KENDİ ARAF'IM

36 1 0
                                    


   Birçoğumuz hayatının ne anlama geldiğini bile bilmeden ölümün ne anlama geldiğini öğreniyoruz.Kim olduğunu arayarak bir ömür geçiren o kadar çok insan gördüm ki en sonunda o 'KİM' in içinde kaybolup gittiler. Benim meselem biraz daha garip bir hal almış durumda kim olduğumdan çok ne olduğumun peşindeyim. Yanlış okumadınız kim olduğumu değil ne olduğumu arıyorum. Daha kötüsü de şu ki benim için ölümün bir anlamı yok çünkü ben cennet ya da cehenneme gitmiyorum maalesef... Neden mi? Cevabı çok basit benim gibi olanları koydukları bir yer var ... Orasını aslında hep biliyorsunuz ama cennet ve cehennem içinde o kadar çok kaybolmuşsunuz ki üçüncü seçeneğin ne olduğunu hep unutuyorsunuz,sizin adınıza üzülüyorum bu arada üzgünüm çünkü üzülmenin duygusal anlamda karşılığını bilmiyorum. Aslında hiçbir duygunun anlamını bilmiyorum... Hazır olun bu çok heyecan verici çünkü ben 'ARAF' a gidiyorum. Şaşırdınız mı? İlk duyduğumda aslında ben de şaşırmıştım ama bir sorun daha var Araf maalesef cehenneme biraz daha yakın bu da aslında benim pek haz etmediğim bir durum. Araf'ı farklı şekilde tanımlayabilirsiniz: Çoğu arada kalmak der daha fazlasını kurcalamaz. Çoğunluğa karşı gelen azınlık kısmı hiç geri durur mu ? Onlar da deliler ve aklından yükümlülüğü olmayan insanlar gider derler. Sorun şu bu benim için biraz daha karmaşık bir durum ama ben deli değilim maalesef...Bu da beni biraz Araf'ın kapısından uzaklaştırıyor. Araf'a gitmek mi istiyorum? Sanırım cehenneme gitmekten daha iyidir. Tabi cennete neden gidemiyorsun diye sorduğunuzu duyar gibiyim... Aslında ne yerine kim olabilseydim bir umut olabilirdi. Bu şu anda yaptığım ve gelecekte yapmış olacağım kötü şeyleri haklı çıkarmaz. Bununla birlikte bir sorun daha ortaya çıkıyor...Şaşkınlık içinde söylüyorum ki tabi şaşkınlık ne demek duygusal olarak ne anlam ifade ediyor bilmiyorum maalesef insanlara özgü hiçbir duyguyu duyumsayamıyorum bu da beni biraz daha ne olmaya zorluyor. En başından beri böyle değildi. Bu hale gelmeden önce şirin ve tatlı bir çocukmuşum, gülebiliyor dünyanın bana sunduğu güzel şeyleri hormonlarım sayesinde duygusal olarak algılayabiliyormuşum. Tabi bunlar da bir yere kadar değil mi? Başıma bazı şeyler gelmeden önce ben 13 yaşıma girmeden önce hayat daha kolaydı. Zaten hep şu 13'ler hayatımızı mahvetmez mi? Şöyle size basit bir örnek vermek istiyorum: Birisi size silah doğrultup sizi öldürmekle tehdit ettiği zaman ne yaparsınız? Birçok insan panikleyerek ya da çığlıklar atarak bu olaya tepki verir. Vücutlarındaki adrenalin hormonu fazlası ile salgılanarak kalp atışlarının hızlanmasına ve göz bebeklerinin büyümesine neden olur. Aynı şey bana yapıldığında size ne olacak söyleyeyim mi? O adamın beni öldürmesinden çok benim onu nasıl öldüreceğimi sorgulamama yol açar. Duygusal olarak bir şey hissetmediğim için o ölünce pek üzüleceğimi zannetmiyorum çünkü benim vicdanım da yok sanırım. Bu arada her önüme geleni öldürdüğüm falan yok sadece ölümümü beni öldürmek isteyenin gözlerinde gördüğüm zaman onu öldürüyorum. Bu sizi korkutmasın öldürmek hiç hoş değil. Fazla miktarda efor sarf ettiriyor,bazen etraf kan içinde kalabiliyor . Ben de üstüm kirlenmesin diye en temiz yollardan yapmaya çalışıyorum. Genellikle solunum yetmezliği ya da kalbin durmasını sağlayacak olan şeyler. Katil falan değilim bu modern insan tanımıyla bireyin kendini koruması ... Benim tanımıma göre KİM'e karşı NE'yi korumak. Maalesef sorun şu ki birçok insan kendileri gibi olmayanlara deli damgası vurmayı çok seviyor. Onlar gibi görmememizi,onlar gibi düşünmemizi istiyorlar ama bu çok saçma. İnsanın görmemesi ve duymaması gereken o kadar çok şey var ki... Hiç sordunuz mu neden gözlerimiz belli ışıkları görüp, kulaklarımız belli frekanstaki sesi duyuyor diye? Bu nedenleri o kadar çok arttırabiliriz ki o zaman siz de emin olun KİM olmaktan çok NE olmanın yolunda kendinizi bulursunuz . Evet bir cevap bekliyorum neden? Aslında hepimiz tüm cevapları bilmesek dahi cevapları hissedebiliyoruz. Belki de bu yüzden Araf'a doğru bu yolda ilerliyorum. Siz hissetmeye devam ederken ben ise cevapları teker teker bulup tüm soruların cevaplarına ulaşabildiğim için... Bu yüzden hissedemiyorum artık. Duygularımız bizi yavaşlatıp esirleri yapıyorlar,görüş alanımızı daraltıp görmemiz gereken şeylerin önünde bir duvar olarak duruyorlar. Galiba 13 yaşına girdiğim o gün o duvarları biraz parçalamaya çalıştım. Sonucunun buralara kadar gelebileceğini bilemezdim. Öte yandan size bir sır vereyim mi? O kadar ilginç şeyler gördüm ki gerçekten hissetmek isterdim. Tabi her şey güzel olmuyor bazen hissetmemenin bana sağladığı yararlar oldu 'kendimi savunurken başkasını öldürmekten bahsetmiyorum' Bu da tabi iyi bir tarafı. İnsanlar bilgiye ulaştıkları zaman bunu genellikle kendilerine saklamayı tercih ederler. Benim pek böyle sıkıntım yok maalesef. Ne kadar çok insana ulaştırabilirsem arafımı o kadar çok cehennemden uzaklaştırırım. Şu an olduğum durumdan kurtulmanın tek yolu bildiklerimi saklamak yerine insanlara ulaştırmak.Duygularım olmadığı için bu durumdan bir türlü kurtulamıyorum. Yani ihtiyacım olan duygularıyla dünyayı algılayan birisi.Böyle birini bulmak için ulaştırabildiğim kadar insana ulaştırmaya çalışıyorum...Maalesef belli kurallar var bu durumda kalmama sebep olan. Gerçek bir insan olmak sıkıcı olabilir mi? Bilmiyorum ama şu an ki durumumun iyiye gitmediği kesin. Arafım neredeyse cehenneme komşu olmak üzere.Bazen derler ya her şeyin fazlası zarar; ben de bir şeyin fazlası var hatta bir tane olması gerekirken birazcık fazla var sanırım. Bu da benim adıma biraz sorun yaratıyor desem yeridir. Bir yerine daha fazla olmak bazen avantaj sağlıyor olabilir ama benim için bu durum akıl almaz bir düzeye gelmek üzere... Bu durumdan kurtulmak için uzun zamandır uğraşıyorum ama sonunda pek yapmak istemediğim bir yol buldum sanırım. Bir teoriye göre durum durağan halde değildir. Değişkenlere bağlı hallerde var olarak değişken durumuna göre yapılandırılır. İşte burada ben devreye giriyorum benim durumumda değişken benim maalesef... Evet sizin de anladığınız gibi değişkeni değiştirmem gerekiyor.Bu da farklı bir durum yaratarak beni olduğum durumdan çıkaracak. Yani sizin de anladığınız gibi kendi yerime bir başkasını koymak zorundayım. KİM olan birini NE yapmak zorundayım. Sizi duyar gibiyim sanırım bu biraz acımasızca evet haklısınız. Birisini benim yerine Araf'a yollamak... Öte yandan modern insan tanımına göre benim yerime deli olacak birini bulmak zorundayım.Buna bir bakıma nefsi müdafaa diyebiliriz ama tabi beni öldürmek isteyen biri yok bu durumda. Emin olun bu durum hiç hoş değil kelime anlamı olarak tabi ki. Bana da biraz hak verin lütfen hiçbir şey hissetmemek çok sinir bozucu. Bu durumun böyle olacağını bilseydim o duvarları yıkmadan önce iki kez düşünürdüm. Genelde bir kez bile düşünmezdim ama şu an ki durumun beni iki kez değil daha fazla düşünmeye zorluyor. İki kez düşünme derken mecaz anlamda değil gerçekten birden fazla düşünmeden bahsediyorum. Düşünce demişken kafamda uzun zamandan beri var olan bir ses var. Bu bana olduğundan bu yana kafamdan hiç çıkmıyor. 'TÜM DÜŞÜNCELER DUYULANA KADAR' sürekli bu sesi duyuyorum. Zihnimi ve bedenimi bir bütün hale getirerek tamamen sarıyor. Düşüncelerin birer enerji olduğunu bilmesem belki de bunu asla umursamazdım ama sıkıntı şu ki enerji yok edilemez yoktan da var edilemez... Belki de en çok düşündüğüm yere geliyoruz enerjinin asıl kaynağı başka bir yerde ise ve de en kötüsü o enerjinin merkezi bensem kısır bir döngünün içinde hapsolmuş olabilirim , sanırım kendi hapishanemi kurup başına kendimi gardiyan olarak koydum. Suçlu benim gardiyan benim peki nasıl oldu da buraya kendimi koydum? İşte bunun cevabını arıyorum...Suçum neydi? Avukatım kimdi? En önemlisi hakim kimdi? Bu sorulara cevap lazım. Zamanım çok azalıyor,çok az vaktim kaldı. Sanırım zamanım 'TÜM DÜŞÜNCELER DUYULANA KADAR'...

Вы достигли последнюю опубликованную часть.

⏰ Недавно обновлено: May 16, 2017 ⏰

Добавте эту историю в библиотеку и получите уведомление, когда следующия часть будет доступна!

SAHEYLUМесто, где живут истории. Откройте их для себя