Bölüm 37 : Ağabey Krizi

81.7K 3.4K 204
                                    

Bazen bazı ağabeyler, küçük kız kardeşlerini kimseyle paylaşmak istemezler. 

İkimiz de birbirimize bakıp kaldık

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

İkimiz de birbirimize bakıp kaldık. Bera kalçalarımı kavradığı elini daha da bastırdı. Serkan ağabeyim ise kapıya vurmaya devam ediyordu. 

"Siktir!"diye inleyerek beni yere bıraktı Bera. "Tam zamanında geldi."diye homurdandı. 

Nefes nefese kalmış bir şekilde hala şaşkınlığı üzerimden atamamış bir halde ona bakarken, "İyi de onun Amerika'da olması gerekiyor, burada ne işi var ki?"dedim. 

Göz ucuyla bana bakarak mutfaktan çıkmaya yeltenince koluna yapıştım. "Yoksa onları aradın mı?" Aman Allah'ım! Ağabeylerimi mi aramıştı yani? Yüz ifadesindeki utangaç, mahcup hale bakılırsa evet aramıştı. Seni piç! Benden habersiz ağabeylerimle konuşuyordu. Peki ne zaman konuşmuştu? 

Bera kolumdan kurtulup kapıya gitti. Ardından gitmeden evvel üzerime baktım. Az önce öpüşüp koklaştığımız belli oluyor muydu acaba? Eğer belli oluyorsa utançtan yerin dibine girebilirdim. Ağabeylerimin ikisi de buradaysa bu görüntü onlar için iyi olmazdı. 

Mutfaktan çıkarken, kapının açıldığını duydum. Başımı kapıya çeviremeden, Bera'nın bana doğru sendelediğini gördüm. Refleksle Bera'yı düşmesin diye tişörtünün arkasından yakaladım ancak Bera hemen doğruldu. Serkan ağabeyime baktım.

Ağabeyim havadaki yumruğunu indirdi ve hızla içeriye girdi. Ne olduğunu anlayamadan Bera'nın yakasından tuttu ve salona götürmeye başladı. Ağzım şaşkınlıkla açılırken, Serhat ağabeyim de sırıtarak eve girdi ve önüme gelip açık kalan ağzımı kapattı. 

Neler olup bittiğini idrak ettiğimde, attığım çığlık inanılmazdı. Öyle ki salonumdaki üç erkek de elini kulaklarına götürdü ve inanamayarak bana baktılar. Ağabeyim Bera'nın yakasını bırakmıştı.

Ağabeylerime dönerek,"Sizi magandalar!"diye haykırdım. Direkt Bera'nın yanına geldim. Dudağının kenarı patlamıştı. Hafif hafif kan sızıyordu. İçim parçalanırken, sehpanın üzerinden bir peçete aldım ve onun oturmasını sağladım. Bera karşı koymadan dik bakışlarla ağabeylerime bakarken ben de koltuğun kolçağına oturdum ve dudağına peçeteyi bastırdım. 

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?"diye kükredim ağabeylerime dönüp bakarak. "Ne demek yumruk atmak? Ayı mısınız siz? Amacınız ne sizin?" 

İkisi de öfkeyle soluyarak bize bakıyordu ama hiçbir şey söylemediler. 

"Sizin ne işiniz var burada?"diye sordum cevap vermediklerinde. "Amerika'dan buraya ışınlandınız mı hemen?" 

Serhat ağabeyim homurdanarak, "Zaten çok önceden yola çıkmıştık!"dedi. Tabi ya, Bera onları aramıştı. Muhtemelen dün akşam aramış olmalıydı. 

"Hemşirelik görevin bittiyse,"diye soludu Serkan ağabeyim. "Bizi yalnız bırak. Bera ile konuşacaklarımız var." 

Gözlerimi irice açarak, Bera'nın dudağındaki peçeteyi aldım ve ona yeni bir peçete verirken ağabeylerime dik dik baktım. "Ne oluyor size? Ne bu mafya tavırları? Neye bu kadar sinirlendiniz? Evleneceğim diye mi? Yoksa sizden önce evleneceğim diye mi? Sizin gibi kokuşmuş bir bekar olarak kalmayacağım diye mi?" 

Sanaldan Gerçeğe | TAMAMLANDI!Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon