15. BÖLÜM

503 99 22
                                    




"Hadi artık oyun başlasın."

"Hadi ama bulun artık bizi." (İnci, Naz, Tuğçe)

Seda elinde tuttuğu iki kağıda bir süre bakıp, arkadaşlarının da duyması için sesli bir şekilde okuduktan sonra, odada ki herkesi başına topladı. Birileri oyun oynamak istiyordu. Görünen o ki bu oyun kanlı ve acımasızdı.

"Kim oyun oynamayı seviyor." Dedi Seda. Feri sönmüş gözlerini hayret içinde baktığı kağıtlardan çekip, başında merakla bakan arkadaşlarına döndü. Önce Kemal'in başucunda ayılmasını bekleyen iyi sever hemşire arkadaşı Deniz'e kaydı gözü.

"Sen mi?" dedi Seda. Deniz, arkadaşının ne demek istediğini bile anlamadan kanlar içinde yatan adamın horultusu duyulunca, eğilip ona baktı. Seda şok olmuş bir biçimde,  şüpheli bakışlarını  çok kıymet verdiği Dehliz'e çevirdi. O da ne olduğu hakkında en ufak bir şey bilmediğini gösterir şekilde omuzlarına dökülen saçlarıyla başını salladı. Öfkeli gözler bu seferde Asi'ye döndü.

"Senin canın oyun mu oynamak istiyor. Bunu neden yapıyorsun. Ne istiyorsun arkadaşlarımdan. Bunu neden yapıyorsun. Zevk için mi? Anlattığın hikayen yalandı değil mi? Sevdiğin kızın intihar etmesi yalandı. Her şey yalandı. Benim aklımı karıştırdın. O büyücü kadınla bunları tezgahlayıp, Naz'ı kaçırdın. Sonra bodruma kilitlediniz. E yoksa bizim ermiş olan büyücümüz nasıl Naz'ın yerini bulacaktı. Şimdi de oyun oynamak istiyorsunuz ha..." diyen Seda o kadar sinirli ve öfkeliydi ki konuşurken Asi'nin o ilk bakışında hissettiği heyecanı öldürmüş, yerine içindeki kötülükleri kusacağı suçlu bulmuştu. Düşündüğü şey karşısında ki adamın ve Fadime dedikleri büyücü kadının, ona oyun oynadığıydı. Kurulan bu oyunun içinde kendi kendini piyon yapmıştı.

Duvarın dili olsa, o bile bu kadar bağırtıya, kızgınlığa cevap verirdi. Ama gözlerinin maviliğinde ki güzellikten hiçbir şey kaybetmeyen bu adam, yüzündeki ifadeyi bozmadan Seda'nın gözlerinin içine bakıyordu.

Suçlanmak ne kadar ağır olsa da Asi bu kadına da hak veriyordu. Zor şartlar altında kalmıştı. Sığınacak bir liman bulamaması yetmezmiş gibi, bir de büyük bir fırtınaya maruz kalmıştı. Ne dese, ne yapsa anlamayacaktı. O, ben suçsuzum dese inanır mıydı?

"Kendine bir gel Seda. Ne dediğini bilmiyorsun. Bence odasından bunu hiç çıkarmamalıydınız." Dedi Dehliz. Kalbini pır pır attıran adama yöneltilen suçlamanın  ne olduğunu bile tam kavrayamamışken, bir koruyucu meleği gibi kanatlarının altına alıvermişti Asi'yi. İşin garibi  Seda'yı odasından kim çıkarmıştı. Bunu kimse bilmiyordu ve şuan buna kafa yoracak kimse de yoktu.

"Bak haklısın. Ben sana göre yabancıyım. Bana inanmayabilirsin. Suçlaya da bilirsin ve suçlamalarında mantıklı. Ama bu oyunu ben oynamıyorum. Arkadaşlarınızın nerede olduğunu da bilmiyorum." Dedi Asi. Seda'nın inanmayan bakışlarında kendine yönelttiği suçlamayı yok edecek bir parıltı görmek istiyordu ama aksine karşısında çenesi acıyana kadar dişlerini sıkan kadın, dudaklarından ona öfke kusuyordu.

"Şimdi... Bana arkadaşlarımın yerini söyle onları da alıp buradan gidelim. Bir daha ne sen bizi gör ne de biz seni. Tamam mı hadi..." diyen Seda arkadaşlarının yerini öğrenmek için Asi ile karşı karşıya gelmişti. O ise bu suçlamaları kabul etmeyen kendinden emin tavrıyla duruyordu.

Oda da yatan yaralı adama umursamadan biri diğerine olmadık sözler sarf ediyor, diğeri de kendimi nasıl aklayabilirim diye düşünüyordu. İki kız kardeş ise olup biteni anlamasa da rahatsız oldukları hallerinden belliydi. Deniz saate bakıp Yağız'ın bir an önce geri dönmesini dilerken, yukarıdan kulaklarına oldukça iyi işleyen sese, aynı şekilde sessizlik içinde hepsi kulak vermeye başladı.

Hatırladıkları kadarıyla bu kapı yumruklama sesini Seda çıkartıyor olmalıydı. O da yanlarında olduğuna göre, peki bu ses nereden geliyordu? Dehliz bir adım geri atıp kardeşi Deniz'in yanına yaklaştı.

"Sen buradaysan yukarıda kapıyı kim yumrukluyor." Diyen Deniz'in bakışları Seda'nın üzerindeydi. O ise bu sese hiç aldırış etmedi. Çünkü kilitli odada bu ses zaten kulağına geliyordu. Kanepede kımıldamaya başlayan yarı kanlı adam dudaklarını oynatırken, Asi kendisini odanın dışarısına attı. Kaçtığını düşünen Seda da, onun yukarı kata çıkmak için kullandığı merdivenlere ikişer basamak atlayıp hemen arkasında durdu. Söyleyecek sözleri bitmemiş olacak ki, hala aynı tonda sırtı dönmüş odaları kontrol eden adama laf saydırıyordu.

Seda'nın odasının kapısına geldiler. Kapı açıktı. Lambaya dokunduğunda oda az önceki karanlığından sıyrılıp, dışarıda parlayan Ay'ı sildi. Kimse yoktu. Hala devam eden sesle birlikte odadan dışarı çıkarken, Seda ile burun buruna gelen Asi ona kendini nasıl inandıracağını bilmiyordu.

İki kapı ileride ki odanın ışığı yanıp sönünce kendilerini çalışma odasının kapısında buldular. Asi yavaş adımlarla durup arkasında ses tonunu biraz daha alçaltmış kadına, büzmüş olduğu dudaklarına işaret parmağını götürerek 'sus' işareti yaptı. Kulakları cırmalayan kadın sesinden kurtulmuş oldu Asi. Diğer sese kulak verip, kapının kolunu hafifçe aşağıya indirdi. Kapı açılır açılmaz kendini bir el iteleyip içeriye girdi. En azından kafasını ütüleyen cır cır sesi yoktu Seda'nın.  O da çeriye girdiğinde odanın ışığı yanıp sönüyordu. Seda ise etrafta kimsenin olmamasına şaşırmamış, bilakis bu tavırlarla yırtmaya çalışan adamın düştüğü duruma içinden gülmek geliyordu.

"Görünen o ki lambanın duyusu bozulmuş. O yüzden pır pır ediyor. Yani kimse yok." Dedi Seda. Bu alaycı sözleri ona bakan adam içindi.

"Şimdi nereye bakacağız. A bak ses hala duyuluyor." Dedi Seda. Yine Asi'ye gönderme yapmıştı bu sözleriyle. Ama karşısında ki adam ona hiç aldırış etmedi. Kütüphane bölümüne doğru kaydı. Elini kitaplığa tam atacağı sırada ses kesilmişti. Ve başka bir ses merdivenlerden onlara sesleniyordu.

"Hey! çabuk gelin. Bunu duymanız lazım" Dedi Dehliz. Merdiven basamağına tutunup bir şey bulamayan ikiliyi gördü. Kemal ayılmıştı.

"Hayal meyal hatırlıyorum. Ama gördüklerime eminim. Küçük boylu insanlar vardı. yolumuzu kestiler. Ne olduğunu anlamadan arabanın her yerine ellerinde ki demir sopalarla saldırdılar. O anda ne yapacağımı bilmiyordum. Kızlar bağırıyordu. Gaza bastım. Karşıda ki direği göremedim. Çarpmanın ardından uyandığımda kimse yoktu. Zorla buraya kadar yürüdüm. Buldunuz mu onları." Dedi Kemal. Her tarafının ağrı içinde olduğu kelimelerinin zor söyleyişinden anlaşılıyordu.

"Veli Dayı neden böyle bir şey yapsın ki." Diyen Seda Asi ile göz göze gelmişti. ona inanmalı mıydı yoksa şüphesini devam mı ettirmeliydi bilemedi.

"Bu küçük dediğiniz insanların evi nerede." Dedi Asi. Hayatı boyunca hikayelerini çok duymuştu, onları görmemiş olması onu hayli meraklandırmıştı. Köyde onlardan çok bahsederlerdi. Yıllar önce büyü ile dünyaya gelmiş bebeklerdi onlar...

KABUS EVİNDE YEDİ GÜNWhere stories live. Discover now