Ayrılıktan Bir Gemi/15.Bölüm🌹

1.4K 142 22
                                    

Ölüm, sessizce hayatın yorganını üzerimizden çeker alır. Bir anda etrafındaki herkes üşümeye başlar, şaşırırsın. O seni hiç düşünmeyen kimseler dahi üzüntüye kapılır, ne yapacağını bilemezsin. Yerin kilometrelerce altında yalnız başına kaldığını düşlerken bile acıyla kıvranırsın. Geç kalınmışlığın sinyallerini verirken Azrail, son nefeslerinin kıymetini anlamaya fırsatın kalmaz. Bir şans dilemek uğruna gözlerinde siper ettiğin her yaş artık geçersiz kabul edilir. Dünyaya yetişen insanoğlu ölüme hazırlıksız yakalanır, ahiret bavulunu toplamadan yaşamdan ayrılır. Oysa daha önünde çok güzel zamanların olduğunu hayal ederek güne merhaba derdi. Umutların birer toprak rengini andırırcasına ölü kokması ne garip. Hayallerine kılıf seçemezken insan, bir kefene sığdırılır. Karmaşalar dünyasında faniliğin söz hakkı yoktur. Her canlının ölümü tadacağını âyet-i kerimede bizzat buyuran Allah, insanların her an hazırlıklı olması gerektiğini de anlatır. Ve insan aldandı. Gençlik yıllarının enerjisini daima boş işlerle harcayan nankör kul, en güzel şeyleri hep ihtiyarlık yılına erteledi. Oysa ölüm ertelenmeye gelmez, geç kalınmışlığın ağır tokadı yılları geri almaya asla yetmez.

"Sen daha küçüksün, namaz için erken" diyenler ömrünün ne kadar olduğunu mu biliyor? Bu sözleri söyleyenler evladının geleceğini acımasızca çöpe atıyor. Yaşlılık döneminde hafıza kaybı yaşarken hiç kılmadığı namazların toplu kazasını mı kılacak?
İnsanoğlu kendi hesaplarının faturasını hep başkasının zararına keser. Gaybı Allah'tan başka kimse bilmezken bu rahatlık nereden gelir ki? Peygamber Efendimiz (s.a.s) buyurur; "İnsanların en akıllısı ölümü unutmayan ve onu hatırlayandır. " Ölümün var olduğunu bilerek sonumuz için endişe etmeli, hiçbir şey için henüz geç kalmadan çaba göstermeliyiz. Zira ölüm affetmez, ikinci bir şansı kimseye vermez. Ameli güzel olan insana ölüm hoş gelir, gülistan mezar yeridir. Nasıl yaşarsan öyle ölürsün unutma, güzel yaşa. Tekrarı olmayan hayatı pişmanlık çizgileri ile bitirme. Kalp kırarak yaşama, ölüm sana senden daha yakın unutma!

Esra Hoca ölümün ne denli zor bir şey olduğunu talebelerine anlattı. Boğazı konuşmaktan kuruduğu için bir bardak suyu besmele-i şerif çekerek içti. Kızlar hocayı dikkatle dinleyip başlarını sıranın üzerinden kaldırıp düşünceli gözlerle hocaya baktılar.
Ümmü Gülsüm ürkek bir şekilde parmak kaldırıp hocadan söz hakkı istemeye çalıştı.

Esra Hoca başıyla "tabii"  işareti yapınca Ümmü Gülsüm sorusunu sormaya başladı.

"Hocam benim babam vakitsizce aramızdan ayrıldı bizi böyle yalnız bıraktı. Eskiden büyük hatalar yapardı Allah onu affeder değil mi?"

Ümmü Gülsüm'ün berrak yüzüne dökülen yaşlar inci değerindeydi. İçindeki umuda sıkıca sarılmak adına bu soruyu sormak istemişti.

"Benim güzel kızım üzülme sen, Allah Ğafûrdur, Râhimdir, Allah Kerim'dir. Baban böyle hayırlı bir evlada sahip olduğu için kim bilir ne kadar şanslı, emin ol tevbeleri duyan Allah kuluna yeter. Sen yeter ki duanı esirgeme. Mekanı Cennet olsun canım. "

Ümmü Gülsüm bu cevabı duyduğuna o kadar çok sevindi ki. Gözyaşları ile yıkanan yüzü âdeta nurâniyete dönüyordu. Yaşadığı huzursuzlukları yok sayarak tebessümle hocanın gözlerine doğru baktı.  Her zorluğun ardından gelen o kolaylığı bir kere daha fark etti, kırık kalbiyle içten gülümsedi. Allah hiçbir kulunu çaresizlik içinde bırakmazdı.

***

Sen, nerede bir üzüntü bulsan hepsini üzerine çeken altın kalpli yalnız insan. Seni kırık gönlünden tanır bu sokaklar,  arkandan çekip götürdüğün her anıyı ben gördüm. Büyük büyük gözyaşları düştü buralara, senden sonra. Sen ne küçüksün acılarından daha büyük duruyorsun. Oysa acılar birer bela gibi büyüdüler.

Medreseli Geliyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin