin her dakika kafayı yiyecekmiş gibi hissedersin.

Bir şeylere dokunduğun her an parmak uçların sızlar. Vücudun ensturmanına göre şekillenir ve sen ensturmanından uzaklaştığında beden boşluktaymış gibi sallanır.

Bir sonraki gün ensturmanını eline aldığında ise,kendini evine dönmüş gibi hissedersin. Kalbine dolan ısıyı kelimelerle ifade edemezsin. Vücudundaki rahatlama tarif edilemez bir boyuttadır ve ensturmanının sana çektirdiği her acıdan zevk alırsın.

Park Jimin'in bana yaptığı da tam olarak buydu. Ondan uzaktayken ruhum boşluktaymış gibi sallanıyordu. Akciğerlerimin olması gereken yere iki sünger yapıştırmışlar gibiydi ve onu özlemek ensturmanımdan bir hafta uzak kalmaktan çok daha zordu.

***

Beş gün.

Tam olarak beş gündür çektiğim acıyı kelimeler ile ifade edemeyecek kadar bitkin durumdaydım.

Park Jimin,hayatıma girip bir anda bütün dünyamı altüst ettikten sonra sakince oradan ayrılan ve ayrıldığı yerde bıraktığı boşluğu müziğin bile dolduramayacağı bir karadeliğe dönüştüren,bir de yüzsüzlüğünü sınırlarda yaşayarak aklımdan bir an olsun çıkmamakta profesyonelleşmiş bir insandı.

Ona insan dediğim her an kendi türümden utanıyordum ama bu benim kontrolümde olan bir durum değildi. Gereğinden fazla mükemmeldi ve tek yaptığı şey beni süründürmekti.

O gece Hoseok eve geldiğinde sanırım ağlamaktan bayılmıştım. Bana her neyin var diye soruşunda istemsizce ağlamaya başlıyordum ve kabus gibi bir geceydi. Sabah kadar,hatta bir sonraki gün de dahil olmak üzere 40 saat boyunca durmadan ağlayarak yeni bir rekor kırmış olmalıydım.

Asıl komik olan şey ise,ona bu kadar aşık olduğumu yeni farkediyor olmamdı.

Beş gündür yemek yiyemiyordum. Daha önceki iki seferde arada sırada da olsa bir şeyler atıştırıyordum ancak bu sefer kapımı bile kitleyememiştim. Şu beş gün içerisinde 2 yeni eser bestelemiştim ve minör eser kavramına yeni bir boyut kazandırmış olabilirdim.

Benimle gurur duy Schumann.

Bu süreç içerisinde Park Jimin'in ne halde olduğunu merak etmekten kendimi alıkoyamıyordum. Delirmek üzereydim. Ben burada bu haldeyken,onun belki de şu anda Jungkook ile sarılıyor olması delirecek raddeye gelmemi sağlıyordu.

Kabullenemiyordum,kabullenemeyecektim. Park Jimin'in beni sonlandıracağının farkındaydım ama bu kadar erken olmasını kesinlikle beklemiyordum.

"Yoongi,kalk artık." Hoseok'un sinirli sesi odayı doldururken bakışlarımı hafifçe ona doğru çevirdim.

"Yeter,tamam mı? Sıkıldım bu hallerinden. Şimdi duşa giriyorsun,üstüne düzgün bir şeyler giyiniyorsun ve seni bir yere götüreceğim." Bunu bana belki de 400. kez söyleyişiydi. Yine gözlerimi yumdum ve odadan çıkmasını bekledim.

Issues Of Composer ¦yoonmin¦Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz