"10- Uyanmalısın Kahrolası!"

32.6K 1.3K 46
                                    

Gelir gelmez Selim'in yanına geçtim. 

"Aykut geldi mi?"

"Evet, onun yanına girmek istedi ben de 10 dakikalığına izin verdim. Şuan yoğun bakım ünitesinde. Bu arada hastanın kimliği lazım."

"Tamam hallederiz." Dedikten sonra oradan ayrıldım.

Ne diye sürekli bu kadının yanındaydı sanki! Gerçekten ona aşık mıydı? Cevabını neden sonra verecekti ki? Bütün bu soruları kafamın bir köşesine gömerek adımlarımı yoğun bakım ünitesine yönlendirdim.  Aykut içeride onun elini tutmuştu. Birşeyler söylüyordu ama ben duyamıyordum. Ya şuan içeride ona ilanı aşk yapıyorsa? Ya beni bırakma diyorsa? Bütün bunlar neden beni rahatsız ediyor ki kahretsin!

Aykut çıkmak için ayaklandığı zaman beni gördü. Kafasıyla geliyorum işareti yaptıktan sonra yeniden onu yanağından öpmüştü. Lan bu bilerek mi damarıma basıyordu! Sinirden ellerimi ve dişlerimi sıkıyordum.

Aykut dışarı çıktığı zaman sinirimi belli edecek şekilde "Ne söylüyordun ona? Zaten seni duyamaz." diye sordum. Gözlerini gözlerime kilitleyerek "Duyamaz, ama hissedebilir. Ve ben hissedeceğine inanıyorum. Mutlaka uyanacak! Uyanmalı!" cevabını vermişti. Bu sinirimi onun Ecrine olan ilgisine değil, ailemin ölümünde katkısı olduğunu bildiği halde ilgi gösteriyor olmasına yoruyordum. Başka türlüsü imkansızdı zaten! 

Onun yanına girersem, konuşursam. Beni de hisseder miydi? Hissetse bile, geri dönmeyi ister miydi? Beni hissedebileceği ihtimali bile neden kalbimi hızla attırmıştı yeniden? En iyisi Aykut'u gönderip, onun yanında benim kalmam olacaktı. Aykut'un ona ilgi gösteriyor olması zoruma gidiyordu açıkça! O da bunu fark etmiş gibi inatla yapıyordu sanki! Ama Aykut bana kardeşten öte bir insan, beni sırtımdan vuracak bir şey yapmaz. Yapmazdı umarım! İkinci bir darbede ayaklanabileceğimi zannetmiyordum.  Bana ne olduğu hakkında da en ufak bir fikrim yoktu. Sürekli değişiyordum ve bu değişimin farkındaydım. Bodrum katında tuttuğum insanlar bile bana tanıdık geliyordu ama çözemiyordum. Sanki haksız ben gibiydim!

"Aykut, bana ne oluyor? Neden bir şeyler yanlış gidiyor gibi hissediyorum! Neden bir dünyadan başka bir dünyaya atlıyor gibi hissediyorum! Neden sanki yapmayı istemediğim şeyleri yapmaya zorlandığımı seziyorum!"

Aykut sıkıntı ile nefes verdi. Sanki bana bir şeyler anlatmak istiyordu ama güvenip anlatamıyordu. O da farkındaydı değişen ruh hallerimin! 

"Hamza, o adama güvenmiyorum! Vedat Karadağ sana bir şey yapıyor olmalı!" 

"Bu kanaate nasıl varıyorsun, Aykut? Sana bunu düşündüren şey ne?" 

Ağzını açıp bir şey söyleyecekti ama sonra vazgeçip konuyu değiştirdi. 

"Ben artık gideyim, Damla şayet uyanırsa lütfen haberim olsun." 

Bu duruma karşı kaşlarımı çatmış olsam da, Aykut'a sarılarak "O DNA testinden sonra bana inanacaksın kardeşim. Görüşmek üzere." dedim. Aykut hiçbir şey söylemeden hızlıca yanımdan ayrılınca, bakışlarımı camın arkasında yatan kadına çevirdim. 

Orada ölü gibi yatıyor oluşu, kalbime aynı anda bin tane bıçak saplıyorlar hissi veriyordu. Peki ben bu cevap bulamadığım 'Neden'lerime neden bir yenisini ekliyordum ve eklemeye devam ediyordum? Bunu bile anlamıyordum. Ellerimle yüzümü sıvazladım. Bir yanım "Git izin al, içeriye gir. Tut elini sen de konuş onunla." diyordu! Diğer yanım "Ona baktıkça ailenin katilini gör." diyordu. Ben hangi yanıma inanmalıydım? Hangi yanıma güvenmeliydim? 

Hüsran! [Tamamlandı]Where stories live. Discover now