#1

47 5 0
                                    


Düşünceler... Düşünceler çıkmaza sürüklüyordu onu. İstisnasız her gün , dersi sabah dokuzda başlasa da yedide kalkar, yatmadan önce yaptığı makarnayı yoğurtlayıp yer, erkenden çıkıp parkta aynı banka oturur ve düşünürdü.

Kimse ne düşündüğünü bilmese de o insanları düşünürdü. Ona göre doğayı çözümlemek saçmaydı, asıl merak edilmesi gereken şeyin insanlar olması gerektiği düşüncesindeydi hep. Babası gibi ünlü bir psikolog olmak istiyordu zaten. Bir davranışı en küçük detayına kadar inceler, büyük resme bakmayı da unutmazdı bu yüzden.

Her gün aynı dakikada gelen belediye görevlisini kapıda görünce ayağa kalkar, orta yaşlarda olan adama başını hafif eğip kaldırarak selam verdikten sonra yaklaşık 50 santimetre boyunda olup parkı çevreleyen duvarın üzerinden önce sağ daha sonra sol olmak üzere bacaklarını dışarıya atarak kaldırıma çıkardı.

O gün de öyle oldu. Sağ kolunu kırıp sağ eliyle ensesini ovduktan sonra sağına soluna bakmadan karşı kaldırıma geçti. Dikkatsizliği değildi sağına soluna bakmamasının nedeni. En iyi o bilirdi o saate o sokaktan araba geçmediğini. Bir de herkesin bildiği üzere, onu dikkatsiz yakalamak çok zordu. imkansıza inanmazdı. Tesadüflere de.

Dört beş basamaklı, fazla dik olmayan, merdivenleri ikişer üçer çıktıktan sonra fazla küçük olmayan bakkal dükkanına girdi. Metin amca rafları düzenliyordu. Öğlene kadar dükkanda babasına yardım edip öğlen okula giden, ismini hatırlayamadığı çocukla yumruklarını tokuşturup "her zamankinden ufaklık" dedi, küçük çocuğa.

Çocuk, sigaraların bulunduğu kasaya ilerlerken hafif sırıtarak konuştu. "Yalnız ağabey şimdi ufaklık diyorsun ama geçen kızın yanında da dedin. Rezil oldum vallahi."

Küçük çocuğun söylediği şeye gülerken Metin amca ikaz eder bir şekilde, hafif yüksek ses tonuyla "Ayaz" dedi. Ayaz'ın sırıtması küçük kahkahalara döndü sigarayı getirirken. Çocuk sigarayı getirirken Metin amca Umut'a hitaben konuştu. "Oğul... Anlıyorum acın büyük. Aileni kaybettin, yalnız kaldın buralarda. Ama yol yakınken bırak şu illeti. Biz senin her daim yanındayız. Unutma."
Önce adamın suratına bakıp gülümsedi.Daha sonra ise "Ben acıdan içmiyorum ki amca." dedi. "Hem bağımlısı da değilim. Eğerki gerçekten içmek istemezsem bırakırım. Söz. " diyerek tamamladı konuşmasını.

İçi razı olmasa da "Peki." dedi çok da yaşlı olmayan adam.Umut dükkandan çıkacakken "Oğul" diye seslendi arkasından. Çocuk dönünce "Allah'a emanet ol, oğul" dedi içinde bir sıkıntı varmış gibi.

"Sen de. " dedi genç adam arkasını dönmeden önce.

Yaklaşık yirmi dakika yürüdükten sonra farklı insanların toplandığı okul bahçesine girdi.Yürürken cebinden çıkardığı kibrit ile daha sabah aldığı sigarasını yaktı. Dokuzuncu sınıflar ilgi ile izlerken on, on bir ve on ikinci sınıflar alışmıştı bu gence.

Tüm okulun görebileceği bir köşeye geçip her zaman olduğu gibi işaret ve orta parmaklarıyla değil de işaret ve baş parmaklarıyla dudaklarının arasındaki sigarayı çekip derin bir nefes aldı.

Kalabalık bir arkadaş grubunun yanından geçen gencin kendine doğru geldiğini görünce tekrar dudakları arasına yerleştirdi sigarasını. "Günaydın." diyen çocuğa başını hafif eğip kaldırarak cevap verdi. Bunun üzerine çocuk herkesin merak ettiği soruyu dile getirdi. "Neden o kız hariç kimse ile konuşmuyorsun?"

Mimiklerini oynatmadan soruya soru ile karşılık verdi Umut. "Neden konuşayım?" Bunu sormaktaki amacı çocuğun mantığını çözmekti. Fakat bunu duyunca gülerek Umut'un takdirini kazandıracak bir cevap verdi çocuk.

"Neden konuşmayasın?" Umut'un yaptığını yapıyordu.(Umut'un düşüncelerini öğrenmeye çalışıyordu).Bu Umut'a babası ile yaptığı bir konuşmayı hatırlatmıştı.

************

Bu defa kısa bir hikaye yazmayı deniyorum.Umarım beğenirsiniz.

UMUTWhere stories live. Discover now