"bir şeyler yemeliyiz." diyorum direksiyonu sıkıca kavrarken. radyonun bile açık olmadığı arabadaki sessizliği dağıtmaya çalışıyorum lakin taehyung kapattığı gözlerini aralamıyor. uyumadığına eminim, düzensiz nefes sesleri kulağıma büyüleyici bir melodiyle doluyor fakat kahkahalarını özlüyorum.
onunla ilgili hiçbir şey bilmediğimi fark ediyorum o an. tek bildiğim ismi ve uçmak(?) istediği. yine de ona bu denli bağlanmış olmak sinirlerimi bozuyor. kalbimdeki geçmeyen ve canımı acıtan ağırlık sinirlerimi bozuyor. ardından gözlerim aynadan onu buluyor. kapattığı gözleri ve aralanmış dudakları ile ayrı bir güzel, ayrı bir büyüleyici görünüyor.
onu gördüğüm an unutuveriyorum işte tüm sinirimi. tek istediğim ince bedenini kollarımın arasına alıp dünyadaki tüm kötülüklerden korumak, kirlenmesini engellemek oluyor.
tek elimi direksiyondan çekerken taehyung'un bacağına koyuyorum ve destek vermek istercesine biraz sıkıyorum. o ise bunu beklermişçesine aralıyor gözlerini, bakışları hızla benimkiyle kesişiyor ve gülümsüyor genişçe.
anlayamıyorum. birkaç saat önce hıçkırarak ağlarken şuan nasıl böyle güzel gülümsediğini anlayamıyorum.
"düz git. " diyor neşeli sesiyle ve şekilli parmakları hızla benimkilerle buluşuyor. ses çıkarmadan başımı sallarken büyük bir dikkatle parmaklarımla oynadığını hissediyorum. gözlerimi yoldan ayırabildiğim sırada hızla ona dönüyorum ve güzelliğini inceliyorum. her bir özelliğini zihnime kazımaya çalışıyorum, zira onu inceleyerek bir şeyler öğrenebileceğim düşüncesine kapılıyorum.
bakın mesela; bir şeye dikkatini verdiğinde yanağını şişirip gözlerini kıstığını fark ediyorum. o kadar tatlı görünüyor ki yanaklarını sıkasım, herbir noktasına öpücüklerimi bırakasım geliyor.
yine de kendime hakim olmaya çalışıyorum ve önüme dönüyorum. taehyung'un söylediği yöne dönerken bu yolları nasıl ezberlediğini düşünüyorum. planlamış olmalı, diye geçiriyorum içimden. yoksa herbir noktayı bilmesine imkan yok.
en sonunda bir benzin istasyonuna geliyoruz. taehyung parmaklarımla oynamayı kestiğinde heyecanla dudağını dişleyip bana dönüyor. böyle yapmamasını söylememek için zor tutuyorum kendimi, zira tüm dikkatimi dağıtıveriyor.
"burada bekle," diyor dudaklarıma yakınlaştığında. aldığım nefesi geri veremediğimi hissederken gözlerim hızla dudaklarına kayıyor ve bu sefer ben ona yaklaşıyorum. "ben alıp gelirim. " bu sefer fısıldadığında ise aşırı yakınlığımız yüzünden dudaklarımızın birbirine çarptığını hissediyorum. bu noktadan sonra kendimi tutamayacağımı da biliyorum zaten.
hızla dudaklarımızı birleştirdiğimde memnuniyetle bana karşılık vermeye başlıyor. heyecanla titreyen parmaklarım belini okşamaya başladığında ise bana daha da yaklaşmaya çalıştığını hissediyorum. kesinlikle, daha önce hiçbir şeyin beni bu denli iyi hissettirmediğine emin oluyorum. taehyung'u ufak da olsa hissetmek sarhoş olmamı sağlıyor, gözlerim kapanırken kendimi bırakmamak için zor duruyorum.
ardından yavaşça benden ayrılıp gülümsüyor. küçük çocuklar gibi mızmızlanasım geliyor o an. daha doyamadım ki dudaklarına, zira bir yıl boyunca öpsem doyamam gibi geliyor.
ben ne olduğunu anlamadan acelesi varmış gibi arabadan iniyor ve beni düşüncelerimle yalnız bırakıyor. telefonuma onu gördüğümden beri bakmadığımı fark ediyorum fakat pek umursamıyorum. babamın uzun bir süre evde olmayacağına eminim, yugyeom ise yeni arkadaşlarıyla takılıyordur diye düşünüyorum ve arkama yaslanıyorum. uykumun geldiğini ilk defa fark ediyorum o an, taehyung yanımda olmadığında canlılığımı yitirdiğim su götürmez bir gerçek.
"sür!" bu sırada taehyung hızla kapıyı açıp arabaya atlıyor ve korkmama neden olacak şekilde bağırıyor. ellerindeki poşetleri arkaya fırlatırken arabanın kapasını kapatmasını ve sinirle bana dönmesini izliyorum. "sikeyim jeongguk sür şunu!" diyor ve ben de o an kendime gelip hızla gaza basıyorum. büyük bir süratla oradan ayrılırken nefes nefese kaldığımı hissediyorum. yanımdaki beden ise kahkahalarla gülüyor, camı sonuna kadar açmaya çalışıyor.
"acayip eğlenceliydi." diyor kemerini takmazken. bense hâlâ yaşadığımız olayın şokundayım, biraz sürdükten sonra arabayı kenara çekiyorum. taehyung hevesle bana dönüp arkasındaki poşetleri yanımıza alıyor ve o kadar atıştırmalığı nasıl çaldığını anlatıyor. gözlerindeki heyecan ve neşe iyi hissetmemi sağlasa da yolunda olmayan bir şeyler var, her ne kadar gülse de üzgün olduğunu fark ediyorum. yine de bu anı bozmamak için ağzımı açmıyorum, anlattıklarına gülerken bir çikolatayı alıp ağzıma atıyorum.