15) ZEHİR

257 69 117
                                    

İYİ OKUMALAR

Her başlangıcın bir sonu vardır. Başlangıç yaşam ile oluşur, son ölüm ile biterdi. Bu sefer ölüm olmayacaktı, Lavinya'nın duyduğu kelimelerde bunu teyit ediyordu.

Hem umut yeniden yeşermişti hem de genç kızın sonu beklenmedik bir şekilde bitmeyecekti.

Berna yaşayacaktı. Lavinya sevinçliydi çünkü, kendisi yüzünden ölen insanlara bir yenisi daha eklenmeyecekti. Ellerinde olan şansı iyi değerlendirmişlerdi.

Az önce duyduğu umut dolu cümleler hala Lavinya'nın kulaklarında yankılanıyor. Hayatında ilk defa mutluluktan göz yaşı döküyordu.

"Lanet olsun, kürekler nerede?" Duyduğu sesle Araf'a dönen Lavinya, elindeki feneri de ona çevirmişti. Fenerin ışığı Araf'ın umurunda değildi. Kayığı sallayarak etrafı inceliyordu.

Lavinya zaman kaybetmek istemiyordu. Berna'nın yaşaması gerekliydi çünkü onun yüzünden ölmesini istemiyordu.

Lavinya feneri batmakta olan kayığa çevirdi. Kayığın çok az bir kısmı gözüküyordu; küreklerden birisi ortada yoktu, diğeri ise dik bir şekilde yavaşça batıyordu.

"O pisliğin bunu yapacağını tahmin etmeliydim. Nerede bunlar?" Araf'ın sesi öfkeliydi. Lavinya dikkatlice oturdu. Kürek çok fazla uzakta durmuyordu, alabilirdi. Sağ eliyle sıkıca kavradı feneri ve kayığı fazla sallamamaya özel göstererek yavaşça gölün üzerine doğru eğildi.

Lavinya eğildikçe kürek uzaklaşıyordu sanki. Gördüğü gibi yakın değil fazlasıyla uzaktaydı şimdi. Uzandıkça uzanıyordu.

Küreği alması için yaklaşık on saniyesi vardı. On saniye sonra kürek, bataklıkta kaybolacaktı ve onlarda Berna'yı kurtaramayacaklardı.

Lavinya gözlerini sıkıca kapatarak ön tarafa doğru biraz daha asılmıştı. Parmakları hafifçe küreğe değdiğinde artık bedeninin yarısı gölün üzerindeydi. Ayaklarını kayığın içinde bir çıkıntıya sabitlemiş, düşmemek için dua ederek biraz daha uzanıyordu. Sonunda iki parmağı arasına küçük bir kısım sıkıştırmıştı.

"Lavinya..." Araf'ın çığlığıyla Lavinya dengesini kaybetmiş feneri ellerinden düşürüp gölle birleştirmişti. Hızla kaybolan fenerin ışığı hala birazcık gölün altından yansıyorken, Araf da iki adımda kayığı çok fazla sallayarak Lavinya'yı belinden tutarak kendisine doğru çekti.

Ne olduğunu anlamayan Lavinya parmaklarının arasındaki küreği, kayığın öne doğru hareket etmesi ile avucunun içine almış ve geri çekilmesiyle de sırtı Araf'ın göğsüne çarpmıştı.

"Ne yapıyorsun sen? Sana sudan uzak dur dedim! Git suyun üzerine boylu boyunca uzan demedim!" Lavinya şaşkınlıkla hızla beline yerleşmiş olan ellerden uzaklaştı. Sırtındaki sıcaklık gittiği için içinde bir burukluk olsa da, şu an bunun hiç zamanı değildi.

"Kürek istemiyor muydun? Al işte." diyerek ellerindeki küreği uzattı. Araf, Lavinya'nın elinde tuttuğu küreğe bakarak tekrar Lavinya'ya döndü.

"Bana neden söylemedin? Düşebilirdin farkında mısın?" Her ikisi de konunun daha fazla uzamasını istemiyorlardı. Kayığın içindeki gaz lambası ve tepelerindeki ay ışığı sayesinde birbirlerini seçebiliyorlardı.

Her ikisi de konuşmadan gözleriyle sessizlik anlaşması yaptıktan sonra Araf küreği alarak ortada uzanan genç kıza çarpmamaya özen göstererek oturdu.

Lavinya elindeki kürekle hala ayakta duruyorken, Berna'nın boğuk öksürüğü ile küreği Araf'ın ayaklarının önüne atıp kayığı fazlaca sallayarak genç kızın başının yanına geldi. İlk önce kızın göğsünün üstündeki kırmızı zarfı alarak pantolonunun arka cebine soktuktan sonra eğilerek yere oturdu ve Berna'nın kafasını dizlerinin üzerine koydu.

VAHŞET / GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin