Geçmiş

10.9K 345 66
                                    

 Bu bölümde geçmişten bir anı yazdım. Effie'nin Harry ile tanışması. Diğer bölüm düğün bölümü olacak millet! :D  Aklınızdaki gelinlik modellerini yoruma atabilirsiniz.

                             

2 Eylül 2011

Elimdeki gözlüğü sarı saçımın üzerine taktıktan sonra aynaya son bir kez baktım. Vanslarım, dar pantolonum ve oduncu gömleğim ile bütünlüğü yakalamıştım. Aynanın yansımasından yatağımın üzerindeki çantam ve hemen yanındaki siyah valizim gözüküyordu. Gidiyordum. Çocukluğum geçtiği, büyüdüğüm ve en önemlisi ise ailemin bulunduğu yerden gidiyordum. Güzel olan kısmı ise okumak için gitmemdi. 

Lise'de sayısal bölümünü bitirip mimarlığı seçmiştim. İlk senemi burada tamamladıktan sonra kuzenim Niall'ın yanına yollanmak istemiştim. Aslında ilk duyduğum zaman ailemin benden uzaklaşmak istediğini düşünsemde, daha sonralarında bu fikir bana da cazip gelmişti. Londra'da, İrlanda'ya göre daha güzel eğitim alabileceğim bir üniversite vardı. Özellikle de kazanmıştım.

Sınava zorla, aile zoru, ile girsemde ilk başlarda yaşanan olaylardan sonra onların benim eğitimim için çabaladığını biliyordum. Mimar olmak isteyen bendim. En iyisini yapmamı, en iyi şekilde isteyen ve bana güvenenlerde onlardı. Ayrıca Niall'ın yanında bana zarar gelmeyeceğini ve orada eğleneceğimi de söylüyorlardı. 

Okula alışma dönemi, yeni insanlara alışma dönemi, yerleşme dönemi, Londra'yı tanıma dönemi... Buradan tek anlaşılan, bu senenin çok dönemli bir sene olacak olmasıydı. Ayrıca duyduğuma göre orada dersler daha ağırmış. 

Son kez saçımı düzeltikten sonra bavulumu elime aldım. Kapının önüne yaklaştığımda arkamı dönüp odama baktım. Sanki bir daha hiç gelmeyecekmişim gibi geliyordu. Anne kolları gibi sıcak, şevkatli yatağım, küçük ama bana yeten dolabım  ve çalışma masam... 

Merdivenlerden inerken bavulumu arkamdan sürüklüyor, çantamı ise koluma takmış iniyordum. Herkes buradaydı. Maura, Greg, Bob, Denise, Büyükbabam, annem ve babam. Hiç birini bırakmak istemiyordum. Hepsini böyle görünce tebessüm ettim. Benim için gelmişlerdi. 

Merdivenin başında bulunan Greg, beni görünce elimdeki bavulu aldı ve yere koydu. En önce büyükbabama daha sonra ise Maura'ya sarıldım. Anneme geldiğimde ağlayan yüzünü görmek içimi burkmuştu. Zaten giderken bu kadar üzülüyordum bir de ağlayıp beni daha çok harap ediyordu. Babamın boynuna sarılıp kokusunu içime çektim. Her zaman bu kokuda rahatlamıştım.

Greg ile vedalaşmamıştım çünkü o benimle havaalanına kadar gelecekti. Vedaları sevmezdim hele ki ailemden ayrılıyorsam hiç sevmezdim. Kapıdan çıkmadan önce evin için son kez süzdüm ve son kez o huzur veren kokuyu içime çektim.

Arabaya bindiğimde kapıda beni uğurlayan aileme el salladım. Greg, arabayı çalıştırdığında ise bunun bir geri dönüşü olmayacağını biliyordum.

'' İstiyor musun? '' 

'' Neyi? '' 

'' Londra'ya gitmeyi. ''

'' Bu benim için çok büyük bir fırsat Greg. Londra'da ki eğitim çok kaliteli fakat onları bırakmayı... Ailem'den ilk defa bu kadar uzun süre ayrı kalacağım. Anlarsın işte. Sanırım onlar olmadan yapamıyorum. '' dediğimde kafasını anlıyorum anlamında sallamıştı. 

'' Onları merak etme. Biz buradayız. ''

Asıl sorunu kimse anlamıyor. 

Yarım saat sonra havalimanına gelmiştik. Greg, vezne kontrolüne kadar gelmek istese de zorda olsa onu ikna etmiştim. Uçak terminalinin az ilerisinde kalmıştı. Boynuna sarıldığımda yanaklarını öpmüştüm. O'da saçımı karıştırmadan durur mu? Tabii ki de hayır! Halbuki saçlarımı yeni düzleştirmiştim.

En sonunda bavulu alıp uçakların bulunduğu piste yürüdüm. Bavulumu teslim ettiğimde artık koltuğuma oturmuş ve uçağın kalkmasını bekliyordum. En iyisi kulaklıkları takıp şarkı dinlemekti. İlk gelen şarkının çalmasını bekledim.

My heart's a stereo
It beat's for you, so listen close
Hear my throughts in every no-o-ote

 Kalbim bir müzik seti. Senin için atıyor, öyleyse yakından dinle. Her notada ki düşüncelerimi duy. 

Make me your radio
And turn me up when you feel low
This melody was meant for you
To sing along to my stereo

  Beni radyon yap. Ve üzgün hissettiğinde benim sesimi aç, bu melodi senin için. Müzik setine doğru şarkıyı söylemen için. 

If I was just another dusty record on the shelf
Would you blow me off and play me like everybody else?
If I asked you to scracth my back, couldyou manage that?

Raftaki başka bir tozlu kayıt olsaydım beni üfelyip herkes gibi çalar mıydın? Sırtımı kaşımanı isteseydim bunu yapar mıydın? 

Like it, re-ya, check it Travie, I can handle that
Furthermore, I apologize for any skipping tracks
It's just the last girl that played me left a couple cracks

Bak, buna Travie halledebilirim. Dahası, atladığım şarkılar için özür dilerim. Beni çalan son kız, beni biraz kırık bıraktı. 

I used to used to used to used to, now I'am over that
Cause holding grudges over love is ancient artifects
If I could only find a note to make you understand

 Eskiden, eskiden öyleydim ama şimdi bunu atlattım. Çünkü aşka kin duymak eskide kaldı. Anlamanı sağlayacak bir nota bulursam. 

I'd sing it softly in your ear and grab you by the hand
To keep me stuck inside your head, your like favorite tune
And know my heart's stereo that only plays for you

Kulağına yumuşakça söyler ve elini tutardım. Beni aklında tutabilmen için en sevdiğin ritim gibi. Ve bil ki benim kalbim sadece senin için atan bir müzik seti. 

Saatler sonra uyuduğum uçak koltuğundan sonunda kalkabilmiştim. Uçaktan indiğimde beni Niall karşıladı. Boynuna sarıldığımda bırakmamak istercesine kucaklamıştım. Greg'i ve annemleri arayıp uçaktan indiğimden haberdar etmiştim. 

'' Hadi sarışınım, gidelim. '' dedim, Niall'a. Beni onaylarcasına kafasını salladı ve eve doğru araba ile yola çıktık. 

Evden içeriye girdiğimizde ben, hala evi süzüyordum. Uçan makarnalar aşkına, bu kadar büyük bir evi mi vardı yani şimdi Niall'ın?! Salonda oturanları gördüğümde açıkçası biraz ürpermiştim. Grup arkadaşları. Hey, onların hepsinin adlarını tek tek biliyorum fakat, çok tanışmışlığımız yok. En son tanıştığımızda 2010 yılındaydık sanırım. Onda da pek tanıştık denilmez. Derslerim yüzünden onlarla pek ilgilenememiştim. 

Bizi gören Louis kalkıp boynuma atladı. Bu ne sevecenlik ama. 

'' Hoşgeldin Effie. '' Hepsi bir ağızdan koro misali söylemişti bunu. Komiğime gitmedi değil. Ama sakin, gülmeyeceğim!

'' Ben Zayn. ''

'' Ben Liam ''

'' Ben Louis. '' 

Adlarını sıralamışlardı. Tek bir kişi hariç. Şu kıvırcık olan yani Harry. Çarpık bir gülümseme ile bana doğru yaklaştı. Ellerimi İngiliz beyfendisi gibi kendine doğru çekti ve zarif bir öpücük kondurdu.

'' Ben Harry, Harry Styles. '' En çarpık gülümsemesi yüzünde yayılıyordu. O an kalbimin bir müzik aleti gibi son ses çaldığını hissettim.

 

Harry's Baby || h.sWhere stories live. Discover now