7-

10.5K 303 34
                                    

Hiçbir zaman onlardan kalan değerlere sahip çıkamadım.Ben nasıl küçük Eslem,annesine babasına bağlı kalmışsa şimdide öyle.

Ama hiç bir şey eskisi kadar iyi değil.

Hayat iyi değil,dışarıdakiler iyi değil.Sen bu hayatta tek başına yaşamaya alışmışsan kendini de tanımaya alışmalısın.Bir kere kendini korumalısın.Olacaklardan başına geleceklerden haberdar olmalısın.

Ve yine tek başınaysan dik durmalısın.

''Nasılsın Eslem.Daha iyi misin?'' başımı sallayıp elimde tuttuğum su bardağını bitirmiş bir şekilde önümdeki masaya koydum.''Ayol ne oldu şimdi birden ben anlamadım.Evet yani araba zaten hızlı bir şekilde geliyordu.İyi de sen eceline mi susadın be kızım. Az kalsın altında kalıyordun arabanın.''

''Telefona daldı o.Yere düştüğünde baş ucunda da telefonu vardı.''

Selin ve okul yönetiminin yani bir nevi müdür Şükran hanımın aralarında geçen sohbeti daha fazla dinleyemedim. İyi değildim.Zaten ne zaman iyi olmuştum orası kaçınılmazdı. Başım dönmüştü,belki de tansiyonum düştü ama o an gözlerimin önüne siyah bir perde inmişti.

Selin yanı başımda elimi sıkıca tutuarken deri koltukta ne zaman oturuşumu değiştirsem,sesinden rahatsız oluyordum.O yüzden hiç kımıldamadan öylece müdire hanıma baktım. ''Seni hala daha eve göndermekte kararsızım.İzin verde bir servis ayarlayalım.'' başımı olumsuz yönde salladım. Bunca şeye gerek yoktu cidden. ''İstemiyorum Şükran hanım gerçekten.Tamam bir ölümün eşiğinden dönmüş olabilirim fakat şimdi daha iyiyim.Bırakın da gideyim.''

''Peki.'' diyerek pes ettiğini belirtti. ''Ama Selin'de seninle birlikte gelecek.'' bana doğrulttuğu baş parmağına gülerek karşılık verirken başımı salladım.

Gerçekten bazen bu basit olaylar sadece benim başıma mı geliyor diye düşünmeden edemiyorum.

Deri ceketimi üzerime giymemde yardımcı olan biricik arkadaşım çantamı da kendisi taşırken,koluma sıkıca sarılmıştı okuldan çıkarken. Taksiyle birlikte eve geldiğimizde kendimi gelir gelmez koltuğuma attım. Selinde tam karşıma oturmuş gözlerini tavanda gezdirip duruyordu.

''Bu gün seninle kalmamı ister misin? Seni yalnız bırakmak istemiyorum.''

''Kal.'' dedim omuzlarımı hafif bir tebessümle silkerek. ''Yalnız kalmaya hiç niyetim yok.''

Gülümsediğinde ayağa kalkmıştı.''O zaman bu akşam yine kopuyoruz.''.

Bu kızın işi gücü eğlenmek olsa iyi.Az kalsın bana araba çarpıyordu bu ne düşünüyor.

Ah şu Selinler,hep mi böyle olurlardı?

Kendimi soğuk suyun altında titreyen dudaklarımın arasından fısıldarcasına şarkı mırıldandığımda gözlerim kapalı bir şekilde gülümserken kollarımı etrafıma sardım.''How deep is your love'' kelimeler  ıslak dudaklarımdan fısıldarcasına çıkarken saçlarımı ensemin üzerinden çekip omzuma attım.

    Su saflıktır,sutemizliktir,su berraklıktır. 

   Köpükten arınmış saçlarımı güzelce duruladıktan sonra suyu kapattım. Kabini açıp hemen havlularıma sarıldığımda dişlerimi hızlı bir şekilde fırçalayıp odama geri döndüm.

Dolabımdan iç çamaşırlarımı,ardından üzerime geçirebileceğim rahat kıyafetler çıkarıp yatağımın üzerine bıraktıktan sonra üzerimdeki havlumu bedenimden sıyırıp attım.

Çıplak bedenim aynanın karşısında çelimsizce dururken vücudumu süzdüm.

Zayıf denilenebilecek bir fizikteydim. Çok fazla beğendiğim bir yanım yoktu,bana tek çekici ve tuhaf gelen gözlerimdi. Akrabalarım olsun,veya ailem,yakınımlarımdan hiç birisi renkli gözlü değildi.Belki de babamın sarı olmasından kaynaklanan bir şeydi.

YASAK Where stories live. Discover now