4.0

8.2K 481 76
                                    

Sırt çantamı yere bıraktıktan sonra uzun çizmelerimin bağcıklarını çözdüm, deli gibi acıkmıştım. Okulda bir şey yemediğim ve sabahta aç bir şekilde evden çıktığım için kurt gibiydim.

Yemekleri ısıtmak bile çok uzun bir zaman dilimi olarak geldiğinden, okuldan çıkarken pizzacıyı aramıştım. Eh, bu da Kook'a bakmadan eve koşmama sebep olmuştu.

Zil çaldı, yeni çıkardığım çizmelerimin yanında olan terlikleri giyip kapıyı açtım. Pizzacıyı beklerken ve zil çaldığında onun geleceğini düşündüğümden karşımdaki Kookie'nin yüzüne hayal kırıklığı ile bakıyordum.

"Sen miydin?" dedim burun kıvırarak. Cidden bendeki lükse bakın bir, Kook geliyordu ve ben hayal kırıklığına uğruyordum. Aptaldım, başka bir açıklaması olamazdı sanırım.

Eğer kolum bacağım koparsa bir gün, hep bu saçma triplerimdendi.

"Ne o, Dae-Hyun'u mı bekliyordun?" cevap vermeden kapıyı kapattım ama ağzımı açtığım sırada, zil çalmıştı. Umarım, apartmana giren Kook'u görünce bize uğrayan apartman yöneticisi değildir demekten kendimi alamamıştım.

Kapıyı tekrardan açtığımda karşımda beklediğim kişi vardı, pizzacı! Elinden kutuyu alıp merdivenin trabzanına bıraktım ve çantama ilerledim. Cüzdanımı çıkardığım sırada kapanan kapının sesini duymuştum.

Hızla arkamı döndüğümde Kookie cüzdanını cebine koyuyordu. "Ne kadar tuttu?" dedim ama "Ne?" diye sordu, elini omzuma koyup dört basamaklı kısa merdivenlere yönlendirdi.

Kollarımı göğsümde bağlayarak olduğum yerde durdum ve ona döndüm. Neyden bahsettiğimi gayet iyi anlıyordu ama bilmemezlikten geliyordu. Pis tavşan.

"Pizzadan bahsettiğimi biliyorsun, ne kadar tuttu?"

Bu defa arkama geçip iki eliyle beni ittirdi. Merdivenlerden çıkarken, arkamda olduğundan ben üçüncü basamaktayken boyum ona yetişmişti. Kafasını omzuma yaslayıp arkadan belime sarıldı.

Ay, en son ne diyordum ben?

"İçicek ister misin? Evde sanırım sadece kola var." Koltuğa geldiğimizde o oturmuştu ve bende önünde ayakta duruyordum. Ona tepeden bakmak güzeldi. Ah sanırım ona bakmak en güzeliydi, her ne şekilde olursa olsun.

"Fark etmez." diyip güldüğünde derin bir nefes almıştım. Bunu sadece benim fark etmemi isterdim ama kafasını eğip buruk bir şekilde gülümsedi.

Daha fazla dayanamayacağımı hissettim.

"Her neyse, üzerimi de değiştirmem gerek." dememle benimle aynı anda kalktı. Bir an, 'nereye' diye soracaktım ki, ağzımı da açmıştım ama benden önce davranarak "Banyo ne tarafta?" diye sordu.

Tae'nin odasının karşısını gösterdim, benim odamda onun yanındaydı zaten. Yani, Tae'nin odasının yanında.

İkimizinde bizim koridordan geçerken farklı taraflara ayrıldık. Odama girdim, üzerimi çıkarıp eşofman altı ve çift katlı tişörtlerden giydim. Çift katlı dediysem; uzun kollunun üstünde, kısa kollu dikiliydi.

Salık bıraktığım saçlarımı rastgele toplarken odamın kapısı tıkandı, kapıyı araladım. "Acıktım ben, hemde bayağı." dememle güldü ve arkamdan ittirerek beni salona soktu. O otururken mutfaktan içiceği ve bardakları aldım.

"Öncelikle, büyük boy söyledim. İkimize de yeter diye düşünüyorum."

Kook bana baktıktan sonra gülümsedi.

"Okulda hiçbir şey yemedin, ben zaten tok geldim. Amcamın yanındaydım, sadece tadarım." ağzımı açıp parasını ödediği için yemek zorunda olduğunu söyleyecekken, açtığım ağzıma pizza dilimi tıkıştırdı. Hem, tüm gün yemediğimi nereden biliyordu?

my rude boy | jungkookWhere stories live. Discover now