17. Bölüm Part IV~~

778 34 15
                                    

Selamlar Canlarım!

Uzunnnnn bir ara oldu. Bir anda ortadan kayboldum ve açıklama da yapamadım kusura bakmayın. Ama sanırım artık dönüyorum :) Bundan sonra her fırsatta beklediğiniz bölümleri yayınlayacak adım adım finale doğru ilerleyeceğiz.

Bölüm ithafı canım Merve Nur Güney'e!

Keyifli okumalar!

***

17.Bölüm Part IV ~~

Aynı günün akşamı Kumru, Azad ve Aymira yemek masasında oturmuş yemeklerini yerlerken Yalçın'ın yokluğu herkesin dikkatini çekmiş ancak kimse bir şey diyememişti. Kumru, defalarca kere Azad'a genç adamın nerede olduğunu bilip bilmediğini sormak istemiş ama bir şekilde kendine engel olmuşken Azad'ın telefonunu eline alması yüreğine su serpmişti. Ta ki o cümleyi duyana kadar...

"Ne oteli oğlum? Ne saçmalıyorsun sen?"

...

"Ne demek gelmiyorum?"

...

"Yalçın, hata ediyorsun kardeşim, yapma..." diyerek masadan uzaklaşan adamın ardından bakarken elinden düşen çatalın çıkardığı ses ulaşamadı Kumru'nun benliğine. Ruhu, cehenneme sürgün edilmiş, yüreği parçalara ayrılmıştı o an. Gelmeyecekti sevdiği... Elde edemese de varlığına alıştığı, öfkesine bile razı olduğu adamı, gelmeyecek, geceyi bir otelde geçirecekti. Kim bilir belki de çok güzel bir kadınla...

Gözlerinden akmak için bekleyen yaşlara engel olmak ölüm gibiydi ama ağlamayacaktı. En azından bu masada, Aymira'nın ya da Azad'ın önünde ağlamayacaktı. Koşarak odasına ulaştı. Üzerindekileri parçalarcasına çıkarıp banyoya attı kendini. Ne zamanki sular akmaya başladı bedeninden aşağıya o zaman izin verdi gözyaşlarına. Ah! Çekilecek ne çok derdi vardı. Bir kez olsun isyan etmemiş, benim sınavım da bu deyip her türlü zorluğa göğüs germişti ama artık dayanacak gücünün kalmadığını hissediyordu. Sığınacak bir limandı istediği. Gözlerinden akan yaşı silecek bir yar... Ama biliyordu, imkânsız bir sevdaya yelken açmıştı yüreği, geri dönüşü yoktu, dalgalara yenik düşecek, yok olacaktı...

Ağlamaktan kızaran gözlerini ellerinin tersi ile silerek üzerinde minik bir bornozla yatağının üzerine oturdu. Hiç düşünmeden telefonunu eline aldı. Galeriye girip onun fotoğraflarına bakarken yatağa uzanmış, bedenini dertop etmişti... Masmavi gözleri, dudaklarının kenarına yerleşen gülüşleri, heybetli benliği ile bu adam sonu olacaktı, emindi.

Gözünün kenarından süzülen yaşı silerken telefonuna gelen mesaj bildirimini yok saymayı düşünse de Aymira'dan olduğunu fark edince hemen açtı. Ne olursa olsun genç kızın güvenini kıracak bir şey yapamazdı. Her zaman yanında olacaktı.

Win Otel, 38 Numaralı oda.

Yüreği kanadı bir kez daha. Yazılanları birbirinden ayıramayacak hale gelene dek ayırmadı gözlerini ekrandan. Telefonu avucunun içinde sıkıp göğsüne bastırırken sessizce bir neden, döküldü dilinden...

Saatlerce ağladı, ağladı ve de ağladı. O kadar ki akacak tek bir damla yaş kalmadı genç kadının gözlerinde. Dermanı kalmadı. Hıçkırıkları sessiz iç çekişlere döndü. Belleğinde gezinen görüntüler yüreğini kızgın demirlerle dövdü. Deniz gözlüsünü bir başka kadınla düşünmek...

"Allah kahretsin" diye haykırırken titreyen ellerine inat hırsla sıyrıldı üzerindeki bornozdan. Ne zaman böylesine zavallı ve güçsüz olmuştu? Bir an daha düşünme izni vermedi kendine. Üzerine mini bir şort ve rastgele bir atlet geçirdi. Islak ve karmaşık bir şekilde omuzlarına dökülen saçlarına aldırış etmedi. Perişan ama öfkeli bir şekilde sessizce ayrıldı evden...

~~Karanlık Ruhlar~~Where stories live. Discover now