"12- Asla!"

28.5K 1.3K 36
                                    

Doktor yine yanıma gelip; 

"Beyin tomografisi çekeceğiz ama öncesinde sana bir kaç soru sormak istiyorum." dedikten sonra hemen sorularına başladı. Sanki sorma desem sormayacak! 

"Adını ve Soyadını hatırlıyor musun?" 

"Damla..." Derin bir nefes çekip devam ettim. "Damla Şehzade!" 

"Peki, Damlacım. Yaşını hatırlıyor musun?" 

"23 oldum."

"Doğum tarihini bana söyler misin, Gün, ay ve yıl olarak."

"15.07.1994" 

"Güzel, peki Ailede ismini hatırladığın kimse var mı? Annen, baban, kardeşlerin? Veya onların telefon numaraları?" 

Ahh işte bu soruyu beklemiyordum. Gözlerime dolan yaşları geri itip yutkunduktan sonra bakışlarımı Doktor'un gözlerine kilitledim.

"Ailem yok, öldüler." 

Doktorun yüzü değişirken kafasını "Anladım." der gibi salladıktan sonra "O halde seni tomografi için hazırlasınlar, daha sonra görüşeceğiz." dedikten sonra odadan çıktı. 

Hemşire beni hazırlayıp götüreceği sırada içeriye Aykut girdi. Ben en çok Aykut bana zarar vermez diyordum ama en büyük darbeyi de ondan almıştım, beni Hamza Aksoy'un ellerine atarak en büyük zararı o vermişti. Yine de salak gibi güveniyordum.
Koşarak bana sarıldığında önce şaşırmıştım. Sonra bende ona sarıldım. Aslında neden sarıldığımı bilmiyordum.Sadece güven verecek kollar istiyordum, bu yüküm biraz hafiflesin istiyordum. İyi hissetmek istiyordum, tutunacak bir dalım olduğunu bilmek istiyordum! Hepsi bu! 

Gözlerini üzerimde gezdirince vücudumda gördüğü morluklarda suratını ekşitiyordu. Kendime aynada bakmayalı uzun süre olmuştu. Kesinlikle canavara benziyordum! Buna emindim! 

"Damla, iyi misin?" 

"Bilmiyorum." 

"İyi olmalısın, dayan! Az kaldı, söz veriyorum." 

Neden güveniyordum ki? Benim bu halde olmamda onunda payı vardı. En başında beni ona vermekle zaten herşeyi başlatan Aykut olmuştu. Ama benim salak kafam hala inanıyordu.

"Sana neden güvendiğimi bilmiyorum, ama güveniyorum." dediğimde elleriyle yüzümü avuçladı. 

"İnan bana, az kaldı. Sonra seni kurtarmak için, gerekirse kendi hayatımı öne atacağım!" 

Aykut bu vicdan azabının altında düşündüğümden daha fazla eziliyordu sanırım. Ama benim vicdanının altında ezilip parçalanmasını istediğim bir isim vardı. Oda Hamza'dan başkası değildi. Olur da birgün masumiyetim ispatlanırsa, işte o zaman Hamza denen şahıs bu yükün altından kalkamayacak hale gelmeliydi! "Ve ben kendime söz veriyorum! Damla Şehzade olarak, söz veriyorum! Ben bu bedensel ve ruhsal yaralarla kıvranan ben! Seni de kıvrandıracağım Hamza Aksoy!" 

Düşüncelerimden beni arındıran şey Aykut'un sesi oldu. 

"Hamza da hastaymış, ben onun yatırıldığı odaya gidip bakayım." 

"Nesi varmış?" 

Aykut bu soruma karşı merakla tek kaşını kaldırmıştı. Sahi ben neden umursamıştım? Niye içimde bir sızı hissetmiştim. Niye aklıma direkt bu soru gelmişti? İsterse ölsündü! Hak ediyordu! Benim neyim vardı böyle? Onu mu düşünüyordum? Ağzımı açıp açıklama yapacağım sırada Hamza'nın sesi kulaklarımı doldurdu. 

Hüsran! [Tamamlandı]Место, где живут истории. Откройте их для себя