1.8

98 9 1
                                    

Pazartesi sabahı erken kalktım. Güzel bir duş alıp hazırlanmaya koyuldum. Saçlarıma su dalgası şeklini verdim. Çok hafif bir makyaj yaptım. Formamı giydim. Bugünlük siyah pantolon yerine okulun siyah eteğini giydim. Üstüne beyaz lakosumuzu onun üstüne de kot ceketimi giydim. Okula giden birine göre gayet şık ve güzel görünüyordum.

Gayeyi evinin önünden alacaktım. Yürüyorduk her gün okula. Onu hep ben alırdım.

Zile bastım ve inmesini bekledim. Bekledim. Bekledim. On dakika sonra inmek aklına gelen kankama baktım.

'Neden on dakikadır bekletiliyorum?' diye sordum yaslandığım duvardan doğrulup saçlarımı düzeltirken.

'Kanka noldu biliyor musun?  Şimdi sen zile basmadan ben fotoğraf çekiniyordum. Sonra baktım ışık çok güzel çekinmeye devam ettim. Bak bak çekindiğim fotoğraflara bak.' dedi kedi bakışkarı atarak.

'Seni yolarım. Kızım her gün aynı saatte çıkıyoruz. Nasıl oluyor da geç kalabiliyorsun anlamadım ki.'

Biz böyle saçma sapan şeylerden bahsederek yürürken Boraya rastladık yolda.

'Kızlar bırakayım mı sizi?' diyip göz kırptı.

'Salak altında araba mı var da bırakıyorsun. Acaba diyorum bizim mahallenin suyun da mı bir şeyler var? Hepimizin bu kadar gerizekalı olması rastlantı olamaz.' dedi Gaye Bora'nın kafasına vururken.

'Ben o "hepimiz" kısmına girmiyorum yalnız. Malum ultra zekiyim de.' dedim kendimden emin bir şekilde sırıtarak.

'Geçen gün matematik sınavında kağıdın arkasını yapmadan teslim eden kız mı söylüyor bunu?' iyi yerden vurmuştu kolunu sevdiğimin kankası.

'Lan ben o kağıdın arkasını görmedim diyorum. Niye inanmıyorsunuz yav. Hem öyle bile olsa sırf önünü görerek kırk beş almışım. Arkasını görseydim neler olurdu neler.' dedim mahalle karısı edasıyla. Bu aralar taktım mahalle ağzına. Hiç hoş değil Yağmur hiç hoş değil.

Tabi tabi diyerek beni geçiştirirlerken, çantamdan kulaklığımı çıkarmaya çalışıyordu. Hangi öğrencimin çantası bu kadar kalabalıktı acaba. Arama emri çıkartın kulaklığımı bulamıyorum. En sonunda yolun kenarında durup çantamı iyice açtım. Kitapları çıkartıp en altta kalan ezilmiş, büzülmüş kulaklığımı çıkardım. Ah sevgilim seni çok özledim. Kitapları çantama yerleştirip beni bekleme zahmetine girmeyen Bora ve Gayeye doğru koştum. Ve Bora'nın sırtına atladım.

'Beni beklemediğiniz için taşımak zorundasın. Sus ve kraliçene boyun eğ.' homurdandı ve benden kurtulmaya çalıştı. Boynuna çok sıkı dolamıştım kollarımı düşmemek için.

'Kızım bıraksana koala gibi sarmışsın kollarını. Bırak nefes alamıyorum valla.' yalancı pislik. Daha fazla söylenmesin diye indim. Kulaklıklarımı çözmeye çalıştım. Altını çiziyorum sadece çalıştım.

Kaan'ın evinin olduğu sokağa çok yaklaşmıştık. Genelde karşılaşırdık. Yani biz onu görürdük. O beni tanımazdı o zamanlar. Dediğim gibi Erdinç ile birlikte geliyordu. Beni umursamamıştı. Şaşırmadım. Sonra onlar karşı kaldırım da biz burada yürümeye devam ettik. Kulaklığımı açmayı başarabilmiştim. Tabi okula gelmiş olmamız hayatın bana kıçıyla gülmesi falandı.

Yağmur: Neden görmezden gelindim? (08:25)

Kaan: Selam vermem mi gerekiyordu. Pardon bunu düşünemedim. En son bana trip atmakla meşguldün de.

Yağmur: Sanki bunu çok umursamış gibi konuşuyorsun. Herneyse. Niye yazdıysam. İyi dersler. (08:26)

Saçma bölümler silsilesi ilhamını kaybetmiş amatör yazar :(

T U Z A K  •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin