11. Bölüm

570 36 11
                                    

Ömer çizimlerini spordan sonra dinç bir kafa ile ve Defne'sini düşünerek yapmıştı. Defne'sini düşünerek yaptığı her tasarım ayrı bir tatda ve mükemmellikte oluyordu. Yarın tesadüf eseri tanıştığı fransız bir marka ile görüşeceklerdi. Henüz Londra pazarına açılamamış olsalarda Fransız pazarı da onlara çok iyi gelecekti. Ne kadar belli etmese de Şirket eskisi kadar iyi değildi ve toparlaması gerekiyordu. Fransız pazarına açıldıkları ve yayıldıkları zaman daha da toparlayacaklardı. Tabi bir kaç İtalyan devini de ayarlayabilirlerse şirketleri daha da büyüyecekti. Tüm bunlar olurken Defne'nin yanında ve ona destek olmasını o kadar çok istiyordu ki Ömer... Içinde burukluk olsa da bu ayrılığın onlara iyi geleceğini düşünüyordu. Kendisinden çok Defne'ye demek daha doğru olur aslında... Yaşadığı şeyler kolay ve ağır değildi biliyordu genç adam, psikolojik ve ruhen buhranlı ve çok etkilenmiş olduğunu da biliyordu. Eğer şuan hiçbir şey yapamadan duruyorsa da tüm bunlar Defne'yi ve ruh halini düşündüğü içindi.

Çalışma masasından kalktı ve yatak odasına doğru ilerledi. Evdeki tüm ışıkları kapatmıştı ve artık uyuma vaktiydi. Her ne kadar uykusu olmasa da uzandı yatağına. Sürekli etrafına dönüp durdu ve bir türlü uyuyamadı.   Komodinin de bulunan küçük su sebiline baktı. Boştu. Elindeki boş su sebili ile aşağı indi. Önce bir bardağa du doldurdu ve içti daha sonra da şu sebilini doldurdu. Su sebilini doldurduktan sonra yukarı çıkacaktı ki yarım şekilde açık olan dolap kapağına baktı. O an aklına dolmuştu anılar.

"Ben böyle geceleri aşerir gibi tatlı yerim."

"Dolap kapaklarını açık unuturum, Eh artık arkamdan kapatırsın."

Aşermek... Defne hamile kalınca acaba nasıl olurdu?

Yüzünde hatırladığı anılar ile yavaş yavaş odasına çıktı. Hâlâ uykusu yoktu ve uyumak zorundaydı. Aklıma gelen fikir ile telefonu eline aldı. Sevil Berberi'yi açtı ve yatağa geçerek Defne'nin tshirtine sarıldı. Bir yanda Rossini'nin muhteşem ezgisi, bir yanda ise sevdiği kadının muhteşem kokusu sanırım artık uyuyabilirdi.

***

"Bilmiyorum ben mi haksızım o mu? Ama kafam karma karışık. Sonuçta bir kere bile beni dinlemedi. Anlatamadım ki? Dinleseydi eğer eminim her şeyi öğrenirdi."

"Hmmm Bir düşünme molası ver bakalım bana. Birazdan yorumlayacağım ama önce şu balık ekmeklerimizin tadını çıkaralım." sessizce balık ekmeklerini yedikten sonra doymadıklarını anlayınca bir ekmek daha söylediler. Siparişleri hazır olana kadar da sohbetlerine devam ettiler.

"Sen de haklısın ama haksız gibisin de. Şöyle ki her ne kadar olay gizli bir şey olsa da sen Ozan'a, ona yardım ettiğini söylemeliydin en azından. Ufacıkta olsa yalan iyi olmamış." gelen siparişleri ile sözleri yarım kaldı ve garson gidene kadar da konuşmadı. Seher balık ekmeğinden bir lokma almıştı, Sinan'a anlatmaya başladı.

"Haklısın yalan söylememem gerekiyordu ama gerçeği de söyleseydim peşini bırakmayacaktı. Zaten ben söyleyebilecek olsam söylerdim..." Sinan kafa sallayıp onu onayladı.

"Hah işte mesele burda! Söyleyebileceksen olsan zaten söylersin yalan söylemezsin ama kafa basmıyor ki!" bir lokma daha aldı ekmeğinden ve ayranını da içti. Ağzında ki lokma azaldıktan sonra konuşmaya devam etti Seher.

"Artık yapacak bir şey yok Sinan, kendisi bilir. Demekki bana olan güveni bu kadarmış, demek ki hep şüphe ile yürütmüş bu ilişkiyi. Madem öyle yolu açık olsun... Yarın, öbürgün gerçeği öğrendiği zaman yüzüme nasıl bakacak orasını o düşünsün! Hatta yüzüme bakmayı geçtim, yarın öbürgün bir ilişkim olduğunda ise yine o düşünecek 'ben ne yaptım?' diye." Sinan takdir edercesine başını salladı ve ağzını yuttuktan sonra ekmeği masanın üzerine bıraktı. Iki elini bir den yumruk yaparak havaya kaldırdı ve bağırdı.

Bir Başka (Tamamlandı)Onde histórias criam vida. Descubra agora