Bölüm III

148 16 3
                                    


        O Pazartesi sabahı Luhan'ın geçirdiği en kötü sabahlardandı. Normalde sabah gözlerini açar açmaz 3 yakın arkadaş birbirlerini arar, ne giyeceklerini nasıl hissettiklerini konuşurlardı. Lay o kadar yüzsüz biri değildi. Luhan ona öyle söylemişken, Luhan aramadan aramazdı. Kris le de işler karışmaya başlamıştı zaten."Ee kıyafet konusunda danışacak biri olmadığına göre..." dedi Luhan kendi kendine. "Biz de istediğimiz gibi giyiniriz." diye ekledi. Sonra dolabından limon rengi bir gömlek, beyaz bi kot pantolon ve nane yeşili bir ayakkabı çıkardı. Bunlar uzun süredir giymediği ama çok hoşlandığı parçalardı. Hevesle giydi. Ama sonra yanada kendine bakınca o günkü kıyafetinin pek de önemli olmadığını hissetti. Çünkü kendi kombinini Lay ile karşılaştıramayacaktı. Ondan daha iyi bir zevke sahip olduğunu duyamayacaktı Kris'ten. "Kris görmeyecekse giyinmenin ne anlamı var ki?" dedi. Sonra "Kendime gelmeliyim." diye düşündü.


       Okula girdiğinde herkes ona bakıyormuş gibi geldi Luhan'a. Sonra fark etti ki herkes ona bakıyormuş. Beakhyun -okulun ponpon çocuklarından- Luhan'a doğru gülümseyerek gelince farkına varmış oldu. Baekhyun "Luhan! Merhaba!" dedi. Luhan şaşırdı. Çünkü normalde Baekhyunla hiç konuşmazlardı. Hem de hiç. "Parti muhteşemdi. Kris'in bu kadar etkileyici olduğunu hiç bilmiyordum. " diye devam etti Baekhyun. "O zırhın altında bile çok hoştu. Onun yanında kendimi gerçekten bir peri gibi hissettim." Luhan donakalmıştı. Sinirle yumruklarını sıktı. Elleri bembeyazdı. Baekhyun kıkırdayıp " İyi ki ona numaramı vermişim. Henüz aramadı ama mutlaka arayacaktır! Neyse şimdi gitmem gerek. Ayrıca güzel kombin." dedi. Sonra Luhan'ın yanından geçip gitti. Orada öylece kalmıştı Luhan. İleriye baktığında koridorda Lay'i gördü. Chanyeolla birlikte. Luhan anlamıştı. Baekhyun eski sevgilisi Chanyeol'u Luhan'ın en yakın arkadaşı Lay ile gayet samimi bir şekilde görünce acısını Luhandan çıkarmak istemiş ve olayları abartarak anlatmıştı. Luhan onun abartmış olmasını diliyordu. Aslında asıl istediği, Kris'in yanına gidip "Baekhyun'u asla aramayacaksın!" demekti. Kris'i nerede bulabilirdi? Tenis kortunda elbette...

       Oraya doğru koşar adımlarla giderken birine çarptı ve yere düştü. Saçları dağılmış, eşyaları yere saçılmıştı. Az önce çarpıştığı çocuk eğilmiş, Luhan'ın çantasını topluyordu. Luhan utanç içerisindeydi. Ayrıca şaşkındı. Birine çarpmıştı, ki bu erkekti ve çocuk dağılan çantası için ona yardım ediyordu. Luhan onun kim olduğunu çok merak etti ve yüzüne baktı. Çocuğun siyah saçları ve gözleri vardı. Esmerdi. Sütlü çikolata teni vardı. Hazel onu tandığını, hatta daha önce gördüğünü hiç zannetmiyordu. Çocuk çantayı tamamen topladıktan sonra Luhan'a bakıp gülümsedi. Luhan korkuyla titredi. Bu çocuğun bakışları tıpkı Kai ye benziyordu. Sanki aynı ruha sahip gibiydiler. Luhan gibi çocukları hayattan bezdirmek için olan ruhlardan. Çocuktan bakışlarını almak için biraz geri çekildi. Hala yerde oturuyordu. Etrafına bakınca karşısındaki esmer çocuk Kyungsoo'dan başka kimsenin olmadığını fark etti. Kyungsoo ellerini uzatıp Luhan'ın kalkmasına yardım etti. Elleri çok soğuktu. Luhan istemeden " Çok soğuksun." dedi ve elini hızla geri çekti. Kyungsoo ifadesini hiç bozmadan Japonca "冷血な" dedi. Luhan yüzünü buruşturdu. Kyungsoo ona göz kırptı. Luhan'ın çantasını eline tutuşturdu ve koridorun sonundaki gölgede kayboldu. Luhan artık Kris'i bulmak istemiyordu. Lay'in yaptıkları belliydi ve Luhan'ın onu 'rahatsız etmesine' ihtiyacı yoktu. Eve gitmek istediğine karar verdi. Sonra özel şoförünü aradı ve kimseye hesap vermeden istediğini yapma duygusunun keyfine vararak eve koyuldu.


      Eve gidip odasına çıktı Luhan. Sonra yatağına yüzüstü uzandı ve dizüstü bilgisayarını açtı. O Kyungsoo denilen çocuğun söylediği kelimeyi hatırlamaya çalışıyordu bir yandan da. Hatırladı ve internette çeviriye yazdı. "冷血な" Luhan'ın Japoncaya kulak aşinalığı vardı. Tam çevirisi "Soğukkanlılar" idi. Luhan bunun üzerine düşünmeden not almaya karar verdi. Elini çantasına attı. Amacı not defterini bulmaktı ama onun yerine eline başka bir defter geldi. Defterin üzerinde "秘密" yani gizli yazıyordu. Küçük bir defterdi ve buram buram deri kokuyordu. Defterin üzerinde 5 köşeli geometrik bir şekil vardı. Luhan'ın bunun ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.  Defterin nereden geldiğini bilmediği gibi. Çantadan kendi not defterini çıkarıp yazdı. 

冷血な= Soğukkanlılar

秘密 = Gizli

      Defterin kapağını kapadı çantasını toplayıp yatağının yanına koydu. Bilgisayarını açık bıraktı çünkü görünüşe bakılırsa ona ihtiyacı olacaktı. Minik defteri kavradı...

      Biraz tedirgindi ama defteri açmaya karar verdi. Defterin ilk iki sayfası mordu. Kapağın içerisinde aynı 5 köşeli şekil vardı. Buna bir anlam veremedi. Sonsuz merak duygusu içerisinde sayfaları çevirmeye başladı. Belki 20 sayfa çevirdi ama içinde yazılı hiçbir şey yoktu. İlk 20 sayfayı takiben 180 sayfa daha boş geçti. Luhan hayl kırıklığına uğramıştı. Bir şeyler bulmayı umuyordu. Sayfaları sinirle tek tek ışığa tuttu. Evirdi çevirdi. Hala bir şey yoktu. Defteri tutup yatağından masasına doğru fırlattı. Masadaki vazo devrildi Luhan'ın attığı defter vazodaki güller yere saçıldı. Vazodaki su defterin üzerine döküldü. Luhan bir küfür etti ve yataktan hızla kapağını açıp sayfaları karıştırdığında, sayfaların saman renginden sarı renge dönmüş olduğunu gördü. İlk iki sayfaya geri döndü. Mor sayfada yeşil mürekkeple küçük küçük yazılar yazıyordu. Luhan okuyabilmek için gözlerini zorlasa da okuyamadı. Aklına ortaokul izcilik döneminden kalma büyüteci geldi. Arkasına dönüp dolabını karıştırmaya başladı. Zorlu geçen 15 dakika sonra büyütecini yazıların üzerine tuttu. Hala okumakta zorlanıyordu. Sonra anladı ki, bu metin kendi dilinde değildi. "Tabii ya." diye mırıldandı Luhan. " Ne sanmıştın ki Luhan? İlk seferinde okuyabilseydin bunun neresi sır olacaktı?" Annesinin ayakkabılarının sesini kapısının önünde duydu. Luhan aceleyle çantasına attı deri defteri. Annesi "Luhan, bu saatte evde ne işin var?" diye seslendi. Luhan vazoyu toparlıyormuş gibi yaparak, "Öğleden sonraki dersler iptal oldu." diye yalan söyledi. Şimdi annesiyle karşı karşıyaydı ve son zamanlarda yalan söylediği zaman ortaya çıkan dudak seğirmesi ne yazık ki yine oldu. Annesinin bunu görmemiş olmasını umdu. "Demek iptal oldu." dedi annesi sol kaşı havada. Luhan aceleyle başını salladı. Annesi odadan çıkıp gitti. Luhan, annesinin okulun iptal falan olmadığını anladığını biliyordu.

☆☆☆☆☆☆


        Luhan deri defteri çantasının içinden bulup tekrar çıkardı. Sayfalar hala nemli olduğundan yazılar görünüyordu. O ilk sayfadaki kelimelerden seçebildiği bir tanesinden yazıldığı dilin Japonca olduğuna emin oldu. Bu sayfayı hem güvenilir, hem de çok iyi bir seviyede Japonca bilen birine okutması gerektiğini düşündü çünkü bu kadar cümleyi internet çeviri sitelerinin hatasız çevirebileceğini düşünmüyordu. Aklına dönemin başında tiyatro klübünde tanıştığı JaeJoong isimli çocuk aklına geldi. Hem çok iyi bir sırdaştı hem de Japonca sınıfının birinisi olduğunu duymuştu. Luhan'ın Japoncaya sempatisi vardı ama hiç o dersi görmemişti. JaeJoong'a okutabilirdi okutmasına ama defteri okula götürme fikri onu rahatsız etmişti. Defteri okula götürmemeye karar verdi. Defterin kurumak üzere olan sayfasını korka korka ıslattı. Sayfanın yeniden mora dönüştüğünü gördü. Büyüteci ayaklığına sabitleyip sayfada yazanları temiz bir kağıda geçirmeye başladı...

Du hast das Ende der veröffentlichten Teile erreicht.

⏰ Letzte Aktualisierung: Jun 22, 2017 ⏰

Füge diese Geschichte zu deiner Bibliothek hinzu, um über neue Kapitel informiert zu werden!

The Magic Between UsWo Geschichten leben. Entdecke jetzt