6. bölüm

6.7K 503 21
                                    


“Sen ona dokunmamalısın bunu biliyorsun değil mi?” dediğinde aldığı cevap ile Matsumo iyice şaşırmıştı. “Sorun değil. Bu şekilde dokunabilirim” diye cevaplayan Kei ye dikkat ile bakmıştı. Eline bakan Matsumo siyah eldivenleri görünce gözlerini kısarak “Ten teması yok… Bu yüzden mi bu kadar rahattın?” diye sorduğunda Kei sanki boğazında bir şey takılmış gibi gırtlağını temizleyerek “Hadi onu yalnız bırakalım” demişti. Matsumo ise şaşkınlık ile onu onaylamış ve ikisi de salondan çıkmıştı.

Matsumo derin düşünce ile odasına giderken Kei mutfağa giderek yemek yapmaya başlamıştı. Bu gün yemek yapma sırası kendisinde idi. Ama aklı hep içeride yatan Hikari’deydi. Onun için büyük şok olmalıydı bu durum. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Arada salonun kapısından içeriye bakarak kanepede hareketlilik olup olmadığını kontrol ediyordu. 
Hikari uykusunda ağlamaya başlamıştı. Matsumo merak ederek solona gidince yanağında süzülen yaşı görmüş ve oldukça üzülmüştü. Bu durumun onun için çok zor olduğunu anlamıştı. Kei’nin onu bu kadar iyi anlamasına ise şaşırıyordu. Kei’nin Kore’ye gelme sebebini ve istediğini yapınca da okuldan ayrılarak geri gideceğini çok iyi biliyordu. Neyse ki 3. senesindeydi ve okulun bitmesine bir senesi kalmıştı. Eğer bu yıl da istediğini yapamazsa Kei okulunu rahatlık ile bitirebilecekti. 

Kei tekrar salona bakmaya geldiğinde Matsumo’nun Hikari’nin başından aşağıya dikildiğini görünce sinirlenmişti. “Sen ne yapıyorsun orada?” dediğinde ürken Matsumo boş yerinden zıplayarak ona dönmüştü. 

“Çok sevimli uyuyor değil mi?” diye sorduğun da ise Kei gerçekten kızmıştı. “Sana ondan uzak durmanı söylemiştim Matsumo uyanmadan oradan uzaklaş” diye uyarmıştı onu. Matsumo ise yüzünün ifadesini değiştirerek “Onun için gerçekten çok zor değil mi? Böyle bir okulda okumak. Dahası sürekli onunla uğraşıyorlar. Şimdi de bu…” dedi.

“Bunu neden söyledin? Bu olay daha önce de yaşanmış mıydı ki?” dedi merak ile… Matsumo şaşkın bir şekilde ona bakarak “Sana inanamıyorum. Onunla yakından ilgileniyorsun ama okulda ne yaşadığını bilmiyor musun?” 

“Fazla uzatma da anlat… Ne oluyor Matsumo?” diye soran Kei duyacaklarını hazmedemeyebilirdi. Ama yine de Hikari’nin hayatını bir an merak etmişti. Matsumo ise bazı şeyleri yanlış anlamış olmaktan çekiniyordu. Nedense Kei’nin Hikari’ye karşı her zaman bir ilgisi olduğunu düşünüyordu ama bu sözleri ile yanıldığını anlamıştı. Kei hala sabırsızlık ile bekliyordu. Matsumo onu kolundan tutarak mutfağa götürmüştü. 

“Bak dostum. Okulda nerede ise her gün bu kız ile uğraşıyorlar. Yani biliyorsun farklı bir dini ve farklı davranışları var. Nedense onunla uğraşmak artık her gün alışa gelen bir şeymiş gibi oldu.”
“Ne demek bu? Onunla neden uğraşıyorlar ki?” diye soran Kei sanki gerçekten de Matsumo’ya kendisini saf gibi gösteriyordu. 

“Sen ciddi misin onun hakkında söylentileri duymamış olamazsın?” diye sorduğunda Kei homurdanarak…

“Saçmalamayı bırak da ona ne yaptıklarını söyle...”
“Aslında genelde dini hakkında dalga geçiyorlar dahası kimsenin yüzüne bakmıyor. Yani erkek arkadaşı olmadığı için onun… Şey… Yani…”

“Geveleme de söyle hadi…” diye diretti Kei. Matsumo ise ona devrik bakışlar atarak hızla ağzından o kelimeyi çıkarmıştı. “Eşcinsel… Oh be söyledim” dediğinde Kei şaşkınlıkla “Ne?” diyebilmişti. Matsumo ise biraz duraksadıktan sonra… “Duydun işte onun sürekli Hani ile gezdiğini biliyorsun ve onların birlikte olduklarını bile yaydılar” dediğinde Kei gözlerini büyülterek Matsumo’ya bakmıştı. “Ne yani bunların hepsi onun erkek arkadaşı olmadığı için mi söyleniyor? Bu… Bu affedilemez…” diye sinirlenen Kei’ye bakan Matsumo onu sakinleştirmek istercesine kolunu sıkmıştı. 

“Bu işe karışmayacaksın değil mi Kei?” diye merakla onun cevabını bekleyen Matsumo duyduğu ses ile korkmuştu. İçeriden çığlık atarak uyanan Hikari ikisini de korkutmuştu. Hikari yaşadıklarının etkisi ile kâbus görerek ayıldığında farklı bir evde olduğunu anlayınca korku ile bir köşeye sinmişti. Tüm dengesi altüst olan kız korkudan titriyordu. 

Kei ile Matsumo koşarak salona geldiklerinde Hikari’nin dolabın dibinde çömelmiş ve başını iki dizi arasına sıkıştırarak ellerini başının üzerine birleştirmiş bir şekilde bulmaları ikisini de korkutmuştu. Matsumo bir adım öne çıkarak ona yaklaşacağı sırada Hikari çığlık atmıştı. Kanı çekilen Kei yutkunarak yüzü hala yerde olan Hikari’ye seslenmişti. Matsumo ise dikkat ile arkadaşına bakıyordu. Kei ona geride kalmasını işaret ettiği için kapıya kadar gerileyen Matsumo üzgün bakışları ile Hikari’ye bakıyordu. 

“Hikari… Benim, Kei… Sakin ol ve bana cevap verme… Sadece beni dinle…” Hikari sanki komutlu robot gibi onu dinliyordu. Başını iyice iki eli arasına saran Hikari başını iyice bacaklarının arasına gömmüş ve sessizce ağlamaya başlamıştı. Kei ise onun ağlamasını beklemediği için ne diyeceğini bilememişti. Sadece ağzından… “Özür dilerim… Benim hatam daha dikkatli olmalıydım” dediğinde sesindeki tını onun ne kadar üzgün olduğunu açıkça belli ediyordu Matsumo bile bunu anlamıştı. Kei sandığından daha fazla değer veriyordu bu kıza… Ama onun ne anlamda değer verdiğini bir türlü anlayamamıştı. 

“Aslında benim suçum Hikari. Ben Kei’ye soğuk bir şaka yapmasaydım o dedikoduyu yaymayacaklardı okula… Ben üzgünüm…” Hikari ağlamasını kesmişti ama yüzü hala yerdeydi. Kei ona bakmak istemiyordu ama şu durumda ona bakmaktan başka seçeneği yok gibiydi. Zayıf bedeni ile köşede küçük bir çocuk gibi görünüyordu. Bir adım öne çıkan Kei tepki alamayınca ona yaklaşmaya başladı. Hikari ise kıpırdamadan duruyordu. Kei iyice yanına gelerek elini ona uzatmıştı. Matsumo şok olmuş bir şekilde Kei’ye bakarken asıl merak ettiği Hikari’nin o eli tutup tutmayacağıydı. Bu an onun sanki yıllar önce kaybolmuş bir hazineyi bulmuş kadar heyecanlanmasına neden oldu. Tek heyecanlanan kendisi değildi. 
O anda telefonun çalması ile Hikari yeniden korkmuş ve biraz geri çekilmişti. Kei ise artık her sesten korkmaya başlayan bu kız için ne yapacağını bilemiyordu. Matsumo hemen telefonu alarak salondan çıkmıştı. Arayan Hina’dan başkası değildi. Hina, Hikari’yi merak etmişti. Matsumo ise olanları anlatınca iyice endişelenen Hina eve gelmek istiyor ama bir türlü eve gelemiyordu. Bu kez de kardeşinin okulda kaza geçirdiğini öğrenmişti. Matsumo’dan yardım isteyen Hina, Hikari’yi onlara emanet ederek kardeşinin yanına gitmişti. Her şey üst este geliyordu. 

Matsumo içeriye girdiğinde Kei Hikari’ye bakıyordu. Sesi oldukça yumuşak çıkıyordu. Kei Hikari’ye yeninde elini uzatmıştı. 

“Hikari… Güven bana… Sana bir şey olmayacak. Korkma… Biz… Bizden sana zarar gelmez...” dediğinde Matsumo da onaylamıştı. “Evet Hikari… Sana zarar vermeyeceğiz. Sadece korkma bizden ve Kei’ye bak” dediğinde Kei sert bir tepki ile karşı çıkmıştı. 

“Bunu yapama… Bana bakma… Sadece elime bak Hikari... Eğer elimi tutarsan seni tutabilirim…” Bu söz oldukça anlamlıydı ama bunu sadece Kei biliyordu. Matsumo ise bu sözden hiçbir şey anlamamıştı. Hikari başını hafif kaldırdığında ise Kei’nin ellerine bakmıştı. Siyah eldivenlerini görünce fısıltı ile konuşmuştu. Ama Kei’nin de duyduğunun farkında değildi. 

“Siyah… Zifir karası” demişti. Kei ise farkında olmadan gülümsemişti. Ama bu gülümsemeyi sadece Matsumo görmüştü. Arkadaşının neden gülümsediğini anlamasa da Hikari’nin ikna olduğunu düşünüyordu. Başını biraz daha kaldıran Hikari tam Kei’nin yüzüne bakacağı sırada Kei’nin engellemesine takılmıştı. “Bunu yapma Hikari. Sadece elini ver…” Başını hafif sallayan Hikari onun sesi ile sanki rahatladığını hissetmişti. Hala titriyordu ama nedense siyah eldivenli elden tutmak istemişti. O ellerin vereceği güvene ihtiyacı vardı. 

Elini hafif kaldıran Hikari Matsumo’nun heyecanlanmasına neden olmuştu. Sanki gerilim filmi izliyormuş gibi heyecanlanan Matsumo dikkat ile onları izliyordu. Hikari başını kaldırmadan Kei’nin elini tutmuştu. Sanki eline dokunması ile tüm vücudu titremişti. Nedensiz bir şekilde korku ve tatlı bir heyecan ile kalbi hızlanmaya başlamıştı. Başını kaldırmaya korkuyordu. Hafif bir şekilde burnunu çeken Hikari Matsumo’nun gülmesine Kei’nin de gülümsemesine neden olmuştu.

Siyah Eldivenli KiracıWhere stories live. Discover now