Kar ve Gölge

18.4K 1K 31
                                    

  Cordelia büyük bir hızla şatodan dışarı çıkıp zayıflıktan kemikleri sayılacak köpeğe yaklaştığında gözlerine inanamadı. Köpeğin boynunda kocaman kanlı bir yara vardı ve büyük gözlerinden etrafa bolca üzüntü yayılıyordu. Cordelia dolan gözlerini kırpıştırarak kendisine çekin düzen vermeye çalışsa da çabasının boşuna olduğunu biliyordu. Karşısındaki  varlığı ürkütmeyeceğini düşündüğü bir sesle konuşmaya başladı.

'Merhaba tatlım. Hadi benimle gel. Sana yemek veririm hem bir doktor da yarana bakar olmaz mı?'

  Cordelia ne söylerse söylesin köpek yerinde durup ona bakmaya devam ediyordu. Tam ileri atılıp onu kucaklamayı düşündüğü sırada köpek ona arkasını döndü ve güçsüz adımlarla ormana doğru yürümeye başladı. Cordelia peşinden gitmekte kararsızdı. Fakat köpek bir kaç adım atıp arkasına dönmüş ve zayıf bir ses çıkartmıştı. Tamam, pes ediyorum diye düşündü Cordelia büyük ve hüzünlü gözlere karşı zaafım var.

  Cordelia'nın arkasında olan Brandon onun arada sırada köpekle konuştuğunu duyabiliyordu. Genç kadına fazla yaklaşmamıştı. Sadece durumu uzaktan izleyip müdahale etmesi gerektiğinde kendini gösterecekti. Köpek ve iki adım gerisindeki Cordelia koca gövdeli bir ağacın arkasında kaybolunca onları görebilmek için açısını değiştirmek üzereyken genç kadının ağlamaklı sesi geldi.

'Hayır!'

  Adımlarını hızlandıran Brandon bir kaç saniyede Cordelia'nın yanına varmıştı. Ancak genç kıza ulaşana kadar ki geçen iki saniyede aklında binbir türlü felaket senoryasu gerçekleşmişti bile. Endişeyle Leydi Shaw'a yaklaşıp bir yarası olup olmadığını incelemeye çalışırken Leydinin gözlerinin yere kilitlenmiş olduğunu fark etti.

  Cordelia hayatı boyunca böyle acıklı bir manzara gördüğünü sanmıyordu. Yaralı köpek onu yavrularının yanına getirmişti. Yavruların ikisi haricinde diğerleri çoktan bu dünyadan göçüp gitmişti. Gözleri dolmaya başlayan Cordelia titreyen vücuduyla hala canlı olan yavruların yanına yanaşıp  dizlerinin üzerine çöktü. Buna karşın anne köpek burnunun ucuyla iki yavrusunu Cordelia' ya doğru doğru ittirince akmaması için direndiği gözyaşları kendilerini genç kadının yanaklarına doğru bırakmışlardı. O an omzumda bir el hissedince irkilerek dönen Cordelia karşısında Lord Eglinton'u görünce daha fazla direnmekten vazgeçti ve gözyaşları birbiri ardına yanaklarını ıslatmaya başladı.

'Sanırım yavruları almanızı istiyor Leydi Shaw.'

  Brandon anne köpeğin içler acısı halini ve ölen yavruları gördüğünde içinde olduğunu hissetmediği şefkat duygusu kalbini sarmaya başlamıştı. Sözlerinin ardından ağlarken bir meleğe benzeyen Leydi Shaw'ın kırılmalarından korkar gibi bir hassasiyet göstererek yavruları kucağına almasını izledi.

'Aman Tanrım çok zayıflar.'

  Yavrular Cordelia'nın sıcaklığına sarılmışlar beğeni dolu sesler çıkartıyorlardı. Bu sırada anne köpek onlara yanaştı ve diliyle ikisini de birer kez yaladı. Cordelia'nın artık ağlamaktan nefesi tıkanmaya başlamıştı. Aklına kendi ailesi geliyor ve titremesini durduramıyordu. Yerinden kalkarak görmeyen gözlerle Eglinton Düküne baktı. O da en az kendisi gibi üzgün gözüküyordu.

'Yavruları beslememiz gerekecek Lordum.'

  Genç adam üzüntülü bir şekilde başıyla onayladı. Bir kaç adım atan Cordelia dönüp arkasına baktığında köpeğin gelmediğini gördü. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki Lord Eglinton koluna dokundu.

'O gelmeyecek Leydi Shaw. Yavruları size teslim ettikten sonra huzur içinde ölebilir.'

  Brandon bu sözleri genç kadını üzmek için söylememişti. Fakat manzarayı gördükten sonra ağlamaya başlayan Leydi Shaw kendi sözlerinden sonra ağlamasını daha çok arttırmış ve bir daha da susmamıştı. Brandon şaşırmış durumdaydı. Ağlayan bir kadını nasıl teselli edeceğini bilmiyordu. Leydi Shaw şatoya varana kadar ağladı. Köpekler yıkanıp ilaçlanırken ağlamaya devam ediyordu. Yavrular yemeklerine yerken o hala ağlıyordu. En sonunda sütle karınları şişmiş olan köpekler şöminenin önündeki ağlayan Cordelia 'ya katıldıklarında Brandon daha fazla dayanamadı.

Beklenmeden GelenWhere stories live. Discover now