m

1.8K 114 41
                                    

Yolculuktayım.

Hayatımız çeşitli yolculuklarla geçiyor. Hayatı da yolculuğa benzettiğim çok olmuştur. Vardığın kimi durağı seversin, kiminden rahatsızlık duyarsın, kiminden koşarak kaçarsın, kiminden gitmek istemezsin. Elinde olsa hep orada kalırsın. Mesela şu kısacık ömrümde tanıdığım bazı yürekler var ki onlarla kalmak istiyorum ömür boyu.

Başımı pencereye çeviriyorum ve beni kıyıdaki mavi-beyaz-turuncu ışıklar karşılıyor. Bu rengarenk ışıklar suya vurduğunda hoş bir görüntü oluşuyor. Yine de ruhu doyurmuyor. Diyorum ki ; ''Şimdi bu suya vuran ışıklar yıldızların ışığı olsaydı...''

Sonra bir şehirde duruyoruz. Başımı kaldırıp etrafa bakındığımda gökyüzünde ışığı sönmüş Ay'dan başka bir şey göremiyorum, karanlık! Ama öyle bir karanlık ki göğe yükselen binaların yapay ışıkları içinde kaybolmuş bir karanlık.

Endişe içinde buradan kaçmak istiyorum. Yanıma ben yaşlarında bir kız yaklaşıyor. Suratında hüzünlü bir ifade var. Gözleri gözlerime yansırken bir kaç kelam ediyor.

''Burası taş binaların sahte parlamalarıyla dolu olduğu için yıldızlar kırgın buraya.''

''Köyümüzde o kadar çok yıldız göz bebeklerime misafir oluyor ki kafamı indirmek istemiyorum gökyüzünden. Hatta boynum ağrısa bile.'' diyorum.

''Eskiden benim de bir köyüm vardı. Sonra beşer geldi ve köyüm anlamını kaybetti. Her yer şehir artık. Şehirlerin ışıkları ve taş binaları da yıldızları kaçırdı. Yıldızlar kırgın şehirlere...''

''Evet haklısın, yıldızlar kırgın. Doğa kırgın, denizler kırgın...Ve ruhlarımız, onlar da kırgın şehirlere.''

Biraz duraksadıktan sonra onun kim olduğunu merak ediyorum.
''Peki sen kimsin?''

''Ben Asıf.'' diyor kız ve koşarak uzaklaşıyor. Yolculuğum devam edene dek yalnız başına tedirginlikle orada kalakalıyorum.

~15 Temmuz  2017 Cumartesi, 23:41

ÂSIFWhere stories live. Discover now