1.1

14.2K 969 190
                                    

Jungkook: Biraz ileri gitmiş olabilirim.

Sinirliydim.

İlk mesajı, ilk defa atan Jungkook dediği her şeyi sinirli oluşuna bağlıyordu. Ve bu beni daha fazla sinir ediyordu.

Jungkook: Gördüğünü görüyorum.

Cevap yazmayacak mısın?

Itsrealme: Sen zaten birazdan benim açacağım konuları da açarsın.

Ve kendi kendine yorum yaparak sohbeti kurarsın.

Bana gerek yok.

Jungkook: Cidden, böyle mi devam edeceksin?

Sinirliydim dedim.

Itsrealme: Bende senin konuşman için bana gerek olmadığını söylüyorum.

Derse gireceğim, rahat bırakır mısın Jungkook?

Mesaj gelmeyince kafamı sıraya yasladım. Bugün öğretmenimiz izinliydi, dersimiz boştu. Ayağımla yerde ritim tutarak kafamı sıradan kaldırdım ve matematik test kitabımı çantamdan sıraya çıkardım.

Şu lanet olası soruları yapmam gerekiyordu.

İşte o an, beklemediğim bir şey oldu.

Jungkook elinde kağıtlarla bizim sınıfa girdi, gözleriyle bir süre sınıfı taradı. Hem sinirliydim ona karşı hemde onu görünce farklı bir paniğe kapılmıştım.

Ona aptal diyordum, o da bana diyordu, ama asıl aptal bendim sanırım.

Kızlar ağızları açık izlerken sınıf başkanının yanına gidip "Hee Young nerede?" dedi. Beni bulmuş olamazdı değil mi?

Sınıf başkanımız dünden hazır bir şekilde parmakla beni gösterdiğinde o parmağı kırmak istedim. Yok deseydin keşke.

"Orada, sırasında."

Jungkook parmağı takip ederek bana bakınca dudağımı ısırdım, kanayacaktı bu gidişle.

Ağır adımlarla yanıma gelen Jungkook ve tüm sınıfın senkronize olmuş şekilde beni, daha doğrusu bizi izlemesi beni fazlasıyla germişti. Yanıma geldi, önümdeki boş sıraya oturup bana döndü.

"Bay Park dersinizin boş olduğunu bildiğini ve seni bu yüzden resim sınıfına çağırdığını söylememi istedi."

"Cidden," diyip kafamı sıraya gömdüm, kalkmak istemiyordum. Karşımdaki kişinin Jungkook olduğunu umursamadan "Resmen benimle uğraşıyor," dedim. Kıkırtı sesi geldi.

"Her neyse, gideyim ben."

Sıradan kalkıp yanından geçeceğim sırada kolumu tuttu. "Beni de çağırdı."

*

"İki dersinin boş olduğunu biliyordum," diyip düz bir şekilde bana baktı. Matematik öğretmenimiz zaten eşiydi, bilmesi gerekiyordu.

Ardından Jungkook'a döndü. "Sende bana gerekiyorsun."

Ben tuvalimi önüme çekip standa baktım. Jungkook'u oradaki koltuğa oturturmuştu. Bay Park kendinden emin bir şekilde bana döndü, "Çiz bakalım, Jungkook'u portre."

Şok olmuş ifademi belli etmemeye çalışsamda benimle aynı hisleri yaşayan Jungkook bayağı belli etmişti. "Nasıl yani?" diye sordu şaşkınlıkla. Bay Park pek etkilenmişe benzemiyordu.

"Çene hatların güzel," dedi Bay Park. Bende dikkatle Jungkook gibi dinledim. "Gözlerin çekik ama büyük, burnun düzgün... Kısacası yakışıklı bir yüzün var." Daha sonra da bana döndü. Elindeki gümüş saatin camına iki kere tıklattı.

"Tam iki saatin var, Hee Young. Eğer iki saat içinde çizemezsen sergiyi unut..." yutkundum, Jungkook da görmüştü. "ama eğer çizersen, yanımda sorumlu kişi olarak bulunacaksın." Gözlerim hafifçe dolmuştu.

"Hazır mısın?" Hazırdım, hemde sekiz aydır.

Heyecandan konuşmayıp sadece kafamı salladım ve çizmeye koyuldum. Ellerim titriyordu. Odaklanma sorunum yok olmuş gibiydi, karşımdaki modelimi bile umursamadım.

Zamanın nasıl geçtiğini de anlamamıştım.

"Son yirmi sekiz dakika."

Ellerim hepten birbirine girerken okul kıyafetinin yakasıyla uğraşıyordum, yüzü tamamlanmıştı bile.

"... son yedi dakika, Hee Young."

Bay Park hala bir şeyler diyordu ama umuyordum ki Jungkook ile konuşuyordu. Eğer bana bir şeyler diyorsa dinleyemeyecek kadar heyecanlı ve mutluydum.

Tekrardan Jungkook'un yüzüne geçtim, sanki eksik gibiydi. İçimde bir boşluk vardı. Heyecanımdır dedim kendi kendime.

"Ellerini çek artık, süren doldu."

Kalemi yanımdaki sehpaya koydum, ellerimi biraz havaya kaldırdım. "Bitti."

Bay Park ve Jungkook yavaşça bana doğru geldiler, heyecanım artmıştı. Sekiz ayım bu resme bağlıydı.

"Ellerim titredi, özür dilerim."

Elini omzuma atan Bay Park, beni şaşırtmaya devam ediyordu. "Bu kadarını beklemezdim," dedi samimi bir şekilde. Dudaklarım artık yok olmuştu, ısırmaktan.

"Her neyse..." diyip elini cebine götürdü. O sırada Jungkook atladı lafa, "Cidden yeteneklisin." Kafa salladım, benim aklım Bay Park'taydı.

Avucumun içine kart bıraktı.

"Görevli kartın burada, sergide sorumlusun."

Mutluluktan bayılabilirdim.

*

my rude boy | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin