Silah

152 9 9
                                    

Az önce yaşadığım korku üzerine “Neredesin sen!” diye bağırınca gereğinden fazla ürktüm ve irileşen gözlerimle beraber bedenim aniden irkildi.

“Neler oluyor?” dedi bu kez, bir şeyler sezmişti sanırım. Beni çok iyi tanırdı. Hareketlerimden ve tavırlarımdan hatta bakışlarımdan anlardı duygularımı. Korktuğumu anlamıştı.

“Bir şey olduğu yok!” dedim ve sesli bir şekilde yutkunurken parmaklarım yüzüme düşmüş saçları hızlı bir şekilde kenara itti. Kapı açılmaya çalışılmıyordu ama ben kapı zorlandığı an itmeye hazır bekliyordum.

“Az önce içeriye girip kapıya yapışmanı gördüm Derin. Daha fazla sinirlendirmeden neler olduğunu söyle çabuk bana!”

Arkamdaki kapı yumruklanıp açılmaya çalışılınca gücümü daha çok kullanıp kapının açılmasını engellemek istedim ama zorlandım. “Aç kapıyı bebeğim. Daha fazla zorluk çıkartırsan canını fena yakacağım.”

Kapının ardından sesleri gelince Baran tek eliyle kapıyı tutup kapının açılmasını engelledi ve;

“Çekil şuradan.”

“Baran. Gidelim.”

“Çekil şuradan dedim sana!” o kadar sert söylemişti ki, birkaç saniye içinde ikiletmeden geri çekilmiştim.

Ben geriye çekildiğimde Baran elini kapıdan çekti ve adamların kapıyı açıp içeriye girmesini izledi.

 Adamlar bana doğru yürürken Baran hiç dikkatlerini çekmemişti, hedefleri ben olduğum için doğrudan üzerime uğramışlardı. Bir tanesi kolumu tutacakken bir şey onu geri çekti. Aynı şey –Baran- yumruğunu adamın yüzüne geçirdi.

Adam yediği devasa yumrukla beraber yere yığıldı.

Baran gücü kaslarında bulmazdı aslında. Ona güç veren asıl şey öfkesiydi. Bunu fark etmiştim. Öfkesi onda durdurulacak son şeydi.

Diğer adam yumruğunu sallayıp Baran’a geçirecekken engel olmak için havaya kaldırdığım iki elim adam yediği tekmeyle bir köşeye savrulunca havada kaldı.

Aynı zamanda aralık kalan ağzım ve çatık kaşlarımda vardı. Baran kolumdan tutunca hepsi silindi.

Beni çekerek koridorda ilerlemeye başlayınca her şeye göz yummuş peşinden gitmeye razı bir halim vardı. Oysaki onunla gidecek kadar geçmiş sayılmazdı öfkem. Bu kadar kolay olamazdı. Önce bir şeyler çekmesi gerekmez miydi yaptıklarından dolayı?

“Ortadan kaybolarak yeterince çektirdin. Seni arayıp durdum. Artık bana öyle sinirli sinirli bakmayı kes.”

Bunu söylerken arkasına dönüp gözlerimin ona ne duygularla baktığını görmemişti, düşüncelerimi de okuyamayacağına göre bu nasıl bir şeydi böyle?

Tanrı aşkına bileğimden tutup beni peşinden sürüklerken bile ondan etkilenebiliyordum. Bu sinirli bakışlarım ne kadar uzun sürebilirdi ki? Ona ne kadar aşık olduğumu bilse uzun sürmeyeceğini tahmin ederdi.

Neden ön kapıdan çıktığımızı arabasını burada bıraktığını görünce anlamıştım.

Kapıyı açıp sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturmam için beni uyarıcı bir şekilde itti. Aşık olduğum çocuk sert hareketlerine büründüğüne göre sırada beni nelerin beklediğini çok merak ediyordum.

Kendi koltuğuna oturunca hızlıca arabayı çalıştırıp park ettiği yerden aynı hızla çıktı. Nereye gittiğimizi soramayacağımı bakışlarımı ona doğru çevirirken gözlerindeki öfkeyi görünce anladım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 12, 2014 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

TAKINTIMWhere stories live. Discover now