Sen İlah Mısın Silah Mı?

60.3K 3.8K 1.2K
                                    

"Ne anne sikmesi ya otur oturduğun yere zil çalacak beş dakikaya." Mantıklıydı. Gözlerimi açtım ve bozulmuş olan gerginliğin içinde ciddi bir havayla devam ettim.

"O zaman kırk dakika daha bekle zil çalınca görüşeceğiz." Ders boyunca deli gibi bunu neden yaptığını düşünmüştüm. Neden yani? Benim kanser olduğum dedikodusunun yayılması ona ne katacaktı. Hadi beni  sevmiyordu, peki neden sarmıştı kolumu nazikçe?

"Kızım Hilal iyimisin?" Daldığım yerden gözlerimi ayırdım.

"Efendim hocam?"

"Git bir elini yüzünü yıka istersen." Kafamı olumlu anlamda salladım ve ayağa kalktım. Kalkar kalkmaz karnıma giren ağrıyla tekrar yerime oturdum.

"Hilal iyimisin kızım?" Kafamı olumsuz anlamda salladım ve sınıftan çıkarak tuvalete koştum. Ağrı yüzünden midemde ne varsa tuvalete çıkarmıştım. Klozetin yanına çöktüm ve titreyen ellerimi dizlerime bastırdım.

Sifonu çekip tuvaletten çıktım ve elimi yüzümü yıkadığımda o zamana kadar fark etmediğim birisi kızlar tuvaletinin içinden çıktı. Lan oğlum hades misin sen?

"Serdar neden kızlar tuvaletine girdin?" Bana omuz silkti ve ellerini yıkamaya başladı.

"Erkekler tuvaleti  çok pis. Tavana sıçmışlar da koku yapıyor." Kaşalarımı kaldırdım ve Serdarın söylediklerini idrak etmeye çalıştım.

"Bir insan nasıl tavana sıçabilir?" Tekrar omuz silkti.

"Onu o işin mimarisini yapana soracaksın. Hem Müftü hocanın bir sözü vardır. Biraz zeka biraz hesaplama ve biraz da zamanla yapılamayacak bok yoktur." Omzumu sıvazlayıp tuvaletten çıkarken tek istediğim şey o bokun tavandan Ekinin kafasına düşmesiydi.

Çıkışta yine bizim kafeye gelmiştik. Gözüm Ekinle oturduğumuz masaya kaydığında derin bir nefes aldım. Göt lalesi.

Yanımıza yaklaşan çocukla gözlerimi kısıp ona bakmaya başladım. Baya yakışıklıydı ve bana bir yerden tanıdık geliyordu. Yanımızda duran stanttan şeker alıyordu sanırım.

"Olum sen ilah mısın silah mı ya?" Ecenin tepkisiyle aklıma gelen şey kaskatı kesilmeme sebep oldu. Bu çocuk Ekinin arkadaşlarındandı.

Çocuk geri dönerek Eceye havalı bir gülümsemeyle cevap vermişti.

"Silah!" Ece kibarca elini uzattı.

"Bende mermi memnun oldum." Çocuk bu sefer şirince gülümsedi ve Ecenin elini sıktı. Daha sonrasında kendi masasına geçmişti.

"Ben bu çocuğu bir yerden tanıyorum ama nerden kim bilir." Boğazımı temizledim ve salakça sırıtan Eceye cevabını verdim.

"Şurdan tanıyorsun. Yemekhanede Ekin Kayanın solunda oturuyor." Ece elindeki çatalı yavaşça masaya bırakırken aynı zamanda da yüzündeki gülümseme sönüyordu.

"Deniz Keskin miydi o?" Kafamı olumlu anlamda sallarken muzipçe sırıtıyordum.

"Ta kendisiydi bayan mermi." Ece kafasını ellerinin arasına aldı ve biz muhabbete devam ederken uzun bir süre öyle durdu.

"Yani böyle bir şe-"

"Buldum." Eceninin sözümü kesmesiyle sinirle ona baktım.

"Ne buldun Ece?" Melis sakince sordu.

"Şimdi ben ayağa kalkayım sonra bayılmış numarası yaparım. Sizde beni dışarı çıkarırsınız böylece çocukta benimle dalga geçmek yerine deli bu zaten siktir et der."

"Aman sanada kanser damgası vurmasınlar dikkat et." Tepkimle kısa bir sesizlik olmuştu. 

"Sende yarım saate bunu mu düşünebildin?" Melis mantıklı bir noktaya parmak basmıştı.

"Diğer bir seçenekte kendimi asmak." Gülümsedim.

"Ne var yani hiçbir şey olmamış gibi burdan çıkıp gitsen?"

"O zaman olanları herkese anlatır." Ece.

"Eğer bayılırsan da herkese anlatır."

"Bayılmam ona yürümüş olmamdan daha iyidir." Arkasına baktığımda Deniz Keskinin ayağa kalktığını gördüm.

"O konuda da haklısın." Ona onay verdiğimde tekrar kafasını elleri arasına aldı. Deniz bizim masaya doğru yürümeye başlayınca önümde oturan ve Denizin bize yaklaştığından habersiz plan yapan Ece bir anda ayağa fırladı.

"Ben en iyisi eve gideyim." Ayağa kalktı ve hızla ceketini giyerken konuşmaya çalıştım ,ona Denizin geldiğini söylemeye çalıştım fakat beni hızla susturdu.

"Yarın konuşuruz daha fazla rezil olamam." Çantasını omuzuna attıktan sonra geri geri yürürken beklenen sonla Deniz'e çarptı.

"Ananı sikiyim!" Ece hızla yere düşecekken Deniz hızla onu belinde yakaladı ve boşta kalan elinide sırtına koydu. İkiside birbirinin gözlerinin içine bakarken Ece mallığını konuşturdu.

"Gel bide sik beni." Deniz anlamamış gibi yaparak gülümsedi.

"Efendim?" Eceyse kabaca açıkladı.

"Diyorum ki pozisyon güzel ama ortam kötü." 

"Nasıl yani anlamadım?" Bu çocukta kıt mıydı neydi sabahtan beri Ece resmen beni eve at diye bağırıyordu ama çocuğun anlamayacağı tutmuştu. Ece yavaşça ayağa kalktı ve düşen çantasını yerden aldı.

"Sende çok safsın ya olmaz böyle bizimle degilsin."  Ece tam çıkacakken arkadan gelen sesle hem benim hemde Ecenin şok olduğunu görebilirdiniz.

"Saf değilim sadece bu kadar hızlı çıkacağını düşünmemiştim. İstersen seni eve bırakayım. arabada da fikrin değişmezse bir şeyler düşünürüz. Ece sinirle Denize dönünce aklıma gelen en önemli şey şu oldu. Ece çocuğun ağzına sıçacak.

"Bana bak beni her gün takıldığın üç kuruşluk orospularla karşılaştırma. Onlara benzemem ben iki dakika eğlendik diye kendini bir şey sanıp havalara girme." Vurdu gol oldu.

"İnan bana seni onlarla karıştırsaydım şu an burada olmazdım. Kusura bakma ama üç kuruşluk orospular dışında fazla kız göremiyoruz."

"O zaman o saçma tepkin neydi?" Deniz omuz silkti.

"Gidiyordun ve seni bir şekilde durdurmam gerekiyordu. Şimdi izin verirsen seni masumca evine bırakmak istiyorum." Ece düşünüyormuş gibi yaptı.

"Evimin önüne kadar gelemezsin mahallenin girişinde inerim." Deniz kocaman bir şekilde gülümsedi.

"Anlaştık." Ardından elini cebine atarak araba anahtarına benzeye şeyi çıkardı.

"Önden bayanlar." Eceye kapıyı açığında iç çektim. Sonra aklıma gelen şeyle duraksadım. Eğer bu ikisi bir araya gelirse üçüncü dünya savaşı çıkardı çünkü. Yakışıklı Deniz ve etrafındaki kızlar vs Kıskanç Ece.

"Sıçtık." Melis yanımda hızlı bir tepkiyle bütün olayı benim için özetledi. Kapı tekrar açıldığında içeri giren kişiyle kaşlarım çatıldı. Yalancı Piç Ekin gelmişti.

"Yanlış tepki deminki Sıçtığı buraya aktarıyorum. Sıçtık." Melisin sözlerini duymamamazlıktan geldim. Hızla ayağa kalktım ve dönük olan sırtının karşısında dikildim.

"Ekin Kaya!" Sinirle çıkan sesime karşı sakince bana döndü.

"Koca karı gibi dedikodu yapmak yakışmadı sana. Neden diye sabahtan beri kendimi yiyorum ama şu an bir karara vardım. Sen ve senin üç kuruşluk kişiliğin buna değmez." Kolumdaki sargıyı söktüm ve bezi suratına hızla fırlattım. Oysa sadece bana bakıyordu. Bu sabah bana bir şey söylemişlerdi. Aklımdan çıkaramadığım bir şey. Her yüzüne baktığımda aklıma gelen saçma ama mantıklı bir şey.

"Ekin Kayayı sana bir cümleyle özetleyebilirim. Dış güzelliği içinin boşluğuyla yarışır onun." Bu cümle benim için her güzel yüzüne baktığımda anlam kazanıyordu. Gerçek olamayacak kadar yakışıklı olması üzüyordu beni.

Sınıf Tam Mı?Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon