23

809 123 60
                                    

BEŞ

23 Ekim 2016, Pazar

"Merhaba prenses, bugün ne yaptın?" Louis bu sefer gitarıyla gelmişti. Harry'e yapacağı sürpriz için oldukça gergindi. Harry'nin -her zamanki gibi- tepki vermediğini görünce koltuğa oturup gitarı dizlerinin üstüne yerleştirdi.

"Sanırım birazdan yapacağım şey için sonra pişman olacağım çünkü sesim gerçekten kötü. Ama senin için her şeyi yaparım."

Üniversiteye geçtiklerinde herkes kendi kendine yeni uğraşlar bulup kurslarına katılmıştı. Zayn bir resim kursuna, Niall aşçılık kursuna, Liam dil kursuna, Harry dalış kursuna ve kendisi de gitar kursuna katılmıştı. Gitar çalmayı öğrendiğinde sadece melodinin yeterli olmadığını düşünerek ses eğitimi de almıştı. Bilirsiniz, detone olmamak zor işti ve Louis bunu kendi başına yapamayacağını biliyordu.

"Daha fazla uzatmak istemiyorum. Yani- tamam başlıyorum." Kekelediği için içinden 'aptal' dedi ve çok zaman geçmeden şarkıya başladı.

"It's a little bit funny, this feeling inside"
Biraz komik, içimdeki bu his

"I'm not one of those who can easily hide"
Öyle kolay saklanabilenlerden değilim

"I don't have much money but boy if I did"
Fazla param yok, ama eğer olsaydı

"I'd buy a big house were we both could live"
Kocaman bir ev alırdım ikimizin de yaşayabileceği

"If I was a sculptor, but then again, no"
Eğer heykeltraş olsaydım, ama yeniden, hayır

"Or a man who makes potions in a travelling show "
Ya da seyyar bir gösteride iksirler yapan bir adam

"I know it's not much but it's the best I can do"
Biliyorum çok değil ama yapabileceğimin en iyisi bu

"My gift is my song and this one's for you "
Hediyem şarkım ve bu şarkı senin için

"And you can tell everybody this is your song"
Ve bunun senin şarkın olduğunu herkese söyleyebilirsin

"It may be quite simple but now that it's done "
Oldukça basit olabilir ama artık tamamlandığına göre

"I hope you don't mind "
Umarım dert etmezsin

"I hope you don't mind that I put down in words"
Umarım dert etmezsin kelimelere yerleştirişimi

"How wonderful life is while you're in the word"
Sen dünyadayken hayatın ne kadar güzel olduğunu

Şarkıyı bitirdiğinde yavaşça gözlerini açan Louis, karşısında gözleri kapalı olmasına rağmen ağlayan bir Harry beklemiyordu. Gitarı fırlatırcasına koltuğun kenarına yasladı ve doktoruna haber vermek için hızla odadan çıktı.

&

Louis söylediği şarkının bu kadar etkili olabileceğini hiç düşünmemişti. Bilseydi daha önceden söylerdi şarkıyı. Tabii onu ağlatmak hoşuna gitmemişti ama bu kesinlikle tartışmaya açık bir konuydu.

"Tanrı aşkına Harry! Sen-sen az önce ağladın. Günün birinde ağladığın için mutlu olacağımı kesinlikle tahmin etmezdim. Yani, tepki verdin. Halüsinasyon görmüş olamam çünkü doktoru çağırdığımda gözyaşların hala duruyordu. Tanrım mutluluktan kendimi becerebilirim."

Louis hem ağlıyor, hem gülüyor, hiç susmadan konuşuyor ve Harry'nin elini bırakmıyordu. Harry'nin dudakları yukarı kıvrıldığında ve gamzeleri hafifçe ortaya çıktığında Louis'nin ağlaması daha da şiddetlenmişti.

"Seni seviyorum, seni seviyorum. Tanrım seni çok seviyorum." Harry'nin boynuna sarılırken hala mırıldanmaya devam ediyordu. "Beni fazlasıyla mutlu ettin ama bütün enerjini bunun için harcamanı istemiyorum. Dinlenmem lazım sanırım."

Harry'nin yüzündeki gülümseme yavaşça silinirken -yorgunluktan olsa gerek diye düşünmüştü Louis- o da hala ağlıyorken kendini karşıdaki koltuğa attı.

Şarkıyı okumadan geçtiğinizi biliyorum zaten çoğunuzun bildiği bir şarkı ama gerçekten benim için önemli ve bir o kadar da anlamlı bir şarkı. Aslında sözlerin tamamını yazacaktım, 'gereksiz kalabalık' yaptığımı düşünüp sıkılırsınız diye yazmadım. Bilmiyorsanız şarkının adı 'Your Song' ve Elton John söylüyor. Sözlerine bakmanızı tavsiye ediyorum. Multimediaya bıraktım zaten. Bakarsınız sknepek. Çok konuştum.

OCEAN° L.SWhere stories live. Discover now