Aşk

197 8 3
                                    

“S-sen.. T-titriyorsun” dudaklarından dökülen kelimelere zorlukla kulak vermeye çalıştım...”

O gün her şey orada bitmişti. Beni çözünce dizlerimi karnıma çekip yatağın başında saatlerce oturup ağlamıştım.

Baran odada kalmamıştı, evde olup olmadığını da bilmiyordum ama yoktu, yüzüme bakamadan bırakıp gitmişti hızlıca. Gece çökünce gelmişti, odaya girdiğinde ağlamalarımın yerini iç çekmelerim almıştı.

“Gitmek istiyorum” dedim uzun süre konuşmadığım ve ağladığım için boğuk çıkan sesimle. Söylediklerimin peşinden hızlıca yataktan çıktım.  Odanın köşesindeki siyah deri koltuktan kırmızı montumu aldım ve hemen kollarımı içinden geçirip fermuarın iki ucuna yöneldim.

“Acele etme gitmek istiyorsan ben seni bırakırım” dedi. “Kendim gidebilirim! Şimdi gideceğim.” Sesim bu defa oldukça sert ve dokunaklı çıkmıştı. ”Derin” dedi eli bileğimi yakalarken. Sanki bileğime kızgın ateş değmiş de yanmışım gibi çektim.

 “Dokunma bana!” Ağlamayacaktım, dişlerimi sıkıp titreyen ellerimle fermuarı hızlıca boynuma kadar çektim. Ardından ellerimi enseme götürüp montun altında kalan saçlarımı çıkardım, çantamı aldım ve kapıya yöneldim. Baran öylece durmuş beni izliyordu. Peşimden de gelmedi, gelmesini de istemiyordum zaten. Yüzünü bile göresim yoktu.

Evden çıkınca dış kapıyı ardımdan hızlıca kapattım. Sonra eve gitmiştim ve geçtiğimiz 4 gün boyunca onu bir iki kere okulda görmüştüm,  yanıma gelmesine fırsat bile vermeden uzaklaşmıştım. Hafta sonlarını beraber geçirirdik genelde ama bu sefer evde yalnız kalıp geçen her saniye Baran’ın bana yaptıklarını hatırlayıp delirmemek için kendimi buraya atmıştım.

Mesajı kapattıktan sonra telefonumu sert bir şekilde çantamın içine attım. Evet mesajı okuyup olanları hatırlamam zaten bozuk olan moralimi daha çok bozdu ama mesaj atması daha doğrusu beni az da olsa düşündüğünü hissetmem içimde bir ışık uyandırmıştı. Yine de ona olan sinirim hala tazeliğini koruyordu.

Gözümün önüne düşen saçımı kulağımın arkasına koyarken aynadan kendime baktım.

Çantamı alıp omzuma taktım ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açınca karşıma iki kişi çıktı, sevgili olduklarını düşündüğüm çift birbirlerine çok yakınlaşmış hatta öpüşmelerine çok az bir mesafe kala bakıştıklarını gördüm.

İnsan ne kadar da özeniyordu ama. Baran’la da böyle olabilme imkanımız varken o hep zoru kullanmayı veya beni incitmeyi bir şekilde beni kırmayı başarıyordu.

O hiçbir zaman bana diğer erkekler gibi romantik bir yakınlaşma falan göstermezdi. Güzel bir söz, iltifat, sevgi sözcükleri falan da yoktu. O sadece istediğini alırdı ve o günde beni yatağa kelepçelediğinde…

Onun ne kadar iğrençleşebileceğini görmüştüm. Canı o an öyle yapmak istemişti ve yapmıştı. Bana sormaz, iyi davranmazdı.

Neden o kadar erkek varken gidip de odunun birine aşık olurum ki. Bilmiyorum. Onu tanıyamıyorum, acaba sadece bana mı böyle davranıyor ? Yoksa kişiliği bu mu ?

Keşke onu gördüğüm ilk gün aşık olmasaydım.

-Geçmiş-

Kantinden kendim için bir bardak kahve almış masalardan birine oturmak için arkamı dönüyordum. Dibime girdiğinden dolayı döndüğüm gibi bedenim onun bedeniyle karşılaşmıştı ve yüzümü kahvemden kaldırıp gözleriyle buluşturduğum an hayatla olan bütün bağlantılarım o sırada kopmuştu. Çatık kaşları, gözlerime diktiği gözleri, saçları ve hatta çenesi, burnu, dudakları, kokusu, nefesi…

TAKINTIMWhere stories live. Discover now