3. Bölüm

85 4 1
                                    

Şu an kendimi kedi yavrusu gibi hissediyordum. Hani anne kediler falan yavrularını enselerinden taşırlar ya. Tam olarak öyleydi durumum. Yavru kedi ben, anne kedi ise Bartu salağıydı.

Abim ensemden tutmuş bırakmıyordu. Her kurtulmaya çalıştığımda ise ensemi daha fazla sıkıyordu. Abimin elinden kurtulsam, direk şu hain misafir evladının üstüne atlayacaktım.

Pislik resmen abime beni yakalamasında yardım etmişti. Abim odaya daldığında kaçmayı denemiştim. Tabi kaçayım derken salak misafir evladı bana çelmeyi takınca yere yapışmıştım.

Sonrası mağlum. Abim ensemi tuttuğu gibi yerden kaldırmıştı. Herkesin şu an bizi izlemesine rağmen de bırakmamıştı. Babamın "Bartu!" demesiyle sinsi sinsi sırıttım. Kurtarıcım benim ya.

Babamın uyarır ses tonu abimin beni bırakmasına yetmişti. Tabi bırakmadan öncede tehdidini esirgememişti. "Misafirler gittikten sonra görüşeceğiz seninle Yankı hanım." Pehh! Sanki çok umrumdaydı. Annem misafirlere özür dilercesine baktıktan sonra alev alev sinirden köpüren gözlerini bana dikti. Ben ne yapmıştım ki.

Herkes yine eski haline dönerken hepsiyle tanışmıştım. Annemin yaşındaki kadının adı Hanım'dı. Eşinin ismi ise Onur'du. Misafir evladı kendini tanıtmaya gerek duymamıştı ama annesi ona uyarır gibi bakınca adını teşrif edebilmişti beyefendi! Demek Serin'di adı. Tuhaf bir ismi olsada umursamadım.

Tanışma faslından sonra masaya geçmiştik. Bugün daha bir özenliydi kahvaltı masası. Herkes oturunca bende el mahkum azrailimin yanına geçtim. Yani abimin. Sıkıcı bir kahvaltının ardından misafirler çok durmamıştı. Annem çok ısrar edincede daha çok görüşeceklerini, bizim bir aile falan olduğumuzu söylemişti. Ama söylediklerini taktığım söylenemezdi. Çünkü çok daha önemli işlerim vardı. Babam ve annemde misafirlerle beraber çıkmıştı. Abimden beni koruyacak kimse kalmamıştı. Ya babam ve annem sabah ki kavgayı nasıl unutupta abimle beni evde tek bırakırlardı.

Ayak sesleri duymamla başımı merdivenlere çevirdim. Elinde tıraş makinesi Yavaş yavaş iniyordu Bartu merdivenleri. Arkamı dönüp var gücümle mutfağa koştum. Onunda arkamdan geldiğine adım gibi emindim. Mutfağa girince direk arka bahçeye çıktım. Tam fıskiyeye yönelecektim ki ayağımın birbirine dolanmasıyla yeri yine ve yine boyladım. Zaten abimde hemen bana yetişmişti.

Hava soğuktu yağmur yağıyordu. Üstüne üstelik her yerim ıslanmış ve çamur olmuştu. "Nereye kadar kaçabileceğini düşünüyordun acaba Yankı Hanım!"

*************

Sakin ol Yankı. Sakin ol Yankı. Sabahtan beri bu iki cümleyi kendime tekrar edip duruyordum. Ama sakinleşmek yerine daha fazla sinirleniyordum. Saçımı bildiğin kel etmişti. Sol tarafta ki kulağımın arkasında ki saçımın bir kısmını resmen tıraş makinesiyle kel yapmıştı. Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip ayağa kalktım. Yerdeki saçlarıma son bir kez daha bakıp banyodan çıktım.

Neredeyese bir saattir banyoda oturmuş kesilen saçıma ağlıyordum. Duş alıp rahatlamam lazımdı. İlk odama girip dolaptan kendime kıyafet çıkardım. Tekrar banyoya yöneldim ve ilk yerdeki saçlarımı topladım.
Onları bir poşetin içine koyup kenara bıraktım ve banyoyu bir güzel temizledim. Sonrada duş aldım. Üstümü bir çırpıda giyinip banyodan çıktım.

Bu kez altıma siyah eşofmanımı üstüne de gri yine bol olan kazağımı geçirdim. Aşağıdan sesler gelmeye başlayınca adımlarımı direk merdivenlere yönlendirdim. Basamaklardan inmek pek huyum olmadığı için korumalıklara oturduğum gibi direk aşağı kaydım. Böyle daha zevkli oluyordu amma ve lakin çoğu zaman kendimi durduramadığım için hep yere yapışıyordum. Tabi bu sabah hariç!

Misafir Evladı Where stories live. Discover now