Hilal ve Berke'nin Değişimi|6.Bölüm🌹

3.1K 316 39
                                    

Hilal'in ağzından ;

Gece, tozlanan yıpranan anıları aklımın ucundan silip atarken uykunun teslimiyetine kapılıyordum. Baharın soluşuna gözlerimle şahitlik edip acımı içime saklıyordum. Hayatım fazlasıyla sarpa sararken zorlu dönemleri yalnızca Allah'a şükrederek atlatmaya çalışıyordum. Farkında olmaksızın bir değişimin içerisinde gibiydim.
Şunun şurasında ne kadarcık ömrüm kaldığını dahi hesap edemezken hayal kurup kendimi oyalıyordum, zavallı gibi hissediyor olsam da ümidimi yitirmeyecektim. Bu hayat sahnesinde kaybeden olsam da son nefesime kadar çabalayacağıma dair kendime söz verdim,yapmalıyım buna ihtiyacım var.

Her şey bir anda değişiverdi. Anne ve babamın beni evlatlık aldığını öğrendiğim zaman dünyanın başıma yıkıldığına şahit oldum, yine de dimdik durmaya çalıştım. Ne yapabilirdim ki ? Beni bu yaşa kadar büyüten her koşula rağmen yanımda olan ebeveynlerime hayatımın son günlerinde kötü davranıp nankör olamazdım. Bana sırtını dönüp giden ailemin hayalini düşündükçe halime ne kadar şükretsem az biliyorum.
İçimde bir kor gibi yanan sevdanın küllerini de dağıtıp atamadım, yapamadım işte. O lüks hayatın hiçbir zaman yüzümü güldürmediğini hepimiz biliyoruz, içimize baharı getiremiyorsak hiçbir şeyi suçlamamalıyız. Ve ben artık hastane köşelerinde sürünüp insanların bana acı verici bakışlar atarak bakmasından usanıp bıkmaya başladım.
Annemin odaya girişini fırsat kollayarak konuşmaya başladım. Biraz tedirgindim nereden başlayacağımı henüz bende bilmiyor olsam da "besmele" çekip söze girdim.

"Anne... Sana bir şey söyleyeceğim."

Annem gözlerini bir boşluğa dikercesine beni dinliyordu, öğrendiklerimden dolayı da mahcup durumda olduğunu görebiliyordum. Onun bu olayda hiçbir suçunun olmadığını hepimiz biliyoruz zaten o beni öz kızı gibi sevdi, başka da çocuğu olmadığından tüm sevgisini bana verdi. Ya karşıma daha kötü bir aile çıkmış olsaydı ? O zaman ne yapardım ben... "Allah kuluna kafidir." Kurân mealinden hatırladığım bu âyet aklıma geldi, tekrardan halime şükrettim kanser olmak Allah'ın verdiği güzellikleri göz ardı etmek demek olmamalıydı, bir karar verdim hem artık değişeceğim. Allah için... Allah için yaşayan bir kul olacağım.

"Söyle kızım, seni dinliyorum."

Sonunda ikimizde düşüncelerin arasından sıyrılıp konuşmaya başlayabildik.

"Anne ben Hira'nın gittiği yatılı Kurân kursuna gitmek istiyorum."

"Ama kızım..."

"Aması falan yok. Anne şunun şurasında kaç gün yaşarım belli bile değil, şakamın kurbanı olacağımı bilemezdim. Ben daha namaza başlamadan selamı okuyup namazımı kılacaklar. Aslında ben Allah'ı tanımadan onsuz yaşadığım her gün zaten ölmüşüm, haberim yok. Mahşerde ben Rabbimin karşısına nasıl çıkacağım anne nasıl? Nankör, şükürsüz, vicdan yoksunu biriyim. Anne ne yapacağım ben? Çok günahkar bir kulum çok... "

Annem oturduğu sandalyeden yavaşça kalkıp gözlerimden süzülen yaşları parmakları ile sildi. Daha sonra çantasında duran eşarbı bana verdi. Olan bitene anlam veremiyordum.

"Kızım, Allah kullarını çok sever hele ki günahından tevbe edenleri. "Allah tevbeleri çokça kabul edendir." Bu âyetin hemen ardından diyor ki "O çok acıyan ve merhamet edendir" böyle bir Yaradan bize yardım eder tevbe kapısını açık tutar. Sen yeter ki dua et, şu anı görmeyi hayal bile edemezdim ama bugünden sonra ölsem de gam yemem. Allah senden razı olsun nur yüzlü kızım benim. Bu baş örtüsünü bir kızım olursa ona vermek istemiştim seni evlatlık aldığımız gün sen bizim kızımız oldun, bu sana hediyem olsun. "

"Anne içime bir huzur serptin, çok teşekkür ediyorum. Aslında benim iyiliğimi düşünen bir ailem var da ben bunu idrak edememişim, zararın neresinden dönersek kârdır. "

Medreseli Geliyor Where stories live. Discover now