13

2.4K 157 26
                                    

Bölümü hızla tamamladım sizler için.

Bu bölüm @fatma_nur02 adlı okuyucuma ithaf olsun 💜

Keyifli okumalar dilerim...

Elimde ki sıcak melisa çayını yudumlarken şifa çadırında tek başıma oturuyordum. Şifa çadırının bezi açılıp içeriye birisi girdiğinde arkamı dönerek o kişiye baktım. Üç gündür... Tam üç gündür özlediğim Ferhat gelmişti. Endişe ve sinirle yanıma geldi hızlı adımlarla. Ufak bir tebessüm ederek bir adım yaklaştım ona doğru.

"İyi misin? Bir yerine bir şey oldu mu?" Yumruk yaptığı elinden ve gergin yüzünden sinirli olduğu çok belli oluyordu. "İyiyim... Bir şey olmadı." Diye mırıldandığım da kaşında ki yarayı yeni farkederek kaşlarımı çattım. "A-asıl sen iyi misin?!" Elimi kaldırıp kaşında ki yaranın yanında gezdirdim parmaklarımı.

"Beni boş ver! Söylesene neden yaptılar bunu sana? Kimler yaptı?!" Dediğinde gözlerimi devirerek onu kollarından tutarak kanepeye oturttum.

"Ne demek beni boşver? Ben iyiyim. Sen değilsin." Çadırın içindeki küçük çekmeceden ilk yardım çantasından gerekli malzemeleri alarak Üsteğmen'in yanına oturdum ve pansuman yapmaya başladım.

"Bu kadar geç süreceğini tahmin etmemiştim..." Diye mırıldandım. "Halime Ana mı getirdi seni buraya?" Hâlâ aklı o konudaydı. "Evet ve senin istediğin gibi buradan dışarıya hiç çıkmadım."

"Sen içeride miydin?" Dişlerini sıkıp sinirle konuştuğunda boğazımı temizledim. "Evet."

"Bir de içerideydin yani! Kim yapmış bunu sana? O kişiyi bir bulsam..." O sırada içeriye Halime Ana girdi. Ferhat'ı görünce gülümseyerek yaklaştı.

"Hoşgeldin aslan oğlum." Ferhat ayağa kalktı ve Halime Ana'nın elinden öptü. "Hoşbuldum." Dedikten sonra Halime Ana bana bakarak göz kırptı. "Sıla'ya kimler zarar vermek istedi?" Sinirinden dişlerinin arasından konuşuyordu. "Tamam artık Üsteğmenim. Geçti gitti. Yorgunsunuzdur ben size melisa çayı koyayım." Dedikten sonra Halime Ana'ya kaş göz işareti ile susmasını belirttim.

"Güzel kızım haklı. Sen otur bakayım şöyle de anlat neden bu kadar uzun süre gelemediğini? Valla gözümüz yollarda kaldı." Yaptığı ima ile kızarırken gülümseyerek melisa çayını koydum ve Üsteğmen Ferhat ile Halime Ana'ya verdim.

~~~

"Nur Sena , ablacığım yer misin şu yemeğini." Çorba dolu kaşığı tekrar Nur Sena'ya uzattım. "Haayıy!" Diye bağırıp masadan kalktı ve ileride oynayan arkadaşlarının arasına katıldı.

"Nur Sena!"

"Nur Sena gelir misin buraya?!" Diye seslensemde beni duymamazlıktan gelerek oynamaya devam ederken masadan kalktım ve tabakları alıp bahçeden çıkıp evime girdim.

Tabak ve kaşığı yıkadıktan sonra iki gündür uğramadığım evimi havalandırdım...

Odama girerek üzerime siyah çorap ve fakir kol koyu yeşil dizlerimde biten kışlık ve sade olan elbisemi giyip saçımı açtım. Saçımın bir sağ bir de sol tarafından biraz alarak arkada tel tokalar ile tutturdum.

Çıkardığım üstlerimi banyoya koyduktan sonra bilekten botlarımı da giyerek anahtar ve kabanımı alarak evden çıktım.

Evden çıktıktan sonra ilerliyordum ki aceleyle Cansu yanıma geldi. Nefes nefese kalmış bir şekilde önümde eğilip soluklanırken kaşlarımı çattım.

"Cansu, ne oldu? Ne bu telaş?" Diyerek elimi omzuna koydum. "Ayh! Yok bir şey. Aslında var..." Diyerek doğruldu.

"Evet?" Diye sorarcasına konuştum.

KURŞUN (Tamamlandı!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin