3-)Gerçek

1K 75 12
                                    

"Aylin uyan!" kolumda hissettiğim baskıyla göz kapaklarım titreyerek açıldı.

"Nihayet uyanabildin." diye söylendi Evrim. Gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktıktan sonra yatakta doğruldum. Hava aydınlanmış geniş pencereden içeri güneş ışığı süzülmüştü.

"Saat kaç?" diye sordum çok önemli bir ayrıntıyı öğrenecek gibi Evrim'in yüzüne bakarken.

"Sabah altı. Kuzeyle Kıvanç silahları temizliyor Duyguyla Deniz de kahvaltı hazırlıyor birazdan yola çıkacağız." diye açıklama yapan Evrim'e gözlerimi devirerek baktım. Sabahın altısında yola mı çıkacaktık.

Yataktan kalkıp dün gece kenara çıkardığım botlarımı giyip ellerimi ve yüzümü yıkadım. Evrimle birlikte merdiveni indikten sonra salona ilerledik.

Kıvanç ve Kuzey geniş sehpaya yaydıkları silahları temizliyordu. Ellerine yabancı durmayan kaliteli silahlar masanın üzerinde yerlerini almıştı. Gözlerim koltuktaki yaya takılırken dudaklarım tebessüme kapılarını açtı.

Koltuktaki yayı elime aldığımda Kıvanç ve Kuzey'in bakışları bana kaydı.

"Oklar nerede?" diye sordum onları umursamayarak.

Kuzey yere eğildi ve bir çanta dolusu oku bana uzattı. Ok çantasını omzuma taktıktan sonra bir oku çekip yaya geçirdim.

"Ok kullanabiliyor musun?" diye sordu Kuzey. Sesinde yatan gizli şaşkınlık kulaklarıma ulaşırken.

"Aylin iki yıl okçuluk dersi aldı." diye benim yerime konuştu Evrim.

"Güzel o oklar boşuna gitmeyecek" diyen Kıvanç silahlarla ilgilenmeye devam etti.

Birkaç dakika okları inceledikten sonra koltuğun üzerine geri bıraktım. Bu oklarla birilerini vurabilir miydim bilmiyordum ve bunun düşüncesi bile beni ürkütürken uygulaması gerçekten zor olacaktı.

"Kahvaltı hazır!" diye tatlı bir ses tonuyla bağırdı Duygu mutfaktan. Kıvanç ve Kuzey ellerindeki silahları masanın üzerine bıraktı ve ayağa kalktılar. Hep birlikte mutfağa doğru ilerlerken eskisi kadar yabancılık çekmediğimi hissettim. Alışmaya başlıyordum.

Sessiz geçen kahvaltıdan sonra yiyecekleri ve silahları arabanın bagajına doldurduk. Ancak sığmayan birkaç yiyeceği arabanın içine alınca altı kişi arabaya sığmamıştık.

Bunun üzerine Kuzey garajdan başka bir araba çıkardı ve eşyaların bir kısmını ona yükledi.

"Deniz sen kızlarla beyaz arabaya bin biz Kıvançla bu arabaya bineceğiz" içten içe bu duruma sevinmiştim. Deniz Duygu'nun sevgilisiydi ve birlikte birkaç kez bir şeyler içmiştik. Bu yüzden onun yanında çok fazla yabancılık çekmiyordum ancak Kıvanç'ın rahat tavırları ve Kuzey'in anlam veremediğim bakışları hoşuma gitmiyordu. Böyle kendimi daha rahat hissedecektim.

Kuzey arabalara geçmeden önce bana yayı ve oklarımı verdi. Evrim birkaç kere babasıyla avlanmaya çıkmıştı ve atışları fena değildi bunun üzerine Kuzey de Evrim'e çok ağır olmayan bir tüfek verdi. Duygu aramızda en savunmasız kalan olmuştu. O daha önce kimseyle herhangi bir kavga bile etmemişken bu tür silahlarla ve profesyonel bıçaklarla ilgilenmiyordu.

Neyse ki Deniz de silahlara hiç yabancı değildi ve Duygu'nun yanından ayrılmıyordu. Genel olarak hepimiz güvendeydik ancak arabalara binip ana caddeye tekrar indiğimizde güven duygusu vücudumda uzun süre duramamıştı.

Caddenin dünden tek bir farkı vardı; kalabalık yalnızca virüslü insanlardan oluşuyordu.

Öndeki siyah arabanın tavan penceresinden Kıvanç çıkınca Duygu camı açıp "Ne oldu?" diye bağırdı.

KaçışWhere stories live. Discover now