MESAFE

41 3 0
                                    

~~JUNGKOOK~~

Hastaneden çıktığımızda Namjoon hyung ile beraber , onların evine gidiyorduk. Aritmi hastası olduğumu biliyordum ama bu güne kadar vücudum  hiç bir tepkime göstermemişti.

Araba durduğunda Namjoon hyung indi ve eczaneye girdi. Bense sadece etrafı izliyordum. Konuşmak istemiyordum. Canım fazla sıkkındı. Namjoon hyung, olmasaydı o an ne yapıcağımı bilmiyordum. Tanrıya şükürler olsun ki böyle bir hyung'a sahibim.

Yan tarafımdaki hareketlilikle Namjoon Hyung'un geldiğini anladım.

"İlaçlarını aldım."

Kafamı salladım. Elindeki ufak poşeti kucağıma koydu ve yola devam etti. Içimdeki sıkıntı geçmek bilmiyordu. Gülümsemek veya yüzümdeki mimikleri oynatmak istemiyorum.

"Jungkook?"

Namjoon hyung'un sesiyle kafamı yavaşça soluma çevirdim. Bana bakmıyordu, yola odaklanmıştı.

"Efendim Hyung?"

"Bu konuya artık canını sıkmanı istemiyorum. Seni kafa dinlemek için bize götürüyorum. Ayrıca Jin'de seni özledi. Sürekli somurtmamalısın."

Jin hyung'un da beni böyle görüp endişelenmesini istemiyorum. Namjoon hyungu dinlemeliyim. O benim için işini yarım bırakıp, kilometrelerce yolu geldi. Ona saygılı davranmalıyım.

"Tamam Hyung, afedersin...Ve teşekkür ederim. Herşey için."

Sesim her nekadar 'ben umutsuz vakayım' dermişim gibi çıksada, yüzüme sahte ve bir o kadar da gerçekçi bir gülümseme yerleştirdim. Bana bir saniye baktıktan sonra, gözlerini tekrar yola çevirdi ve gülümsedi. Sağ yanağındaki gamzeye takıldı gözlerim. Gördükçe, işaret parmağımı uzatıp ellemek istiyordum.

"Bana teşekkür etme Jungkook. Ben senin abinim, her istediğinde yanında olur, yardımına koşarım. Hem bir bakıma bende kârlı çıkmış oluyorum."

Bir kaç saniyelik bir kıkırdamanın ardından devam etti.

"Jin'le çok ilgilenemiyordum, işlerim nedeniyle. Çocuklarla birlikte kendini çok yanlız hissediyor. Şimdi sen ona eşlik edersen çok sevinir. Istediğiniz kadar gezersiniz, sohbet edersiniz."

Jin hyung'u ve çocukları hatırlayınca istemsizce yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Bu gerçek olandan. En içten gülümsemem.  Belki Yoongi ve Jimin'de bizimle birlikte olsaydı, eminim daha mutlu olurdum. Ancak cezaları çekmeli ve kıçlarını derde sokmadan önce 10 kere düşünmeliler. Namjoon hyung, Taehyung ile görüşmeme birşey demedi. Taehyung, her zaman en olgun düşüncelere sahip olanımızdı çünkü.

Yeri geldiğinde en saçma insandır kendisi. Ama ciddi ortamlarda içinden başka biri çıkıyor ve üstünlüğünü konuşturuyordu. Tae'yi düşününce istemsizce mutlu olmuştum. O benim abimdi. Annemdi, babamdı, ailemdi. Herşeyimdi....

"Aç mısın?"

Düşüncelerimden arınarak Namjoon hyunga döndüm. Kırmızı ışıkta durduğumuz için bana bakıyordu.

"Evet Hyung. Adrenalin beni fazlasıyla acıktırdı."

Dediğim şeye kanıt olarak karnımdan bir guruldama yükseldi. Bu sesle ikimizde ufak çaplı bir kahkaha atmıştık.

"Jin'i arayarak geldiğini haber vermek ister misin? Acıktığını da söylersen sana güzel bir sofra hazırlar."

Bana kendi telefonunu uzattığında kaşlarımı çattım. Yeşil ışık yanınca Arabayı çalıştırmak zorunda kaldı. Hızla telefonu aldım. Kendi telefonumu neden kullanmıyordum ki?

BETTER TOGETHER // Yoonkook // TaeMin // Namjin //Where stories live. Discover now