Bölüm 1 - Günlüğüm?

1.3K 83 129
                                    

Sevgili Günlük, diye mi başlamalıyım bilmiyorum... 15 yaşında bir çocuk günlüğe nasıl başlar?

Merhaba!

Şu an bu günlük kim tarafından okunuyor bilmiyorum fakat eğer ölmemişsem lütfen günlüğümü yerine koy. İnsanların özelini okumak yanlış. Ayrıca, umarım bu günlüğü okuyan sen değilsindir, Eren. Sana günlüğümü gizlice okumamanı milyon kez söyledim. Her seferinde yakalanmaktan sıkılmadın mı? Bu son günlüğüm olacak. Bu yüzden lütfen sakince YERİNE BIRAK!

Eğer okuyan sizseniz Hanji San günlüğümün içinde kesinlikle TİTANLAR HAKKINDA BİLGİLER YOK. Bu cümleyi okuduktan sonra umarım ki günlüğü yerine bırakırsınız.

Eğer okuyan sensen ki Mikasa gerçekten bunun olmasına ihtimal vermiyordum. Senden bunu beklemezdim Mikasa, cidden mi? Sende mi? Merak etme içinde Eren'in hoşlandığı şeyler yazmıyor. Benim sıkıcı hayatımdan başka bir şey yok.

Artık yalnız kaldığımıza göre sevgili günlük sana seni nasıl bulduğumu anlatarak başlayacağım.

Sabahın 5'inde tüm yatakhane uyandırıldı. Antreman için hazırlanıyorduk ki Eren uykulu uykulu yanıma yaklaşarak "Şşt Armin, aylardır doğru düzgün uyuyamadık. Bugün hasta numarasıyla antremandan yırtmaya var mısın?" diye sordu. Aslında çok kararsız kalmıştım çünkü eğitmenimiz Keith Shadis taklit yaptığımızı öğrenirse bizi diri diri gömerdi.

Eren, koluma vurarak "Armin, eğer uyumazsam antremanda bayılacağım. Hadi ama." diye ısrar etti. Gözlerinden uyku akıyordu. "B-bence Mikasa'ya da sorsak iyi olur." dedim. Eren huysuzlanmaya başladı. "Eğer Mikasa'ya girmeyeceğimizi söylersek o da antremana girmez. Herkes iyice şüphelenir. Armin, sen aramızdaki en zeki kişisin. Bunu da mı ben söyleyeceğim?"

Connie her sabah olduğu gibi hortlak görünümüyle yanımıza doğru gelmeye başladı. Bir eliyle de kafasını kaşıyordu. "Hey, Eren, Mikasa kapıda seni çağırıyor biraz acele et. Biraz daha gecikirseniz yatakhaneyi basacak." dedi. Eren "Bu kız neden annem gibi davranıyor?!" diye atarlanarak kapıya doğru yürümeye başladı. "Geliyorum Mikasa. Yaşıyorum merak etme!" diye bağırdı. Küçüklüğümüzden beri ilişkileri hep bu şekildeydi.

Connie, birdenbire şaşkın bir biçimde bana doğru baktı. "Sorun ne Connie?" diye sordum. "Saçların neden havaya doğru?" diye sordu. Ne? Saçlarım havaya doğru muydu? Gece yine mi saçlarımı havaya doğru topladın Jean! Neden ben!? "İnan bilmek istemezsin Connie." dedim. Bir gün kesinlikle Jean'dan intikamımı alacaktım. Gece kafasına kitapla vurmak işe yarayabilirdi. Connie olmayan saçlarını biraz daha sert kaşıyarak "Dostum geçen günlerde saçlarımı tıraş ettim ve kafam acayip kaşınıyor. Saçlarım çıkmaya başlıyor. Lanet olsun." diyerek yanımdan uzaklaşmaya başladı.

Bu sırada Eren sinirli sinirli yanıma doğru geliyordu. Az önceki uykusundan eser kalmamıştı. "Mikasa da antremana gitmiyor! Bugün fark edilirsek öleceğiz Armin!" diye bağırdı. "Sakin ol, Eren. En fazla kütüphaneyi temizleriz." diyerek güldüm. "O lanet yeri temizlemeye çok meraklısın değil mi Armin? Neredeyse 100 yıllık tozlu bir kütüphane. Oraya girersek geri çıkamayız. Oksijensizlikten ölmek istemiyorum." dedi ve yatağına zıpladı.

Herkes yatakhaneden çıktıktan sonra kapı açılma sesi duydum. Yavaşça kapı açılıyordu. Çok gerilmiştim. Yoksa yakalanıyor muyduk diye düşünürken siyah saçlı bir kız gördüm. Tabii ki de Mikasa'ydı. "Şşt, ses çıkarmayın. Burada görülürsem mahvoluruz." diyerek içeri geldi. "Burada napıyorsun sen?!" diye bağırdım ona. Hızla eliyle ağzımı kapattı "Armin, sus." dedi ve hemen uyuyan Eren'e doğru döndü. "Yine üzerini örtmemiş. Hasta olacak." diyerek battaniyeyi Eren'in ağzına kadar çekti. Eren boğulur gibi çırpınmaya başlayınca "Mi-mikasaaa! N'apıyorsun be?! Öldüreceksin beni!" diye bağırdı. "Hem sen burada ne arıyorsun?!" diye sordu. "Bağırma! Size bakmaya geldim. Kız yatakhanesinde sadece Annie var. Onunla biraz daha bakışmaya devam etseydim kavga çıkacaktı." dedi Mikasa. "Annie'nin kavgadan hoşlanan biri olduğunu düşünmüyorum." dedim Mikasa'ya. Eren araya girerek "Sen öyle san Armin. Geçenlerde Reiner ve beni yere öyle bir fırlattı ki neredeyse tüm kemiklerim kırıldı. İçinde garip bir nefret var." dedi. Mikasa sinirlenerek "O koca burunlu seni dövdü mü?! Onu öldüreceğim!" diyerek kapıya doğru yürümeye başladı. "Mikasa dur!" diye bağırdım. Eren "Mikasa, kendine gel!" diyerek ona doğru koştu. Mikasa "Onun seni dövmesine nasıl izin verirsin Eren!?" diye çıkıştı Eren'e. Eren Mikasa'ya "Antremandaydık Mikasa!" dedi. Bu kavga böyle sonsuza kadar devam edebilirdi. O yüzden araya girdim "bağırmayın çocuklar! Her an biri gelebilir." dedim ve dememle beraber kapı açıldı. Kesinlikle şom ağızlıydım. En son "Titanlar her an gelebilir." dediğimde devasa titan ortaya çıkmıştı. Şu an ise eğitmenimiz ve arkasında tüm acemi birliği şaşkın gözlerle bize bakıyordu. İşte şimdi bitmiştik. Ayrıca Mikasa erkekler yatakhanesindeydi!

Keith Shadis kaşlarını çatarak "Dersimden ne hakla kaçarsınız sizi lanet koyun sürüsü!" diye bağırdı. "Ayrıca sen burada ne yapıyorsun Mikasa! Onlara nasıl uyarsın?!" diye bağırdı. Mikasa öne atlayarak "Nöbetçiydim, buradan sesler geldiğini duydum ve kontrol etmek için buraya geldim. Eren hasta olduğu için Armin ona bakıyormuş ve sesler Eren'in öksürük sesiymiş." dedi. Tanrım 2 saniye içerisinde bu yalanı uydurmayı nasıl başardı gerçekten çok merak ediyordum. Keith Shadis, Mikasa gibi güvenilir bir öğrenciye inanmak istiyordu fakat arkada bizi görünce tüm isteği dibe batıyordu. "Her ne olursa olsun Mikasa! Antremandan kaçmanın cezasını alacaksınız! Sen de onlara uyduğun için üçünüz temizliğe gidiyorsunuz." dedi. İşte Eren'in dediği olmuştu. "Ayrıca saçlarını düzelt Armin!" diye bağırdı.

Kütüphaneye doğru yürüyorduk. "Kahretsin!" diye bağırdı Eren. "O kütüphaneye yıllardır kimse girmiyor! Ölümümün böyle olmasını istemiyorum!" dedi. "3 kişiyiz. Hızlı olursak hemen bitirebiliriz." dedim Eren'e. Mikasa'nın umrunda bile değildi. Tahminimce Eren'le olmak ona yetiyordu.

Kütüphanenin kapısının önüne geldiğimizde "hazır mısınız çocuklar?" diye sordum. Eren "hayır" dedi. Mikasa ise "evet" dedi. "Hadi kapıyı açalım." dedim. Üçümüz aynı anda o kocaman tahta kapıyı ittirmeye başladık. O kadar zordu ki... Yıllardır kimse açmayı denememiş miydi? Kapı nihayet açılınca kapkaranlık ve örümcek ağlarıyla dolu bir oda çıktı karşımıza. Örümcek! Örümceklerden nefret ediyordum! "Çocuklar, şey, eğer örümcek varsa ben yokum." diyip kaçmaya çalıştım. Mikasa yakamdan tutup "iki adım daha atarsan gece, o havaya doğru toplanmış saçının üzerine örümcek koyarım Armin." dedi. "Tamam tamam.. geliyorum." dedim.

Kapıyı açık bırakıp içeri girmeye başladık. Yavaş yavaş yürüyorduk. Her yer böcek kaynıyordu ve acayip tozluydu. Eren haklıydı. Ölecektik! Mikasa bize dönüp "ben kibrit almaya gidiyorum. Hemen dönerim." dedi ve kapıya doğru ilerledi.

Eren'le yalnız kalmıştık ve şu an acayip korkuyorduk. Tam o sırada bir ses duyduk. Eren "O sesi sende duydun mu, Armin?" diye sordu. "E-evet... Sende mi duydun?" diye cevapladım. Eren "Sence duymasam neden sana böyle bir soru sorayım Armin?" diye sordu. "Belki bir ses gelmiştir ve sende onu duyduğumu düşündüğünden dolayı bana duyup duymadığ-" diye sözüme devam ederken Eren beni susturdu. "Şurada kısa sürelik bir korku ve heyecan yaşamaya çalışıyoruz ve sen onu mahvediyorsun!" diye bağırdı. "Öyle mi yapıyorduk?" diye sordum. Eren eliyle yüzüne vurup "Her neyse, Armin, cidden o ses neydi?" diye sordu. "Kedidir." dedim. Eren birden garip hareketler yapmaya başladı ve bana bağırarak "Sen ciddi misin be?!" dedi. "Kütüphanenin ortasında neden bir kedi olsun?!" diye bağırdı.

Aynı sesten üçüncü defa gelince "E-Eren belki de buradan cidden gitmeliyiz." dedim. Eren korkudan titreyerek "S-sakin ol Armin. En fazla ne olabilir ki?" dedi. Ama korktuğu her yönden anlaşılıyordu. Tamam, sakin olmalıydık.

O sırada birden kafama kocaman bir şey geldi ve gelmesiyle yere yıkıldım. Tanrım bu da neydi?! Eren telaşla bana dönerek "Armin! Ne oldu?! İyi misin?!" diye sordu. "Evet... o da neydi?" dedim. Yere dönüp baktığımda mavi kapaklı bir defter gördüm. Kafama bunu kim atmıştı!? Arkadan biri "Veletler! Burası neden titan poposu gibi kokuyor?!" diye bağırdı. Bu da kimdi? İşte tam o sırada Eren ve ben kapıya doğru baktık. Kapının önünde, siyahlar içerisinde, benden bile kısa bir adam duruyordu!

Shingeki No Kyojin - Armin'in GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin